3)Sera

167 17 2
                                    

Ah! Bu yaşlı moruk peşimi bırakıp gitmedi bir türlü ya. Valla bende olsam bende bırakmazdım bu yaptığımdan sonra.

Kaçkın bana;

"Hey sen ne yaptın? Katil falan mısın yoksa?" dedi.

Bende;

"Aa nerden bildin" dedim. O da kaşlarını kaldırıp 'ha' dercesine baktı. Bende devam ettim."Bir gardenya öldürdüm" dedim. Çok sakin bir şekilde devam ettim, " ben sadece onu görünce çarpıldım adeta. Gardenyalara oldum olası bir zaafım var. Bu kadar güzel bir çiçek olamaz. Hiç gördün mü gardenya?"

Ah bende ki de soru bu kaçkın nerden görsün, görse bile onun gardenya olduğunu nerden bilsin. Bahse girerim şuan ne konuştuğum hakkında bir fikr-

"Evet gördüm ve haklısın gardenyalar çok eşsizdir ve çok sevdiğim bir türdür. Hatta evimin arkasında kalan seramda binbir çeşit gardenya var" dedi ve ben apışıp kaldım.

O sırada kapı vurulmalara dayanamamış olacak kırıldı! Yaşlı moruk hızla gelip kolumu tuttu;

"Sen nasıl bir insansın benim güzel gardenyamı öldürdün! Bunu ödemen gerekiyor" dedi. Gözlerinden ateş fışkırıyordu. 

O sırada dağ kaçkını hem adamın kolunu indirip hem de konuşmaya başladı;

"İsterseniz size gardenya verebilirim. Bu kızı da rahat bırakın. Bakın belli ki o da üzülmüş. Anlaşalım. Gelin göstereyim size öyle karar verin" dedi ve kapıdan çıkıp gitti. Gitti!! Bu her an beni öldürecekmiş gibi duran yaşlı morukla bıraktı beni. Allahım bir daha musluktan su içmiycem, annem temizlik yaptıktan sonra evde çekirdek yemiycem. Ben iç sesime söz verirken yaşlı moruk adamakıllı düşünmüş olacak ki o da kapıdan çıkıp kaçkını takip etti. Ohh! Dünya varmış. Sanki ben böyle demeden önce yoktu. Ah bu felsefe-sosyoloji herneyse bende fena kafa yapıyor.

Neyse bende çıktım arka tarafa doğru ilerledim. İlerlerken sanki içime pozitif bir enerji doğuyor ve içim gıdıklanıyordu. Bir süre gözlerimi kapadım ve etrafı dinledim. Yani sessizliği huzuru dinledim ve atmosferi iyice içime çektim. Sanki sarhoş oluyor gibiyim.

"Daha ne kadar öyle kalmayı düşünüyorsun" dedi benim kaçkın arkadaş.

Hemen gözlerimi açtım. "Senin tehlike geçti artık gidebilirsin" dedi ve yanımdan geçti eve girdi. Ben de serasına giremediğim için üzülerek peşinden kulübeye girdim.

"Nasıl o yaşlı mor- yani o adam gitti mi?" O da;

"Evet ona bir gardenya verdim ve memnun bir şekilde gitti." dedi.

"Ben-ben-ben nasıl teşekkür edece-"

"Etme. Gerek yok. Başka bir mazeretin de yok kalmak için. Artık gidebilirsin." dedi ve mutfağa geçip kendine birşeyler hazırlamaya başladı.

Ben bana yapılan iyiliği karşılıksız bırakmam. Olmaz böyle. Borcumu ödemem lazım. Hem daha şu serayı göremedim. Çok merak ediyorum. Sadece kapısındayken öyle bir atmosfere girdiysem içeriye girseydim kimbilir nasıl hissedecektim. Böyle düşünerek yemek masasının sandalyesini çekip oturdum.

"Borcumu ödemek istiyorum." dedim. O da gözlerini bana dikti ve;

"Gerek yok" dedi en borozan sesiyle. Ben de ;

"Ama karşılığını vermek istiyorum. Mesela seranda çalışsam nasıl olur?" diye bir öneride bulundum. Bu işin peşini bırakmıyacağım ve o serayı mutlaka görücem.

Selam arkadaşlar! ! Hikayemi okuyan varsa lütfen yorum yapabilir mi :) yorum zor geliyorsa beğenseniz bile yeter **) devamını tabi yazıyorum ama kendi defterime ama burda kimse begenmeyince yazasım gelmiyor gerçekten. 

GardenyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin