Not; Bölümün devamı gelecektir. Bu bölümü yazmamı sağlayanlara teşekkür ederim. Bölümde bir zaman atlaması bulunmakta, olayı anlamayanlar için de karakterimiz birinin ölümüne sebep oluyor ve ona yardım edemiyor. Bu yüzden psikolojik bir çöküş yaşıyor.
⸻∘。◦☾︎•♡︎•☽︎◦。∘⸻
Rüzgarın verdiği esinti yüzümü okşuyordu, ağaçlar yapraklardan kaçarcasına birbirine vuruyor aynı zamanda bunu beceremiyorlardı. Gökyüzü karadeliğin içine girmişçesine siyahtı, kuşların ötüşü durmuştu Dünyayı adeta bir kıyamet günü sarıp sarmalamıştı. Bir melodi gibi esiyordu rüzgar, bir tel gibi değerliydi onun için etraf.
Daha hissizdim bugün, gün geçtikçe herşey bakış açımda önemini yitiriyordu, sessiz bir kenara çekilmek istiyordum, hayatın bana sunduğu değerden ayrılmak istiyordum.
Sahi neydi beni bu kadar hissiz yapan, neydi bu beni hayattan koparan?
1 ay önce kurtaramadığım kişi yüzünden miydi? O kanlar içerisinde yatarken benim çelimsiz vücudumun kaskatı kesilişi yüzünden miydi? Yoksa hayatların bir kum misali elimden dökülüşü müydü?
"Ona biraz zaman vermelisiniz." Demişti doktor. O gün yine o vardı karşımda bakışları sanki beni anlıyor gibiydi, yine gözlerim dolmuştu o günkü gibi.
Gözyaşlarım sanki delip geçiyordu yanaklarımı, o da benden intikam alıyordu. 'Beceriksizsin!' diyordu bana. Ve yine yere düşemeden yok oluyordu.
Ellerimi yüzüme bastırdım ve dizlerimi karnıma çekerek cenin pozisyonunda yattım.
Ağlamak yetmiyordu insana, dökülen o gözyaşları zamanı geriye saramıyordu asla.
Üç gündür yataktan hiç kalkmamıştım, beni hayattan tamamen koparmıştı bu kayıplar. Televizyonlara her çıkışında nefesim kesiliyor ve baş ağrılarım artıyordu.
Yatağımın hemen karşısındaki camdan dışarı bakıyordum. Yurttan ayrılmıştım, kahraman olmayı hak etmediğim düşüncesi beynimi santimi santimine tırmalıyordu, seslere kulak vermemek benim için bir hayli zordu.
Kapıya yaklaşan sesler duyunca ellerimi zikzak desenli yorgana indirdim ve hemen gözlerimi kapattım.
Ayak seslerinin gürültüsü biraz sonra durmuştu, koku alıyordum. Birinin babam olduğunu çok iyi tahmin edebiliyordum, fakat diğeri...
Asla beni bu bir aydır bırakmayan ve verdiği şeyleri yemeden, onunla konuşmadan yanında bir hayalet gibi sadece dışarı bakarak sabrını zorladığım kişiydi bu, Shoto...
"Uyuyor mu?" Diye sordu, sesi daha kırılgandı Shoto'nun. "Büyük ihtimalle hayır." Dedi babam, onunda sesi gittikçe alçalmıştı. "Onun kendisini yiyip bitirmesinden nefret ediyorum!" Dedi Shoto, cidden sabrı bu sefer daha çok taşmıştı.
Sevgiliydik, ama sözde. Asla ona gereken ilgiyi verememiştim, o kahraman olma çalışmaları arasında bile bana yardım ederken ben ona küçük bir teşekkürü bile çok görmüştüm.
Derin bir iç çekiş sesi duydum, bu sesin kimden geldiğini az çok tahmin edebiliyordum. "Ona zaman vermeliyiz." Dedi babam ve ardından arkasını döndü. Elini Shoto'nun omzuna bastırdı ve "Seninde biraz sabretmen gerekiyor." Dedi.
Odadan uzaklaşan ayak seslerini fırsat bilerek gözlerimi açtım, bu canhıraş olaylar gittikçe sinirimi bozuyor ve kendime zarar vermemi sağlıyordu.
Uzun bir sürenin geçmesini bekledim, Shoto'nun eve gitmesi ve babamın uyumasını dört gözle izledim. Evdeki sesler tamamen son bulunca büyük bir hışımla ayağa kalktım ve çalışma masama doğru yol aldım. Masanın üzerinde duran siyah, düz, uçlu kalemi elime aldım ve masanın diğer yanındaki beyaz, çizgili kağıdı kaptım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ᴍʏ ʟɪғᴇ sᴏᴜʀᴄᴇ | Shoto x Reader
Fanfiction∆ Yine o karanlık göğe dalıyordu gözlerim. Dondurucu soğuk içimi ürpertiyordu. Sonra aklıma O' düştü. Yanlış mı yapıyordum? Hiçbir şey bilmiyordum. Tek bildiğim içimi sarıp sarmalayan o turuncunun kırmızı-sarı tonlarındaki ateşin kalbimi yakmasıydı...