KKD35

1.2K 173 36
                                    

Kötü hissettiğim her an, evde kaldığımda kendimi daha da kötü bir ruh haline sürüklediğim için İzmir'in sokaklarına atardım. Aşıktım şehrime. Üniversiteyi başka bir yerde okumayı düşünmemiştim bile.

Kulaklarımda çalan şarkı, "İzmir'de bir gün batımı," diyordu. "Ne hoş olur salınarak." Bunu Atlas'la dinleyip, gün batımı terasında oturduğumuz zamanlara gidiyorduk. İkimiz de aşıktı bu şehre. Bu şehrin her bir ilçesinde birlikte anılarımız, gülüşlerimiz, kahkahalarımız vardı.

Kahkahalarımızın olduğu sokaklardan onsuz geçmek canımı çok yakıyordu.

Yürürken gözümün önüne gelen anılar nefesimi kesiyordu ve yollarımın sonu hep ona çıkıyordu.

Terasta yürüyüp yorulduğumu hissettiğimde bedenimi bir köşeye iliştirdim. Her hafta düzenli gittiğim psikiyatri seanslarında, her gün yapmam gereken yürüyüşlerin önemini vurguluyordu Özlem Hanım.

Bu çok saçmaydı. Birini hayatımın merkezine koymam çok saçmaydı ve bir kere bunu söylediğimde, "Saçma olması gerçek olduğunu değiştirmez," demişti Özlem Hanım. "Senin doğrun başkasının yanlışı olabilir ve sen ne hissediyorsan, o'sundur." Üzerimdeki cekete sarıldım, hava gittikçe soğuyordu.

Atlas gitmeden, hayatımda onun dışında da başka şeylerle meşgul olduğumu düşünürdüm. Onun yokluğunda onsuz bir şey yapamadığımda fark etmiştim bunun yanlış olduğunu.

Sahra Atlas'ın günden güne zihninin toparlandığını söylüyordu. Sahra onu birlikte yaptığımız etkinliklere götürüp anıları anlatınca, gözlerinin önünde canlandırabildiğini, devam ettirebildiğini söylüyordu. Hepsinde kızıl, kahve saçlı bir kız var, diyormuş. Yüzünü hatırlamıyorum ama kalbim çok hızlanıyor.

Gülümsedim. Beni hatırlamanın yakınından geçtiğinde hızlanan kalbi, hatırlasa durur diye korkmuyor değildim ama bencillik yaparak hatırlamasını istiyordum.

Yanıma bir beden oturduğunda gözlerimi kapattım sıkıca. Bir yanım hatırladı ve yanına geldi diye bağırırken, diğer yanım senin gibi yürüyüş yapıyordur, burası yolun sonu olduğu için dinlenmeye oturmuştur, doyurdu. İkincisi daha mantıklıydı ama umut etmekten vazgeçmiyordum işte.

Kulağımda çalan şarkıyı susturduğumda, sol kulağından çıkarttığı kulaklığında çalan şarkının bendekiyle aynı olması da mı tesadüftü? Gözlerimi kapattım. Birlikte hazırladığımız playlist'i dinliyordu, bu son şarkıydı.

Hıçkırmamak için direndim. Birlikte yaptığımız yürüyüşlerdeki rutinlerimizden biriydi. Rutinlerimizi yapıyordu ister istemez çünkü onunla birlikteyken de terapiye devam ediyordum ve yürüyüşler çok önemliydi.

Başımdaki kapüşonu indirmeden gözlerimi kapattım ve fırsatını bulmuşken sakince nefes aldım. Kokusunu çektim içime. Ciğerlerim kış gelmesine rağmen baharı hissetti. Benim yürüyüşe değil, ona ihtiyacım varmış. Tüm nefesim boynunda saklıydı, biliyordum. Bir kere sarılsam kalbime zarar verecek kadar iyi hissedeceğime emindim.

O sırada çalan telefonuyla sağ elimi yavaşça kaldırıp gözlerimi sildim.

"Efendim?" dedi o güzel sesiyle. "Yürüyüş yapıyordum Sahra, ne oldu?" Dinledi. "Kime ulaşamıyorsun?" Dişlerimi dudaklarıma bastırdım. Telefonum uçak modundaydı. "O kim?"

"Neden ağlıyorsun Sahra?" Endişeliydi sesi. "Bayılmış mı olabilir? Kim o Sahra?" Gözlerimi yumdum sıkıca. Bunu Sahra'ya yapmaya hakkım yoktu. "Evet, gün batımı terasındayım," dedi Atlas. Gözlerim korkuyla irileşti. Yerimden yavaşça kalkıp yürürken, "Evet bir kız var," dediğini duyduğumda adımlarım kesilmişti çünkü bu sefer bana sesleniyordu. "İzmir'in Kızı?"





Instagram: dussmussmelekk

KIRIK KALP DURAĞI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin