4)Viresia

225 14 6
                                    


Resimdeki Viresia çiçeği^^

"İşe ihtiyacın varsa git başka bir yere burada sana iş yok" dedi.

Off.. Nasıl ikna edebilirim ya bu kaçkını??? Ne olur ki sanki yaaa. Düşünürken etrafa biraz göz gezdirdim. Çok sade gözüküyor. Buraya renk katan sadece şu komedinin üzerinde duran çok değerli gözüken bir çiçek.

Hey bir dakika bu çiçeği biliyorum ben. Bu çiçeğin adı 'Viresia'. Bu süper bir çiçek ya hiç canlısını görmemiştim. E ama benim resimlerde gördüğüm Viresia çok güzel canlı canlıydı. Ama bu ölmüş gibi.

"Viresia'ya ne oldu böyle? Neden böyle ölecek gibi cansız duruyor?" diye sordum. O da;

"Seni ilgilendirmez. Zaten sen hala niye burdasın ki??" dedi.

Ben de onu dinlememezlikten gelerek çiçeğin yanına gittim ve incelemeye başladım.

"Bir dakika odanın sıcaklık derecesi kaç? 15˚C'nin altında olmamalı" dedim.
"Kış ayındayız ne bekliyorsun?" dedi.
"Yine de dikkat etmen gerekirdi. Odanın sıcaklığını ayarlayabilirsin" dedim. Belki bilmiyor olabilirsiniz ama Viresia çiçeğini 15˚C'nin altında tutmamalısınız yoksa çiçek tehlikeye girer ve şuanki bu cansız halini alır.

"Yapacağınız hiçbirşey yok hanımefendi artık gidebilir misiniz lütfen!? Hem siz ne anlarsınız ki?" dedi.

"Ben botanik okuyorum beyefendi. Üniversite 3.sınıftayım. Yeterli mi?" dedim. Şaşırmış gibi oldu. "Şimdi lütfen bana evinde vitamin ve minarelin olduğunu söyle. Viresia'yı ancak bu şekilde kurtarmayı deneyebiliriz." dedim.

Biraz düşündü. En azından düşündü direk reddetmedi bu da birşeydir.

"Kurtaracağına inanıyor musun?"dedi. Hiç düşünmeden;
"Evet" dedim. Çünkü 1 yıl sonra mezun olacağım ve uzmanlık okuyacağım. 3 yıldır çiçeklerle ilgileniyorum. Tabiiki yani!

"Peki o zaman nelere ihtiyacın var?" dedi.
"Bundan önce birşey isteyeceğim. Lütfen hemen hayır demeyin. Viresia'yı kurtarırsam eğer, sera da çalışmama izin verir misiniz?" dedim.

Gözlerini dikti bakıyor. Yine düşünüyor işte. Bu nasıl düşünme şekliyse artık insan korkuyor ya. Ben de gözlerimi kaçırmadan ona baktım.

"Maaş falan da istemem, sadece seranızda çalışıyım lütfen. O atmosferi tekrar yaşamak istiyorum. Hem sizi de rahatsız etmem valla. Seradaki ayak işleri olsun birşeyler taşımak falan olsun hepsini yaparım. Böyle çıtıpıtı göründüğüme bakmayın aslında ben çok güçl-"

"Tamam"
"Ya ama bakın bi dinleyin hemen reddetme- ne ? Tamam mı? Gerçekten mi ? İşte bu!!! Teşekkür ederim, teşekkür ederim!! " dedim. Ama kaçkın da lafı gediğine oturtmakta gecikmedi. Kollarını birbirine bağlayıp;

"Tabii ki Viresia'mı iyileştirebilirsen"dedi. Adam haklı dağılın.

Şimdi ne yapacağım? Tamam sakın ol Gül. Kurtarabilirsin. Daha önce de yapmadın sanki. Yapmadın tabi akıllı! Tamam ya evet yapmadım yani bir çiçeği tedavi etmedim daha önce. Ama okudum, araştırdım ve gördümde. Gözlem yaptım birkaç botanik bahçede. Yapacağım! Başaracağım! Ne olursa olsun kurtarıcam Viresia'yı. Hem benim mesleğimin gereği yapmalıyım yani.

"Isıtıcının derecesini yükseltin. Bana mineral ve vitamin getirin Viresia'ya enjekte etmeliyim bu ikisi çok eksik kalmış belli. E niye hala buradasınız. Hadisene" ayyy 1.tekil kullandım konuşurken kızmaz inşallah yaa. Adam bir an afalladı. Ben işimde çok ciddi biriyimdir. O da baktı ben ciddiyim hemen hiçbirşey demeden gitti, ilk önce ısıtıcının derecesini yükseltti, sonra da bana istediklerimi getirdi. Mineral ve vitamini Viresia'ya enjekte ettim.

Odanın sıcaklık derecesi iyice düzelmeye başladı.

"Ben artık gitsem iyi olacak. Yarın tekrar gelirim kontrol ederim. Hem sera işlerine de başlarım yanlız her gün gelemeyebilirim derslerimin durumuna göre değişir tabi. Bu arada saksıyı 2-3 yılda bir değiştiriyor musunuz?"dedim. Çünkü değiştirilmesi gerek. Mayıs ayında olmalı tabi.

"Evet" dedi.
"Peki o zaman ben gidiyorum artık, herşey için teşekkürler tekrardan görüşürüz" dedim ve kapıyı açıp çıktım.

Arkamdan kapıyı kapadı öküz. İnsan birşey der 'iyi günler','teşekkürler','görüşürüz' gibi. Peh! Ben de kimden ne bekliyorsam. Orman da yaşayan bir dağ kaçkını işte.

Neyse arabama gitmeliyim artık. Bebeğim özlemiştir beni. Gerisin geri yaşlı moruğun evinin oraya gittim. Arabamı buldum ve bindim. Öyle arabam olduğuna falan bakmayın zengin değilim. İkinci el bir Rover. Fakir de değilim tabi orta halliyiz canım. Hava kararmak üzere hemen eve gitmeliyim. Annem bana çok kızıcak! Gerçeği de söyleyemem ki. 'Yine mi?'der ve bu sefer bir tek terlikle de kurtulacağımı düşünmüyorum. Hemen Umut'u aramalıyım. O benim canım arkadaşım hemen kurtarır beni. Numarayı çevirdim ve gaza bastım. Çalıyor..çalıyor..çalıyor ve açtı.

"Alo! Umut! Umudum benim. Umut ol bana ve anneme seninle olduğumu söyle lütfen! Canım arkadaşım benim!"dedim ve karşıdan gelen sesle az daha kaza yapıyordum.

"GÜL! Ben seni ne yapıyım kız! Nerdesin sen!? Kaç kere aradım telefonun kapalı. Sen beni öldürecek misin ha!? Hemen eve gel"dedi.

Dedi de bir dakika bu annemin sesi. Ayy inanmıyorum yaa bu kadın da her yerde mübarek. Bari eve gidene kadar bir tırın altında kalsam da annemin azarını yemesem. Dedim kendi kendime. Hey bir dakika ben şom ağızlı bir insan değil miydim? Karşıdan gelen bir tır mı yoksa benim bir hayal ürünüm mü? Yoo olamaz!! Bu kadarı da fazla. Yol da dar. Cidden üzerime geliyor. Aaaaa!!!

^^^^^

Gözümü açtığımda hastane odasındaydım. Gözümü açmaz olaydım başımda 2 kızgın ve 2 endişeli göz var. Tabii ki kızgın göz anneme ait. Diğer gözler ise Umutun. Gözlerimi hızla tekrar yumdum. Ama çok geç ;

"Gözlerinizi açabilirsiniz Gül hanım gördüm!"dedi annem. Tabi benim kazalarıma alışık da tır büyük bi mesele tabi.

Açtım hemen gözlerimi ve;

"Neler oluyor burda? Ne oldu bana siz kimsiniz?"

GardenyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin