26. Bölüm-Ragnor
Arthur, Uther, Merlin ve akabindeki ekip mağaraya girerken hızlılardı. Çoğunluğun derdi bir an önce kılıca ulaşmak, onu kaldırabilen olmaktı. Arthur ise kendi şövalyelerini bölüştürmüş, mağaranın farklı yönlerine dağıtmıştı Emery'i bulmaları için. O ise Merlin'le birlikte ana grubun peşine takılmıştı. Kılıcın bulunduğu odaya geldiklerinde kılıca yönelen Emery'i ilk fark eden Merlin olmuştu. Fark ettirmeden hızlı bir büyüyle kardeşini uzak bir duvara savururken yeni gelenler henüz olayı anlamamıştı.
"Emery!" Onu fark eden Arthur kılıcı umursamadan yanına koşturmuştu. Peşi sıra gelen Merlin'de kız kardeşine eğilmişti. Kendine gelen genç kız şaşkınlıkla etrafına bakıp olayı anlamaya çalışmıştı. Merlin yanağını nazikçe okşadı.
"Sorun yok. İyisin. Hadi gel, çıkalım buradan." Vücudu hala kardeşinin neredeyse kılıca dokunacağı gerçeğiyle titrerken daha çok kendini teselli eder gibiydi. Genç kızı kolları arasında sıkıca kavrarken ayaklanmıştı. Arthur ise daha geride duruyor, gözleri kızın herhangi bir zarara uğrayıp uğramadığını pür dikkat inceliyordu. Görünürde bir şey bulamayınca rahatlamıştı. Elini konuşmak için onun koluna koyarken, genç kız hınçla geri çekmiş ters bir bakış yollamıştı. Prens hayal kırıklığıyla ağzını aralarken babasının çağırmasıyla duraksadı. Tekrar konuşacak gibi olmuştu ama vazgeçerek oraya yönelmişti.
"Merlin..." Kardeşi acı çeker gibi abisine bakmıştı, gözleri dolu doluydu. "Ona dokunmam lazım. Hissedebiliyorum, ona ihtiyacım var." Gözleri az öncekinin aksine dengesiz, hırsla parlarken kılıca bakmıştı. "O benim sihrim. Merlin onu çok seveceksin!" İlerleyecek gibi olan kızı kolundan kavradı.
"Kes şunu!" Emery ona şaşkınca bakarken kolundan tutup, çıkışa sürüklemeye başladı. Çıkışın bulunduğu duvarın çökeceğini fark eden Merlin hemen büyüyle engellemişti. Etrafta kimsenin olmadığını fark eden Merlin öfkeyle bağırdı. "Bizi rahat bırak!" Sesiyle mağara sarsırılırken umursamadan hızlıca mağara dışına kardeşini sürüklemeye başladı, itirazlarını umursamadan. Nihayet gün ışığına ulaştığında hiç durmadan oradan uzaklaşmaya devam etti. O kılıç asla gün yüzüne çıkmayacaktı.
Geldiği göl kenarında durarak kız kardeşini bir taşın üzerine oturtup, önünde diz çöktü. Yüzünü ellerinin arasına aldı. "Emery... Bana güven tamam mı? O kılıç sadece yıkım getirecek. Sana izin veremem. Seni kaybedemem, tamam mı? Anneme söz verdim. Küçük kız kardeşimi korumam gerek, hmm?" Gözleri dolu dolu gülümserken yanaklarını okşadı. Emery kılıçtan uzaklaşınca kendine gelmiş gibiydi.
"Kılıcın yeni sahibi benim değil mi?" Kardeşinin sorusuna tereddütle başını salladı Merlin.
"Efsaneyi sende duydun Emery. Eğer onu eline alırsan seni ele geçirecek. Yine bir savaş başlatacak. Önüne çıkan herkesi öldürecek." Emery onun yüzündeki ellerinden kurtulup, kollarını boynuna atarak sıkıca sarıldı.
"Kazanmasına izin verme Merlin. Ne olursa olsun. Bir canavara dönüşmek istemiyorum." Kardeşinin saçlarına öpücük kondururken başını salladı.
"Asla dönüşmeyeceksin. Sana söz veriyorum."
**********
Başta Arthur olmak üzere neredeyse herkes denemiş ama hiçbiri kılıcı tutamamıştı. Uther öfkeyle duvara yumruğunu vurdu. "Neden hiçbiriniz bir halta yaramıyorsunuz? Ya kılıcı başkası tutabilirse? Burada kalamaz kılıç!" Arthur bir umut peleriniyle tutarak kılıcı kaldırmayı denedi. Kılıç tüm parlaklığı sönerken eline gelmişti. Sıradan bir kılıçtan farksız duruyordu. Uther rahatlayarak elini kılıca uzatmayı denedi ama hissettiği elektrikle yarı yolda vazgeçti. "Onu güvenli bir yere götürmeliyiz. Aklımda bir yer var. Hadi gidelim."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Camelot'un Düşüşü
FantasíaGenç kız kimsenin dokunamadığı, dokunanın kılıcın gücü tarafından itildiği kılıca hiç düşünmeden elini attı. Vücuduna yayılan elektriklenmeyle gözleri büyüdü. Ama bu canını yakmamıştı, gıdıklayıcıydı. Eline aldığı kılıçla gözlerinde mavi bir ışık ya...