48. Bölüm – Bebek
Emery elindeki kılıç yanmaya başlarken bırakmamakta inatçıydı. Acı boyutu dayanılamaz hale geldiğinde kılıç elinden düşmüştü. Şaşkınlıkla eline bakarken hiçbir yanık görememişti. Gözleri büyüyü yaptığını düşündüğü Merlin'e kaydı. Merlin'de bir o kadar şaşkın duruyordu. Genç kız da hatasını yeni fark ediyorken yutkundu. Arthur'u neredeyse öldürecekti.
Herkes hala donmuş halde olayı izlerken ortalığı yatıştırmak isteyen Lancelot öne atılmış, prensi yerden kaldırmıştı. Arthur'un gözleri donuk halde yerdeki kılıca bakıyordu. Emery bir an elini ona uzatmayı düşündü. Ama genç prens önce davranmış, alanı terk etmişti.
"Umarım mutlusundur. Seni suçlamıyorum, yemin ederim. Arthur'da masum sayılmaz ama bizi onun elinden alamazsın. Bu tüm hayatı." Kılıç düştüğü için elbette ki az önce prenslerini öldürmeye çalıştığını kimse fark etmemişti. Ama Emery biliyordu, Merlin'de. Genç kızın midesi bulanırken bu vicdan azabı göğsüne ağır bir yük gibi oturmuştu. Kulakları uğuldarken başının döndüğünü hissetti. Öfkeli Merlin ona ilerlerken genç kızın görüşü bulanıklaşmıştı. Yanında hala bir şeyler diyen Lancelot'u duymuyordu. Ayakları yerden kesilirken son hatırladığı o düşmeden kavrayan ağabeyinin kolları ve etraftaki çığlıklardı.
**********
Ormanda uzun bir yürüyüşten sonra gün batarken Arthur'u sessiz bir saray karşılamıştı. Odaya gidesi yoktu ama mecburdu. Önündeki asker bir şey söyleyecek gibi bakarken göz devirdi.
"Konuş."
"Efendim... Sabahtan beri herkes sizi arıyor. Prensesimiz..." Arthur kaşlarını çatarken endişeli duran askerden bir şeylerin yolunda olmadığını anlamıştı. Genç prens bir darbe almış gibi gerilerken olabilecek en kötü senaryoları aklından uzaklaştırmaya çalıştı. Kılıç onu ele mi geçirmişti yoksa? "Şu an hekimin..." Son kelimeyle beraber Arthur askerin devam etmesini beklemedi. Koşarak Gaius'un odasına giderken ona bir şey olmaması için dualar ediyordu.
Odaya nihayet girdiğinde karısını yatakta baygın yatıyor bulmuş, başında da oldukça neşeli duran Gaius, Merlin, Morgana ve Uther'ı bulmuştu. Emery böyleyken nasıl bu kadar mutlu olabiliyorlardı?
"Ne oluyor burada? Emery'nin hekimin yanında olduğunu öğrendim ama o baygın yatarken siz mutluluk saçıyorsunuz." Onun sitem dolu sesine Gaius elini sallamıştı.
"Ah, endişelenecek bir şey yok prensim. Sadece kendisi bu aralar sağlığına çok dikkat etmiyor. Besinlerini ve uykusunu kaçırmış olmalı. Bu da haliyle yorgun düşmesine ve bayılmasına sebep olmuş."
"Bu endişelinecek bir şey olmayan durum mu? Kendiniz de misiniz siz?" Arthur sesini yükseltirken Emery de sesine uyanmıştı. Kaşlarını çatıp durumu anlamaya çalışırken genç prens yanına gitmemek için kendini zor tuttu. Morgana ve Merlin geri durmamış, hatta Uther bile başına gitmişti. Merlin kızkardeşinin tuttuğu eline bir öpücük bırakırken onları gülümseyerek izleyen Gaius heyecanla konuştu.
"Eh, normalde ara sıra olabilecek şeyler. Hamile olmasaydı bu durum yaşanmazdı, endişelenmeyin." Emery bir şaşkınlık nidası kaçırırken elleri karnını bulmuştu. Cümleleri hala idrak edemeyen Arthur gözlerini devirerek konuşmuştu.
"Hala endişe..." Cümleleri sonunda idrak eden Arthur sesinin içine kaçtığına yemin edebilirdi. Gözleri dolmuş, içini saran yoğun duygularla bakışları karısını bulmuştu. Hamileydi, bir çocukları olacaktı.
Emery nihayet kendini daha fazla tutamayıp gözyaşlarını serbest bırakırken Arthur'da geri durmayı bırakıp ona ilerlemişti. Kolları genç kızı sararken saçlarına öpücükler konduruyordu. Morgana içerideki erkeklere işaret verip çıkmalarını göstermişti. Kendisi de dolu gözlerle gülümseyerek bir aydır ilk kez böyle yakın duran çifti izlerken kapıyı kapatmıştı. Nihayet yalnız kaldıklarında ikili uzunca bir süre sessiz kalmıştı.
"Bir çocuğumuz olacak." Genç kız bu gerçeği sesli dile getirirken Arthur gülümseyerek onayladı. Geri çekilmiş, genç kızın gözyaşlarını siliyor, yanağını öpüyordu.
"Evet, bir çocuğumuz olacak." Arthur onun bu gerçeğe üzüleceğinden korkmuştu ama tam aksine mutluluğunu okuyabiliyordu.
"Ya iyi bir anne olamazsam?" Genç prens bir aydır aralarına giren mesafeyi umursamadan dudaklarına minik bir öpücük kondurdu.
"Gördüğüm en iyi anne olacaksın. Onun için sonuna kadar savaşacak bir annesi var. Üstelik babasından daha iyi kılıç tutuyor." Emery onun dediğine gülerken o da tüm gerginliği unutup başını göğsüne yaslamıştı.
"Çok yoruldum. Artık her şeyi geride bırakalım, tartışmayalım. Lütfen." Genç kız korkuyordu. Tüm bu düşmanlık neredeyse bugün Arthur'u öldürmesine neden olacaktı. Bebeğinin babasını. Sonra onun yüzüne nasıl bakacaktı?
"Söz veriyorum, bu sefer küslük yok. Ama hamilesin, biliyorsun. Şu an istesen de yapamazsın." Emery yüzü asılırken başını salladı. Ama prensin yüzünün güldüğünü görmeden vazgeçmeye niyeti yoktu. "Savaşa giriyor değiliz. Orduyu yönetmeye devam et. Yerine Marwein eğitimleri gerçekleştirir. Ondan iyi bir yardımcı olur. Bebeğimiz doğduktan sonra tam yönetimi alırsın." Genç kız gülümserken kollarını boynuna dolayarak Arthur'u öpmüş, genç prenste beklemeden karşılık vermişti. Uzun süredir selam bile veremediği karısına tekrar yakın olmuşken nasıl karşı koyabilirdi ki?
**********
Emery'nin hamileliği krallığın dört bir tarafına haber salınmış, günlerce şenlikler yapılmıştı. Üstünden geçen bir ayın ardından genç prensesin karnı hafiften belirginleşmeye başlamıştı. Her sabah eksiksiz gelen taze sütünü yudumlarken Arthur yeni çıkmış, o ise dışarıyı izliyordu. Karnındaki yumruyu okşarken sonunda yoluna giren hayatına gülümsemişti. Bebekleri onlara şans getirmişti. Genç prens hatalarından ders çıkarmış, onu hiçbir şekilde ihmal etmiyordu. Tavernadaki inadından bile vazgeçmiş, o ne zaman istese götürmeye başlamıştı. Bu halka da cesaret olmuş, kadınların çoğu rahatça gelmeye başlamıştı. Emery ile birlikte ordu yemeği bile düzenlemiş, karısının arkasında olduğunu ifade etmişti. Şövalyeler Arthur'un elinde kalmaya devam etmiş, birçok akşam eskisi gibi Emery ve Merlin'in de dahil olduğu oturmalar gerçekleşmişti.
"Benim tatlı yiğenim nasıl bugün?" Emery, Merlin'in sesiyle ona dönmüştü.
"Dayısını özlemiş." Merlin gülerken diz çöküp onun karnına bir öpücük bırakmıştı. Bebek tüm saraya neşe getirmişti, doğduğu zamanı hayal bile edemiyorlardı.
"Dayısı ona annesinin en sevdiği meyvelerden topladı." Merlin yanında getirdiği sepeti sallarken Emery ona sıkıca sarıldı.
"Sen harika bir dayısın." İkisi gülüşürken Emery kardeşine gülümseyerek baktı. "Teşekkür ederim."
"Ne için?" Merlin kaşlarını çatarken anlamaya çalıştı.
"Biliyorsun... O gün yaptığın şey için hiç teşekkür edemedim. Bir an kontrolü kaybettim sandım, Arthur'u neredeyse öldürecektim... Sen eğer büyü..."
"Bir dakika ne? Ne büyüsünden bahsediyorsun? Ben büyü filan yapmadım. Üstelik Arthur'u gerçekten öldürecek miydin?"
"Ben... Elbette hayır. Bir an tutamayacağım sandım ama yapmadım. Bilmiyorum, tamam mı? Ama ona asla zarar vermek istemem." Merlin üstüne gitmemeye karar verdi. Bu durum endişelendirmişti, itiraf etmeliydi. Ama hem ikisinin arası şu an iyiydi hem de hamile kızkardeşinin üzerine gitmek son tercihiydi. Üstelik Emery'i ittikçe daha kötü şeylerin olduğunu da görmüştü. Şu an asıl merak ettiği onu durduranın kim olduğuydu.
"Ben değildim. Kimdi o?"
"Bilmiyorum..." Emery yutkunmuştu. Bu durumun rahatlaması gereken bir şey olup olmadığına karar veremiyordu. Her kimse onu durdurmuştu. Önemli olan buydu. Gerektiği zaman durduracak biri daha olduğunun göstergesiydi bu.
"Sen bunları düşünme. Kötü bir şey olmadı. Şu an bir bebeğiniz olacak. Önceliğimiz artık o tamam mı?" Merlin ona sarılırken genç kız kendini ona bırakmış, salladığı başına konan öpücüğün rahatlığına odaklanmıştı.
Not: İşleri daha kötü yapıp barıştırmamayı bir düşündüm ama sonra kıyamadım bizim çocuklara. Zaten yakında yine bozuşurlar fgfghfbg Bebek haberine sevindiniz mi? Sizce Emery'i durduran kimdi? Yorumlarınızı bekliyorum <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Camelot'un Düşüşü
FantasíaGenç kız kimsenin dokunamadığı, dokunanın kılıcın gücü tarafından itildiği kılıca hiç düşünmeden elini attı. Vücuduna yayılan elektriklenmeyle gözleri büyüdü. Ama bu canını yakmamıştı, gıdıklayıcıydı. Eline aldığı kılıçla gözlerinde mavi bir ışık ya...