Elimdeki telefonu kenara bırakıp aynada yorgun görünen yüzüme baktım. Dışarı çıkmalıydım, bir bahaneyle Atlas'ı görürdüm belki.
Odamın kapısı açıldığında giren kişiye baktım. Sahra, yeni boyattığı sarı saçlarını dağınık topuz yapmış, dün gece benimle kaldığı için benden giyindiği pijamalarla zıplayarak bana yaklaşıyordu.
"Bu ne surat kız? Hadi daha dışarı çıkacağız." Omuz silkip, "İstiyorum ama istemiyorum da bir yandan," diyip yatağıma baktım. "Şu yatağa yatıp ölene kadar çıkmayasım var."
Omzuma sertçe vurduğunda inledim. "Salak salak konuşma salak."
Cümlesinin saçmalığıyla bir an duraksadı. "Türk Dili ve Edebiyatı mezunlarının yüz karasıyım." Göz devirdiğimde, "Yaşasın atanamayan TDE öğrencileri," diye bağırdı.
"Babanın parası var onu ye." Güldü. "Atlas yeterince yiyor parasını." İstemsizce gülümsediğimde, "Ha şöyle," diyip yanağımı okşadı. "Onun adı geçmeden gülümsemez oldun kızıl kahvem, yapma böyle."
Burnum sızladığında, "Tamam ya," diyip yanıma oturarak sarıldı. "Tamam demiyorum bir şey yeter ki ağlama."
"Sahra," derken elimi koluna koydum. "Yalnız kalabilir miyim?"
"Hayır efendim," dedi geri çekilerek. "Olmaz öyle. Kendine zehir ediyorsun günlerini. Bak, yaşıyor, anladın mı?" Saçlarımı geriye atıp, "O yaşıyor, sen de yaşa artık," dedi yalvarırcasına.
Hıçkırıklarımı tutamayarak ağlamaya başladığımda, "Yaşıyor," dedim şükredermişcesine. "Yaşıyor, yaşıyorum." Burnumu çekerken dolan gözlerimi ona çevirdim.
"Ondaki ben öldü Sahra, onu ne yapacağız? Ondaki ben için yaşarken, şimdi nasıl yaşamamı bekliyorsun benden?"
Atlasın'kiler gibi ela gözleri dolmuştu. Bir an nefret ettiğim kendimden. Kendim yaşamadığım gibi onun yaşamasına da engel oluyordum.
"Lütfen bırak beni Sahra, lütfen." Yalvaran sesimle beni kendine çekip sıkıca sarıldı. "Asla. Asla, duydun mu?" Ona sıkıca sarılıp ağlarken eli sırtımda gezindi. "Ağla bebeğim, için çıkana kadar ağla."
Ağladım.
İçim çıkana kadar omzunda ağladım.
İçimdeki yangın sönsün diye ağlıyordum ama harlanıyordu sanki, canım ağlamam bittiğinde daha da yandı. Geçmemişti çünkü. Hani ağlayınca daha iyi hissediyorduk?
Ayağa kalkıp beni de kaldırdıktan sonra, "Bitine bir şeyleri zorla yaptırmaktan nefret ederim bilirsin beni," dedi gözlerini kaçırarak. "Despot bir ailenin kızıyım çünkü."
Sakinleşmek adına bana getirdiği suyu içerken, "Atlas'a her şeyi hatırlatacağız," dediğinde içtiğim su boğazımda kalırken bardağı elimden alıp sırtıma vurdu. Öksürüklerimin arasından, "Ne?" diye çığlık attım. "Asla, hayır. Hayır Sahra, konuştuk bunu."
"Evet konuştuk, şimdi de başka bir şey konuşalım. Sen kendini bir yalan inandırıp, sırf Atlas üzülmesin diye ömrün boyunca acı çekmeye mahkum bıraktın kendini. İzin vermeyeceğim, duydun mu? Hayatını soldurmana izin vermeyeceğim."
"Hayır, Sahra lütfen. Sakın düşündüğümü yapma."
Başını sallarken telefonumu bana uzattı. "Ya sen Atlas'la konuşarak zamanla geçmişi ona hatırlatmaya yardımcı olursun ya da ben şimdi gider her şeyi anlatırım. Birden öğrenmesi ondan farklı travmalar yaratacağını söylemişti doktor, sen daha iyi araştırmışsındır. Şimdi, düşün, karar ver. Ben, ölmeden arkadaşımı mezara gömmeyeceğim çünkü."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRIK KALP DURAĞI
Short Story0531*******: Saat 05.37 0531*******: Ne yaptığımın farkında değilim sanırım, sabah uyandığımda kendime çok kızacağımı biliyorum. 0531*******: Onu sabah düşünürüm. 0531*******: Şimdi yüksek müsadenizle, 0531*******: Kırık kalbimin durağına geldim. At...