❇️-12-❇️

386 48 64
                                    

Bilmeliydim. Peşimi bırakmayıp benimle uğraşacağını bilmeliydim. San'ın güzel sözlerine kanmıştım ve beni gerçekten koruyacağına inanmıştım. Ama sadece aptallık etmiştim.

Sınıftan çıkar çıkmaz okuldan ayrılıp eve gelmiştim. Yatağıma uzanıp resimlerin olduğu duvarıma bakıyordum. Bugün onun kavga ettiğini görmek hem yaralanmış olması düşüncesi ile içim yanarken hem de onu bir canavar gibi görmek beni korkutmuştu.

Ona olan sevgim bu halinden dolayı azalmış mıydı?

Kesinlikle hayır. Ama o hali beni fazlasıyla korkutmuştu. Kim olduğunu bilmediğim birini seviyordum. En baştan sonuçlarına katlanacağımı kabul etmiştim. Daha onu tanımamışken gelecek olan sorunları bilmeden sonumu kabul etmek sanırım gerçekten de benim aptallığımdı.

Sayamadığım kadar çok uzun süredir sadece yanlızdım. Kendi başımaydım. Kimseye ihtiyaç duymamıştım. Ama kimse yinede gelip nasıl olduğumu sormamıştı. Umursamadım.

Hayalim yoktu, amacım yoktu, yaşama sebebim yoktu. Liseyi bitirdikten sonra hangi mesleği seçeceğimi bile bilmiyordum. Herhangi birini seçsem bile sırf boş olan bu yaşamımı devam ettirmek için herhangi bir işte boşuna çalışmak istemiyorum.

Mutlu olmadığım bu hayatı nasıl kabul ederdim ki? Kim ederdi?

Ama onu görünce devam etmek istedim. Yaşamaya, okula ve çalışmaya. Yüzünü her gün görmek istedim. İzlerken kocaman gülümsemeye ve o güzel yüzünü resmetmeye devam etmek istedim. İlk defa bir sebebim olmuştu.

Şu an sadece korksamda sebebimden vazgeçmeyecektim.

Bu zamana kadar okulda birçok öğrenci zorbalığa uğramıştı ve kimsede çıkıp buna engel olmamıştı. Aynısını ona yapacaklarından korktukları için değil yapmak istemedikleri için yardım etmiyorlardı. Ben korktuğumdan dolayı susuyordum. Başıma gelmesinden korkuyordum. Ve korkum gerçek de olmuştu.

Dehun'un beni temizlik malzemelerinin bulunduğu odaya kapattığı gün sesimi duysalar bile kimsenin yardıma gelmiyeceğini bilmeme rağmen yardım istemiştim. Umutsuzdum ama deniyordum. O gün çıkış saatine kadar orada kilitli kalacağımı düşünürken San gelip beni oradan çıkarmıştı. Kurtarıcım olmuştu. Bu zamana kadar bana yardım eden tek kişi olmuştu. Yaptığıyla kalbimde daha büyük bir yer kaplamıştı.

Dehun'un beni arkadaşları ile birlikte lavaboda sıkıştırdığı gün ise işin sonundan çok korkmuştum. Çünkü eğer daha fazla ileri gitselerdi hayatta kalmak için San'ın varlığı bile yeterli olmayacaktı. Ama o buna engel oldu. Bedenime değmesinden iğrendiğim elleri üzerimden çekmişti. Beni yine kurtarmıştı. En güzeli ise o gün ilk defa konuşmuştu benimle. İlk defa gülümsemişti bana. Her ne kadar karşısında rezil olduğum için utansam bile bana karşı olan tavırları ile bütün kalbimi ele geçirmişti. Artık yer kalmamıştı. Bütün kalbim ona aitti.

Elimi duvardaki çizimlerden birine uzattım. Büyük defterimin sayfasına en ince detayına kadar çizdiğim mükemmel yüzüne baktım. Bugün öfke ve nefret ile dolu olan yüz bu yüzdü. Çatık kaşları, dişlerini sıkmaktan gerginleşen çenesi, sinirle kısılan gözleri ve dişlediği dudakları onu değiştiriyordu. Orada gördüğüm San çok başka biriydi.

Sınıfta olanlar aklıma gelince bir müddet düşündüm. Benim adamlarından biri olduğumu söylemişlerdi. Bu olanların arkasında Dehun olduğuna göre bunu da onlara onun söylemiş olması ihtimali çok yüksekti. Bana camdan sırıtması ise bunu kanıtlıyordu. Ama San onların bana zarar vermesine izin vermemişti. Hem onlarla kavga etmiş hem de beni korumuştu. Tabi bu tamamen suçsuz olduğum için mi yoksa ben olduğum için miydi bilmiyordum. Bir başkası olsaydı onu da korur muydu beni koruduğu gibi? Peki o adam kimdi? San'ı dövüp galip olduğunu herkese söylemekten bahsediyordu. Onu yenmek neden bu kadar önemliydi? San kimdi?

***

Saat daha erken olduğu için lokantaya gitmeden önce birşeyler yemek için mutfak kısmına ilerledim. Her zamanki gibi su kaynatıp ramen yaptım ve kendimi küçük mutfak masasına attım. Rameni yerken telefonumdan sırf ses olsun diye rastgele bir video açtım. Yemeğim bittikten sonra ise kasemi yıkayıp çalışma masama oturdum. Okuldan erken çıkmıştım. Bu yüzden bu boş zamanda ders çalışarak hem açıklarını kapatırım hem de kafamı dağıtmış olurdum.

Dört saat boyunca ders çalıştıktan sonra iş saatim yaklaşmıştı. Üzerime lacivert bir kot ve kırmızı bir sweat giydim ve telefonumla anahtarımı da alarak evden çıktım. İlkbaharın sıcak esen rüzgarı ile birlikte lokantaya varır varmaz önlüğünü giyerek işime başladım.

Akşama doğru lokanta kalabalıklalmıştı. Bu yüzden lokantayı geç kapatmışlardı ve bende geç çıkmıştım. Yavaş yavaş yürümüş eve varmıştım. Kendimi yatağa atarak hemen uyumuştum.

Sabah her zamanki rutinimle kalkıp hazırlanmıştım. Ama gideceğim için pek bir mutlu sayılmazdım. Okula vardığımda içimde kötü bir his vardı. Acaba San gelmiş midir?

Sınıfa girer girmez onun sırasına takıldı gözlerim. Boş sırasına. Düşen suratımla sırama geçerken üzerimde olan gözler beni rahatsız ediyordu. Sessizce sırama oturdum ve ders saati gelene kadar kafamı sıraya koydum.

Öğle vakti geldiğinde sakince kantinde yemeğimi yemiştim. Tekrar sınıfa çıkmak için kantinden çıktığımda omuzuma konan el ile irkildim.

"Naber Woo. Uğraşmayalı nasılsın?"

Dehun yüzündeki alaycı gülümseme ile beni peşinden sürükledi. Okuldan çıkıp arka tarafa doğru ilerledik. Omuzuma koyduğu elini sırtıma koydu ve sertçe itti. Dengemi toplayarak arkamı döndüm. Diğer iki arkadaşı da yanındaydı. Gözüm beni kabinde sıkıştıran kişiye takıldı. Yüzünde sinirle karışık arsızlık vardı. Bedenim istemsizce titremeye başlarken arka tarafıma bir göz attım. Hızla koşarsam belki onlardan kurtulabilirdim.

"Korktun mu? Daha oynamadık bile."

İğrenç gülümsemesi karnımda bir sızıya neden olurken adım adım geriye gidiyordum. Bir anda hızla arkamı döndüm ama daha iki adım bile atamadan gömleğimden tutularak sertçe çekildim. Birinin arkamdan bütün bedenimi sarması ile hareket edemedim. Arkamda hissettiğim beden bütün korkumu gün yüzüne çıkarmıştı. Kollarımı her ne kadar oynatmaya çalışsam da olmadı. Sinirle ayağımla etrafa tekmeler attım ama her biri boşa gidiyordu. Kulaklarımın yakınında duyduğum ses tüm bedenimi titretmişti.

"Kaldığımız yerden devam etmeye ne dersin." Karşımda bana gülümseyerek bakan Dehun kollarını birbirine bağlayarak duvara yaslandı.

"Bu görüntüyü saatlerce izleyebilirim. Ağlamak ister misin Woo?"

Her ne kadar gözlerim yaşlarla dolmuş olsa da ağlamak istemiyordum. Boğazım çığlık atmak için yalvarıyordu ama ağzımı açamıyordum. Eğer açarsam patlar ve hıçkırarak ağlardım. Dehun'a istediğini vermek istemiyorum.

Kulaklarımın yakınından gelen tiz ses ile korkuyla geri çekildim. Gevşeyen kollarım ile hızla ondan ayrıldım. Dehun'un arkadaşının saçından tutarak kafasını dizine sertçe çarpıp acıyla yere düşmesini sağlayan San'a şaşkınlıkla baktım.

"Seni koruyacağımı söylemiştim."

____

Aşırı kararsızım ve içimdeki kötü hisle yazdığım ilk bölüm bu. Nedense saçma oldu gibime geliyor. Acaba yanlış mı ilerledim diye düşündüm. Uzun süre düşündüm ve aklıma bişi gelmediği için paylaşmaya karar verdim.

Diğer bölümden sonra uzun süredir devamını nasıl getireceğimi düşünüyordum. Bu bölümde büyük kararaızlıklarla yazıldı. Birçok atladığım şey olmuş olabilir kusura bakmayın. Neyse

(Bölüm değiştirildi)

Woosan ile kalın<3

Hidden Screet / Woosan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin