Yataktan kalkıp üzerimdeki pijamaları çıkarttıktan sonra bol, açık kot rengi şort giydikten sonra üzerime salaş beyaz bir tişört giyip uçlarını şortun içine soktum.Saçlarımı ensemde basit bir topuz yaptım ve beyaz spor bir şapka taktım. Telefonumu cebime attıktan sonra odadan çıktım.
Beni gören babam arabamın anahtarını alıp çıkarken bende ayakkabılarımı giyip peşinden ilerledim.
Arabaya biner binmez çalıştırdığında kulaklarıma dolan Karşıyaka marşıyla hiç şaşırmadan kemerimi bağlayarak geriye yaslandım. Babam sırıtıp sesi iyice açtıktan sonra Foça'ya gidene kadar marşlar, tribün besteleri çalıp durdu.
Çiftliğe yaklaştığımızda sesini kısmasıyla, "Neden hep marş dinliyorsun ki? Sen Müslüm Gürses falan da çok seversin ama onlar hiç çalmıyor?" diye sordum. Çiftliğin açılan kapısından içeri girerken göz ucuyla bana baktı. "Kızım bu trafikte beni anca Karşıyaka marşları sakinleştiriyor. Bir mısrasını bile kaçırmamak için etraftaki puştlara takılmıyorum bile. Yoksa bende peygamber sabrı yok, iner karıştırırım ortalığı."
Dediğine gülüp arabayı durdurduğunda beklemeden indim. Garajın orada bizi bekleyen Sahra kollarını açarak, "En bir sevdiğim amcam gelmiş. Güzel gözlüm, mavişim benim nasıl özledim seni bir bilsen," diyerek babama koştuğunda babam göz devirse de gülerek sarıldı. "Birazdan Karşıyaka marşını ezberden okutacağım için bu yağcılık, değil mi? Kaçışın yok kızım, okuyacaksın."
Sahra sinsice sırıtıp, "Bazen cepte kalmadı hiç para aç kaldık deplasmanlarda," diye ritmiyle okumaya başladı marşı. Babamın kaşları çatılırken, "Bazen de gönül koydu amcamlar uğraştık durduk kaç hafta," diye devam etti kendince bazı kelimeleri değiştirerek. "Hakkını helal etmedi babam gizlice geldik çok defa. Her şeyden öte sevdik biz seni Göztepe'miz sen çok yaşa!"
Babam karşısındaki sarı saçlı ona göre küçücük kalan, bence canına susamış böceğin ağzından çıkanlarla sabır çekerken Sahra'yı korumak için hafifçe arabanın üzerinde ritim tuttum.
"Rengine esir almışsın,
Bir mana var tarihinde,
Aşık olmamak ne mümkün yeşiline, kırmızın gider ömrüme." Babam gözlerini kapatıp, "Yıllardır yalnız bu semtin," dediği sırada arkamdan gelen bir ses eşlik etti. "Biziz gerçek sahipleri. Uğruna hep ölenleri unutma, ver bize güzel günleri." Ahmet Amca kolunu boynuma dolayarak devam ettiğinde babam Sahra'yı itip, "Çekil yağlanmamış tetik," diyerek Ahmet Amca'yla selamlaştığında Sahra göz devirdi."Yağlanmamış tetik ne ya?" Ahmet Amca benim yanağımı sıkıp, "Naber amcacığım?" derken babam Sahra'ya, "Bakımsız silah seni gel içecek bir şeyler ver bana," diyerek içeri çekti. Ahmet Amca da beni çekerek yürüttü. "İyiyim amca, sen nasılsın?"
"Zayıflamışsın." Göz ucuyla beni süzüp yüzünü buruşturarak, "Az yemek ye yemek. Baban aç mı bırakıyor seni?" dedi ne olduğunu bildiği halde şakaya vurarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRIK KALP DURAĞI
Short Story0531*******: Saat 05.37 0531*******: Ne yaptığımın farkında değilim sanırım, sabah uyandığımda kendime çok kızacağımı biliyorum. 0531*******: Onu sabah düşünürüm. 0531*******: Şimdi yüksek müsadenizle, 0531*******: Kırık kalbimin durağına geldim. At...