Selim Amca burnumu bandajlayıp ayağımı da sargıladıktan sonra önümüzdeki 12 saat uyumamam gerektiğini söyledi. Benim gibi dizi izleyen bir asosyal için 12 saat çok da bişi değil. Selim amca acil işi olduğu için çıktı gitti hemen. O gidince Can geldi tepemde dikildi.
''Evet?'' dedim.
''Eve nasıl gideceksin?''diye sordu. Ah tabi hemen yollamak istiyor beni daha çok bela olmamam için. Adam haklı -,-
Hemen ayağa kalmak için sağlam ayağımı yere indirdim diğer ayağımı da elimle tutarak indirdim.
'' Teşekkürler herşey içinnn. Çok güzel 'sakarlıklarla' dolu bir gündü. Otobüs saatleri bitmeden gitsem iyi olacak'' dedim ve koltuğa tutunarak kalktım. Biraz başım döndü o yüzden gözlerimi kapadım. Kendimi iyi hissedince açtım gözlerimi ve yine dibimde iki endişeli göz buldum.
''Merak etme seni şikayet falan edecek değilim. Hem ne uğraşacağım ki tembelim ben merak etme. Görüşürüz.'' dedim ve onu geçmeye çalıştım. Çalıştım çünkü geçemedim. Çekilmiyorki, dağda yaşadığından mıdır bilmem dağ gibi mubarek yerinden kıpırdamıyor.
''Ben seni bırakırım'' dedi ve kolumdan tutup yavaş yavaş yürütmeye başladı beni.
''Ben giderim lüzumu yok gerçekten'' diyerek kolumu çekmeye çalıştım ama gram kıpırdatamadım.
''Boşuna uğraşma yoksa yine inciteceksin bir yerlerini, götürüyorum işte sesini çıkarma. He çok bişi demek istiyorsan 'Teşekkürler' diyebilirsin tabi hayır demem'' dedi. Aa şu adama bak bak birde teşekkür mü istiyor sen görürsün teşekkürü.
Arabaya kadar tek kelime etmedim yavaş yavaş gittik. Kapıyı açtı binmem için ama ben ona dönüp omuzlarından tuttum ve kulağına yaklaştım:
''Teşekkür ederim beni bu hale getirdiğin için !'' dedim ve bunu derken ona tutunma sebebim yaralı ayağıma fazla yüklenmek istemediğimdendi çünkü sağlam ayağıma başka yerde ihtiyacım vardı. Sağlam ayağımı bir güzel bastırdım ayağına. Sonra dönüp arabaya bindim. Kapıyı çektim ve ona baktım camdan, acımış baya heralde ki ayağını tutuyordu. Bana kötü kötü baktı. Bende 'hadi' dedim el kol hareketleriyle. Şöfor koltuğuna gelip oturduğunda bana baktı sinirli sinirli. Bende 'ne' dercesine kaşlarımı kaldırdım.
''Kemerini tak'' dedi ve önüne dönüp arabayı çalıştırdı.
Yoldayken ikimizde sessizdik. Can'a baktığımda gergin gözüküyordu. Uzun sakallarını kaşıyıp duruyordu. Bu gerginlik belirtisidir heralde dimi, bit olacak değil ya. Gerçi orda ben bile yaşarım o ne uzunluk öyle. Neyse ya ben kafamı çarpmıştım dimi ondan böyleyim ondan. Yoksa gidip de elin kaçkınını niye izliyim. Önüme döndüm. Gözlerim kapanmaya başladı benden izinsiz bu ne ya böyle amaann bir eve varıyım da dizi izlerim uyumam. Hem bir sürü yeni diziler başlamış sıkılırsam başkasını açar izlerim.
''Hey uyuma! Uyumak yok . Hatırlasana Selim Amcanın dediklerini'' diye bağırdı bana. Ben de yüzümü buruşturarak açtım gözlerimi.
''Tamam bağırmana gerek yoktu'' dedim.
''Uyumaman için bağırdım küçük'' dedi. Bak yine dedi. Bu iki oldu. İlk seferinde daha ilk kez kulübedeyken demişti.
''Benim nerem küçük Allasen! Niye bana böyle diyorsun!'' diye çıkıştım.
''Küçüksün de ondan'' diye alayla söyledi.
''Hıhı tabi sensin küçük!'' dememle konuşmamdaki çocukluğu farkedip gözlerimi kapatıp kendime saydırdım. Bir kıkırdama sesi geldi. Gözlerimi açtım ve şaşkın şaşkın Can'ın suratına baktım. Vay be gerçekten oymuş. Sanki arabada başka birisi mi var kim olcek tabi Can. Bak yine 'olcek' dedim. Hep Sevinç Hoca ah ah. Ben ona bakarken o da bana baktı ve kesti gülmesini. Ben de önüme döndüm. Sonra sessizlik içerisinde -benim yol tariflerimin dışında- yol aldık.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gardenya
Teen Fiction*Kapat gözlerini ve bir aşk hayal et. Hiç olmadın mı? Peki o zaman deneme ve hikayemi okumaya başla. *Bu hikayede kendinizi bulacaksınız. *Sevgiyle yoğrulup size gelen mizah-komedi karışımı bir hikaye. Gül; konuşkandır, susmayı pek beceremez, ağzı...