KKD33

1.5K 190 49
                                    

3 Eylül 2020 Karşıyaka, İzmir.



Gözlerimi kalabalığı asla azalmayan, gecenin bir yarısı olmasına rağmen kalabalık olan Bostanlı terasında gezdirdim. Akşam üzeri daha kalabalık oluyordu ama gece de içeceklerini atıştırmalıklarını alıp buraya gelen gençler oluyordu. Normalde o gençlerden biri olurdum ama şu an köşede bir yerlere büzülerek oturmuş, kollarımı kendime sararak elimdeki şişeyi boğazımı yakmasına rağmen kafama dikiyordum.

Nefret ediyordum bu durumdan. Kötü bir şey olunca hemen hatırlayamayacağım kadar kendimi sarhoş etmekten nefret ediyordum. Bunun bana zararının normalin dışında olduğunu bilmeme rağmen yapıyordum. Babam görseydi şehirdeki tüm tekelleri kapattırırdı. Bir an güldüm. Ya da hepsinin başına askerlerinden birilerini diker, beni sokmazdı. Hiç olmadı beni askeriyeye sokar, çıkarsa vurun derdi. Yapardı, babamdı o benim. Karşıyakalı ruh hastasının tekiydi.

Ona böyle derken onun genç ama en az onun kadar ruh hastası Karşıyakalı modeline aşık olmam hayatın bana nah çekişiydi sanırım.

Tekrar ağlamaya başladığımda üşüdüğümü hissettim. Hastaydım ve bu İzmir sıcağında bile üşüyordum. Esiyordu aslında, hava biraz soğumuştu ama yine de İzmir İzmir'di işte. Ve ben yine en ufak bir kavgada hasta olmuştum, evde kalmak yerine ince kıyafetlerle sahile atmıştım kendimi.

Babama görev çıkmıştı, Sahra annesiyle anneannesine gitmişti, Batu arkadaşının partisine davetliydi, Ali de Zeynep'le vakit geçiriyordu, tamamen yalnızdım. Atlas'la kavga etmiştim ve gidecek yerim yoktu.

"Aptal Karşıyakalı," derken şişeden büyük bir yudum aldım. "Dana kafalı, ne olur gelip özür dilesen?"

Çok saçma bir şekilde kavga etmiştik. Ben son zamanlarda derslerim yüzünden yoğundum, onun da çekimleri vardı, stüdyo açmak için çalışıyordu ve görüşemiyorduk. Ben de çok özlediğim ve yanına gittiğimde onu diğer fotoğrafçıyla samimi gördüğüm için kavga çıkarmıştım. Sadece çok özlemiştim ve o kızın onu benden çok görüyor olmasını kaldıramamıştım. Dibinden sapına kadar haksızdım ama o da bana çok ağır konuşmuştu.

Normalde beni hep alttan alırdı, bugün kötü günüydü sanırım bilmiyordum almamıştı. Bende onu beni sevmemekle suçlamıştım. Benden sıkıldığını düşünüp ağlayarak çıkmıştım stüdyodan. Soluğu da terasta alkol komasına girmede almıştım. O da çok sinirliydi sanırım ki peşimden gelmemişti.

Hıçkırıklarım artarken elimdeki şişe bitince oturduğum yerden kalkıp dengemi korumaya çalışarak çöpe ilerledim. Birkaç sendeleme ve çöpü görmek için iyice dibine girmemle aldığım kokuyla öğürerek şişeyi atmamla sonuçlanmıştı. Elimi mideme götürüp eve gitmek için taksi bulma umuduyla yola yürümeye başlamıştım.

"Ay kız!" Duyduğum tanıdık sesle etrafa bakınırken Alena'yı görmemle gülümsedim. Ondan başka ay kız diyen yoktu ki bana. "İyi misin?" Kolumdan tuttuğunda istemsizce ağlamaya başlamıştım. Endişeyle yüzüme eğildi. "Ne oldu? Niye ağlıyorsun!"

"Ayrıldık," dedim hıçkırarak. Aslında böyle bir şey yoktu sadece kavga etmiştik... "Ne?! Ay siksen inanmam, siz yine kavga etmişsinizdir." Omuz silkerken, "Ayrıldık işte, sevmiyor beni," demiştim. Gülerek beni banklardan birine otururken elime su şişesi tutuşturmuştu. Ben gözlerimi açmaya çalışıp suyu içerken, şişe bitince buruşturup çıkan sesle gülmüştüm. Sonra şişeyi düzeltip tekrar buruştururken tüm dikkatim şişedeydi. Alena telefondaydı sanırım ama onu duymuyordum.

Alena yanıma oturup elimdeki şişeyi çekti aldı. "Sen yine uçmuşsun kızım ya."

"Ne uçması ya?" deyip ayaklarımı sallandırdım. "Oturuyorum işte." Kahkaha atarken, "Onu mu diyorum," dese de ona tip tip bakmıştım. "Kanatlarım mı var benim, nasıl uçayım?" Yüzüme bakıp neye gülüyordu bilmiyordum ama, "Gülme ama!" deyip ağlamaya başladığımda kendini durdurmaya çalışmıştı. "Ya sana yaramıyor alkol bilmiyor musun sanki?"

KIRIK KALP DURAĞI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin