Sınav zamanından yaklaşık 3 hafta geçmişti ve Shoto sayesinde tüm notlarım 5’ti.
Babam sınıfa girdiğinde herkes çoktan yerini almıştı. “Size bir duyurum var bildiğiniz üzere yarın kahramanlar günü ve okulumuz balo düzenleyecek.” Dedi herkes heyecanla birbirlerine birşey demeye başladı hep bir ağızdan çıkan fısıltıların sınıfın içine yayılması babamı kızdırmıştı “Herkes sussun konuşma işini tenefüste düşünün. Şimdi minik bir antrenman yapacağız bunun için herkes kıyafetlerini giyinsin ve arka bahçede yerini alsın.” Demesiyle herkes sınıftan çıktı.
Ben kahramanlık kıyafetimi yeni seçmiştim. Kıyafetim; Siyah renkli dar kısa bir t-shirt ve siyah bir taytın altına siyah parlayan hafif topuklu kısa bot ve kendi seçimim olarak sade siyah kapüşonlu bir pelerin. Bunların hepsinin sade siyah olması kamufule olma açısından avantajdı. Kıyafetlerimi giymem uzun sürmedi. Uraraka’ nın isteği üzerine onunla birlikte aşağı bahçeye indik. Biz gittiğimizde Midoriya, Shoto ve Bakugou çoktan inmişti. Uraraka’nın dürtmesiyle yanımda yanakları al al olmuş kıza baktım. Elimi sertçe alnıma vurdum. Sessiz bir şekilde bana “Bana tokat atar mısın?” diye sordu hiç düşünmeden bir tane tokat attım. Kaşlarım çatıktı her ne hayellere dalmışsa çıkmıyordu 6. Hissimin uyarmasıyla önüme döndüm tokatımın ardından hepsi amaçsızca bana bakıyordu bense gergindim aklımda sadece balo vardı kimseyle bu konu hakkında konuşmadım çünkü oraya gitmeyecektim. Biraz daha Urarakaya baktıktan sonra göz devirerek arkama döndüm. Bakugou “Hey, Kraliçe korkak-“ sözünü bitirmesine izin vermeden söze daldım “Benimle uğraşma Bombardıman seninle uğraşmak istemiyorum.” Bu oradakilerin gözlerini faltaşı gibi açmasına yeterde artardı Uraraka’ da sonunda kendisine gelmişti bana doğru döndü “Bir sorun mu var?” diye sordu Kendini toparla Vanessa neden onlara çıkıştın ki gülümseyerek arkamı döndüm “Yoo bir sorun yok. Üzgünüm bombardıman ama kafanın arkasındaki kelebek kanadına benzer şey de ne?” yine laf dalışına girmeye başlamıştım gözünden alevler fışkırıyordu onun konuşmasını beklerken babamın yalandan öksürmesiyle dikkatimizi oraya verdik.
“Bu ders çok yorucuydu.” Midoriyanın bunu demesiyle bakışlarımı ona yönelttim “Sen birde bana sor.” Diye söylendim. Kendi kendime gülmemle tüm çocukların bakışı bana kaydı “Neden gülüyorsun?” bu soru Shoto dan gelmişti, Bakugou “Neye gülüyorsan bize de söyle biz de gülelim Kraliçe korkak.” Dedi. Çok gülmüştüm gözlerimden akan yaşı elimin tersiyle sildikten sonra konuşmaya başladım “Bombardımana gülüyorum. Babamın dediklerini anlamadan onu çileden çıkartıp ceza alması beni güldürdü.” Bakugou direk üstüme yürüdü “Sussana aptal seni gebertirim!” tam elini kaldırmıştı ki yemekhaneye geldiğimizi görünce önüne geri döndü onunla şakalaşmak hoşuma gidiyordu. Bugün yemekte daha önce hiç görmediğim bir yemek vardı tepsilerimizi alıp yerlerimizde geçtik sınıftaki çoğu kişi ile aynı masadaydık. Gözlerimi kocaman açarak sordum “Bu yemeğin adı ne?” Momo cevapladı “Pho. İlk defa mı görüyorsun?” bunu ciddi bir şekilde sormuştu başımı salladım. Ben yemeğe bakarken Kaminari konuşmaya başladı “Eee baloya kimler gelecek?” bu sorusuna karşılık kafamı masadan kaldırdım hepsi geleceğini söyledi ben dışında herkesin bakışları beni bulunca yüzümün kızarmasına engel olamadım. “Sen gelmiyor musun?” diye sordu Jiro daha çok utandım. Shotoya baktım o da bana bakıyordu mahcup bir şekilde “Ş-şey balo ne demek?” diye sorunca herkes şaşkınlıktan kaskatı kesilmişti. “Türüne göre giysiler giyilerek gidilen müzikli danslı gece eğlencesi.” Dedi Jiro “Şey ben üzgünüm daha önce hiç duymamıştım.” Dedim Shoto masanın altında bir elini elimin üstüne koydu ve elimi sıkıca tuttu. Tekrardan bakışlarım Shoto’yu buldu bakışları o kadar sıcaktı ki kaygımı azaltmıştı. Bakugou konuşmaya başladı “Hey Kraliçe korkak sen neden kahraman olamak istiyorsun git Villain olasana hem sana çok yakışır.” Dedi. Kaminari onu elektrik ile çarpınca Kaminariye bağırdı. Beni kınamaya çalışması hoşuma gitmemişti ama ben böyle şeylere alışmıştım onlar kavgaya başlamadan ben söze giriştim “Hey! Kavga etmeyin! Bakugou Villainler kötü olabilirler yada öyle görünebilirler. Kahramanlar ile kötüleri ayıran sadece bir fark var o da; Kahramanlar dünya için sevdiklerini feda eder kötüler ise sevdikleri için dünyayı yok eder.” Sustum aslında masadaki herkes susmuştu gözlerimi onlardan yemeğe çevirdim. Çatalı aldım ve yemeğe doğru doğrulttum yemeği yemeden önce duraksadım bunun sebebi masadaki herkesin bakışlarının hâlâ benim üstümde olmasıydı. “Hey neden bakıyorsunuz bir sorun mu var?” dememle herkes bakışlarını benden çekti. Yemek çok güzel kokmuştu kendimi yemekten alıkoyamadan yemeye çalıştım daha yemek ağzıma giremeden Monoma’nın kafama vurmasıyla yemeğimin birazı masaya döküldü elimi kafama götürdüm “Hey! Senin sorunun ne?” dedim bir yandan elimle kafamı ovarken bir yandan ise ona bakıyordum. “Hahahaaaa! Siz 1/A olarak bizden daha güzel olmalısınız hahahaa-“ gülüşünü bitiremeden Kendo’nun boynuna geçirdiği bir yumruk ile bayıldı. “Üzgüm çocuklar siz onun kusuruna bakmayın.” Deyip Monoma’yı arkasında sürükleyip gitti. Bense o sırada dökülen yemeğe sitem dolu bakışlar atıyordum. Biraz geçtikten sonra yemeği tekrardan yeme girişiminde bulundum o sırada arkamdan yemekhane görevlisinin bana çarpmasıyla yerimden hafif öne doğru tökezledim elim kaseye çarparak tüm yemeği tepsinin içine döktüm. Hızla ayağa kalktım Ağlamaklı bir şekilde “Sadece onu yemek istemiştim.” Dedim adam hemen özür diledi arkama döndüm ellerimi yumruk haline getirdim ağlamamak için gözlerimi sıkıca kapattım. Bana pişmanlık dolu bakışlar atan adama “Sorun değil.” Deyip tüm hızımla yemekhaneden koşarak çıktım. Gözlerim dolmuştu ağlamamak için kendimi çok zor tutuyordum acil çıkışa doğru koştum kapıyı açtığım gibi merdivenlere yöneldim hızla en üst kata çıktım. Yaşlarım yanaklarımda süzülüyordu nihayet en yukarı kata ulaşınca nefes nefese kalmıştım. Sırtımı duvara yaslayarak çömeldim dizlerimi kendime doğru çektim ellerimle kulaklarımı kapatıp hıçkırarak ağlamaya başladım.
Yaklaşık 15-20 dakika geçmişti ağlamam daha da şiddetlenmişti. Önümdeki kapının açılmasıyla yüzümü ellerimle kapattım. Gelen Shotoydu endişelenmişe benziyordu hemen yanıma çömeldi ellerini omzuma koydu bana “Şşşt her şey geçti iyisin sakin ol.” Dedi bu sözleri bile ağlamamı daha da azaltmıştı. “Titriyorsun... Ellerini çeker misin yüzünü görmek istiyorum.” Dedi bu gerçekleştiremeyeceğim bir istekti “Ellerini yüzünden çek dedim lütfen.” Yavaşça ellerimi yüzümden çektim çok şiddetli ağladığım için gözlerim kan çanağına dönmüştü. “Aman tanrım hiç iyi gözükmüyorsun. Sana ne oldu böyle neye bu kadar üzüldün? Yemekten dolayı olmadığını biliyorum.” Dedi parmaklarıyla gözyaşlarımı sildi. Bu ona anlatacağım son şey diye düşündüm. Gözlerimin içine bakıyordu. Konuşamıyordum kelimeleri ağzımdan çıkartamıyordum biraz zorlayarak “b-ben” diyebildim. Kelimeler bir araya gelmekte, neden bu kadar zorlanır oldu?
Bana anlar bakışlar ile bakıyordu sonunda konuşmayı başarmıştır “Anlatmayacağım bir şey.” Hafif gülümsedi “Anlıyorum.” Dedi ve bana sıkıca sarıldı sarılmasına karşılık verdim yüzümü onun boynuna gömdüm, tekrardan ağladım. Bu sefer acil çıkış kapısı daha sert açıldı daha çok endişeli ve korkan bakışlarla babam yanımıza geldi. “Vanessa çok korkuttun beni.” Koşarak yanıma gelmesiyle Shotodan ayrıldım ayağa kalktım. “Ne oldu sana böyle? Ah kahretsin yanıyorsun!” hemen ona sarıldım ellerimle üstünü sıkıca tuttum yüzümü daha çok gömdüm bu sefer ağlamıyordum ama titrememede engel olamıyordum. Bana sımsıkı sarıldı ve yanağıma kocaman bir öpücük kondurdu. Beni kucağına aldı kafamı omzuna yasladım ellerimi onun boynuna dolayarak yavaşça gözlerimi kapayıp uykuya daldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ᴍʏ ʟɪғᴇ sᴏᴜʀᴄᴇ | Shoto x Reader
Fanfiction∆ Yine o karanlık göğe dalıyordu gözlerim. Dondurucu soğuk içimi ürpertiyordu. Sonra aklıma O' düştü. Yanlış mı yapıyordum? Hiçbir şey bilmiyordum. Tek bildiğim içimi sarıp sarmalayan o turuncunun kırmızı-sarı tonlarındaki ateşin kalbimi yakmasıydı...