KKD34

1.3K 164 56
                                    

Bakışlarım rüzgardan sallanan yapraklardayken, Özlem Hanım'ın önündeki kağıda birkaç not almasının seslerini duyuyordum.

"Peki," diyerek birkaç saniye düşündü. "Gerçekten Atlas'ın seni hiç hatırlamamasını istiyor musun?" İşte buydu. Dakikalardır konuşuyordum, dönüp sürekli geldiğimiz soru bu oluyordu. Uzun süredir, birçok kişiden terapi alan biri olarak, soruların öneminin farkındaydım. Doğru soru sorulmadıkça sorunların kaynağı bulunmazdı ve bu terapileri anlamsız kılardı.

Şimdi Özlem Hanım, fönlü saçlarını hafifçe geriye atarken bana sorduğu soruyla hareketlerimi inceliyordu, biliyordum. Yutkunurken kendime düşünmek için biraz zaman verdim. Dudaklarımı birbirine bastırırken gözlerimden düşen yaşlara engel olamıyordum.

"Bencillik bu," dedim suçluluk dolu bir tonda. "Bunu istiyor olmam bencillik ama beni hatırlasın istiyorum." Özlem Hanım, ifadesiz yüzüyle beni dinlerken başımı arkamdaki duvara yaslayıp ağlarken konuşmaya çalıştım. "Onu o kadar özledim ki. Nefes almayı özler gibi, yaşamak ister gibi... Ben ne zaman Atlas'ı bu kadar hayatımın merkezine koydum bilmiyorum." Başımı iki yana salladım. "Yemin ederim bu kadar hastalıklı bir şekilde sevdiğimi fark etmedim."

"Hastalıklı dedin," dedi dikkat çekmek istercesine. "Neden hastalıklı olduğunu düşünüyorsun?"

"Bu sağlıklı mı?" dedim gözlerimi silerek. "Atlas'sız gerçek anlamda uyuyamıyor olmam, hayatıma devam edemiyor olmam, yaşayamıyor olmam normal mi?"

"Tartışılır," deyip dudaklarını birbirine bastırmıştı. "Suçluluk hissediyor olabilir misin?" Yüzüme çarpan gerçekle Özlem Hanım'a bakakalırken, "Başladığımız günden beri Atlas'a olan sevgin insanı imrendirecek kadar özel," dedi. "Bunun sebebi birbirinizin yaralarını sarmanızın dışında, acılarınızın benzerliği." Başımı salladığımda devam etti. "Bunlar senin sözlerin, kendi yorumumu katmıyorum. Sadece fark etmen için tekrar ediyorum. Atlas'ın annesine verdiği sözü çiğnemesine sebep olduğun için Atlas'a olan özleminin dışında, büyük bir suçlulukla boğuşuyor olabilir misin?"

Seansın sonuna geldiğimiz için bunun üzerine gitmemiştik ve Özlem Hanım ilaçları azaltmamı bıraktığını, şimdilik devam etmemiz gerektiğini söylüyordu. Yani iyi giderken, tekrar başladığım yere dönüyor gibiydim.

Klinikten çıktıktan sonra ellerimi ceketimin ceplerine yerleştirirken biraz hava alırsam daha iyi hissederim diye adımlarım beni sahile götürmüştü. Bostanlı'ya.

Zamanında huzuru hissettiğim, şimdi ise o anları düşünerek kendime cehenneme çevirdiğim yere.

Bir süre denizi izlerken, cebimdeki telefon çalana kadar ne düşünüyordum bilmiyordum ama yanağımda kuruyan izini hissettiğim yaşlara bakılırsa bana iyi hissettiren şeyler değildi.

Kimseyle konuşacak durumda hissetmediğim için elim cebime bile gitmezken, bacaklarımı kendime çekip denizi izlemeye devam ettim. İnsanların iyi hissetmek için kaçtığı deniz kenarlarında, iyi hissetmekten öte boğulacak gibi hissediyordum. Öyle hissetmiştim ki boğulmadığımı kendime kanıtlamak için elimi göğüs kafesimin üstüne yerleştirerek nefes alma ihtiyacı hissetmiştim.

Hala boğuluyordum, bir faydası olmamıştı.

"Hanımefendi?" Tok ses kulaklarıma dolduğunda kaşlarımı çatarak başımı kaldırmamla önce üniformasının dikkatimi çektiği adama baktım. "İyi misiniz?" Kaşlarım bir an çatıldığında etrafa bakındım. "Babam mı burada?"

Asker cevap vermeden gördüğüm askeri araçla, "Bir sorun mu var?" deyip ayaklanmıştım. Hızlı adımlarım araca ilerlediğinde asker ses çıkarmadan peşimden gelirken, yüksek aracın kapısı açılmıştı. Elini uzatan babam beni tekte çekip koltuğa oturturken endişeyle, "Bir sorun mu var?" diye sormuştum.

KIRIK KALP DURAĞI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin