Shoto’nun ağzından
Haftalar haftaları kovalıyordu Vanessa ise uyanmıyordu ateşler içinde yanması beni delirtiyordu “Hepsi benim yüzümden.” Gözlerimi sıkıca yumdum sinirden yumruk yaptığım ellerimi açıp kapattım. Aizawa sensei'nin ağlamaktan kızarmış gözleri sadece Vanessaya bakıyordu, onu bu halde görmek kalbini deşiyor olmalıydı. Vanessa’nın saçlarının rengi eski haline dönmüştü, siyah rengine dönmüş boynuzları her an dokununca parçalanacakmış gibi bir görüntü sergiliyordu. Arada bir Toya gelip gidiyordu, Aizawa senseiye “Sensei kendinizi çok yıprattınız hadi aşağıya kantine gidelim hem Vanessa bu hâlinizi görürse üzülür.” Dedim sanki bu anı bekliyormuş gibiydi kabul etmesi üzerine aşağı indik. Aklıma güneşle konuşurken ki hâli geldi geldiğimi sezmiş gibi arkasında dönmüştü, beni kaybetmek istemiyordu ve ben bunu bile bile onun üstüne gitmiştim. Çok korkuyordum onu kaybetmekten, onu sevdiğimi, onu asla bırakmayacağımı o gün kulağına bunları fısıldamıştım. Kantine geldiğimizde kahve makinasına doğru yöneldim iki tane sütlü kahve aldım Aizawa sensei’nin bulunduğu masaya gittiğimde o dalmıştı. Gözlerinden okunaklı birşeyler akıyordu, Vanessanın geçmişi...
Geçmişi için kendisini suçluyordu, derin bir iç geçirdikten sonra “Eğer onları terk etmeseydim bunların hiçbiri yaşanmayacaktı” dedi sinirden tırnaklarını ellerine geçirdi, biri onu durdurmalıydı “Hayır sizin suçunuz değildi hem ne yaparsanız yapın onun geçmişini düzeltemezsiniz önemli olan geleceğe olan bakışınız.” Bu sözlerim onun içini biraz rahatlatmışa benziyordu. “Evine git sende kendini çok yıprattın ben o uyanınca sana haber veririm.” Ne dersem diyeyim hayır dememe izin vermezdi “Tamam.” Diye karşılık verdim.
Koşarak hastanenin kapısını açtım mutluluktan gözyaşlarıma engel olamıyordum O uyanmıştı Vanessa uyanmıştı. Kapıya doğru gelince Aizawa sensei’nin ve tüm sınıfın kapının önünde beklediğini fark ettim nefes nefese kaldığım için yerimde biraz durarak soluklandım. Kapıya doğru gidince afalladım, içeriden bir şeyler kırma sesi geliyordu hızlıca sordum “İçeride ne oluyor?” herkes merak etmişti onaylayan bakışlar atınca Sensei kapıyı açtı, karşımızdaki manzara hepimizi kaskatı kesmişti. Vanessa yatağında uzanır bir biçimde, ayakları Toya’nın karnında elleri ise yanaklarında onu kendisinden uzaklaştırmaya çalışıyordu “Bana bu pis kokulu şeyi içiremezsin!” şimdi anlaşılıyordu o ilacı içmek istemiyordu bir anda bizi karşısında görünce ağzı açılmıştı bana bakıyordu, Toya bunu fırsat bilerek ilacı ağzına attı zorla yutunca bir elini karnına götürdü diğer bir eliyle de ağzını kapattı “Kusacağım galiba.” Demesi hepimizi güldürdü bir anda arkasına döndü ve Toya’nın üstüne kustu. Toyanın sinirli bakışları onu bulunca Vanessa sinsice sırıttı “Sana ne demiştim.” Dedi Toya bir elini alnına vurdu ve “Şimdi gitmeliyim.” Dedi ve camdan çıkıp gitti. Aizawa Sensei kızına bir atakta bulunup ona sarıldı, Onun gülümsemesi bile güneşime ışık katıyor diye düşünerek hayranlık dolu bakışlarla ona baktım. Bakugou hemen atıldı “Dark Angel ha, neden bize haber vermedin.” Cevap bekler gibi bakışları Vanessayı bulunca Vanessa’nın gülümsemesi daha da genişledi “Evet bombalı kedi sizin haberiniz yok çünkü haber vermeye üşendim.” Dedi ne yani bu kız neden Bakugou ya isim takıyorda bana sadece Shoto diyor? Bakugou tekrardan konuştu “Bombardımandı şimdide bombalı kedi mi?” gülerek söylediği bu sözler onu güldürmüştü “Evet bir sorun mu var?” dedi. Aizawa sensei’nin telefonunun çalmasından dolayı dışarı çıkması bir yandan beni mutlu etmişti bir anda Kaminari konuşmaya başladı “Biz sizi yalnız bırakalım belki konuşacak bir şeylerin vardır” hepsi gülerek dışarı çıktı. Bakışları beni bulunca gülümsemesi soldu, yatağının yanına gelip oturdum “Merhaba.” Dedim bana baktı “Merhaba.” Dedi. “Kendini nasıl hissediyorsun?” bu soru onu şaşırtmamıştı “İyi.” Dedi sonra bir kahkaha patlattı bende onun gülmesine güldüm “Ne oldu?” diye sordum buna karşılık “Gözümü her açtığımda hastane yatağında olmak çok ironik geldi de.” Gülümsedim tekrardan bir araya gelmemiz beni mutlu etmişti “Seni kaybedeceğim diye çok korktum.” Dedim gözlerimin içine baktı o ara boynuzlarının olmadığını fark ettim tek elimle saçını kulağının arkasına attım ellerimi saçlarından geçirdim. Yüzüm onun yüzüne çok yakındı dudaklarım aralandı onu kendime doğru çektim ve sertçe öptüm bir daha kaybederim diye kaygıyla öptüm o dudakları, yumuşaklığı ve nazikliği beni benden alacak derecedeydi, onu kendime daha çok çektim ve uzun gelen kısa bir ara sonra dudaklarımı onunkilerden ayırdım yüzümüz hala çok yakındı “Bizi Toyayla birleştirdiğin için teşekkürler.” Dedim yanaklarının kızardığını gizlemeye çalışıyor gibiydi ellerini benimkilerle kenetledi ve “Beni bir daha bırakmayacağını söz ver.” Dedi gülümsedim gözlerimi onun gözlerinden alamıyordum “Söz.” Dedim sessizce, yanıma daha çok yaklaştı ve bu sefer beni o öptü ama bu diğerlerine kıyasla daha kısa sürdü ve geri çekildi kafamı onun kafasına yasladım. Onu göğsüme doğru çektim ve sarıldım saçlarına bir öpücük kondurup okşadım bir süre sonra hiç kıpırdamadan durunca ona seslendim tepki vermeyince hızla yüzünü kendime çevirdim uyumuştu, kafasını yastığa yavaşça koydum sonra alnına, yanaklarına ve boynuna bir öpücük kondurup odadan çıktım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ᴍʏ ʟɪғᴇ sᴏᴜʀᴄᴇ | Shoto x Reader
Fanfiction∆ Yine o karanlık göğe dalıyordu gözlerim. Dondurucu soğuk içimi ürpertiyordu. Sonra aklıma O' düştü. Yanlış mı yapıyordum? Hiçbir şey bilmiyordum. Tek bildiğim içimi sarıp sarmalayan o turuncunun kırmızı-sarı tonlarındaki ateşin kalbimi yakmasıydı...