EĞİTİM KAMPI

600 52 3
                                    


Vanessa’nın ağzından

1 hafta sonra

Shoto taburcu olmuştu. Ve babam ise yarın kampa gideceğimizi söyleyip o klasik uyku tulumunun içine girdi. Sınıf “Kamp mı?!?!” Diye mutluluktan bağrıyordu. Evet mutlu olmam gerekirdi ama içimdeki bir ses orada çok kötü şeylerin olacağını söylüyordu. Kafamı masaya yaslayıp derin bir iç çektim Shoto ile hastanede olan şeyden sonra okulda ondan hep kaçıyordum (ders dışında). Sonunda zilin çalmasıyla Mina, Uraraka, Jiro ve Momo ile hızlıca sınıftan çıktık, doğaçlama bir yerlere doğru gittikten sonra durduk “Ohh ondan kaçmayı yine başardım.” Elimi alnıma koydum daha bu sözümden çok geçmeden Shoto elini omzuma koydu bu hareketi yüzünden küçük bir çığlık attım bana “Bir gelebilir misin?” dedi bunu söylerken yanında Midoriya ve Bakugou vardı. Terleyip kızardığımın farkındaydım Mina hemen araya girerek “Tamam siz konuşun biz şuralardayız.” Diyerek kantini işaret etti dişlerimin arasında Mina ya bir küfür savurdum sonra ise benden cevap bekleyen Shotoya “Benim işim vardı ş-şey e-evet şeyim vardı.” Parmağımı şıklatarak konuşmaya devam ettim “Evet bir ö-ödevim ödevim vardı.” Dedim bu hayatımda gördüğüm en berbat bahane. Mina hemen atıldı “O ödevini bir önceki ders yapmıştın.” Dedi ve bu seferde Mina ya içimden bir tane daha küfür savurdum. Şaşkın bakışlarla bana bakan Shotoya “Aaaa e-evet ben u-unutmuşum yapmıştım o ödevi.” Midoriya ve Bakugou nun sırıtması dikkatimden hiç kaçmamıştı. Utançtan ölecek gibi hissettim. Mina benim sırtımdan tutup itti, bir anda Shoto’nun karnına çarptım beni neden hep iten o oluyor? Diye kendime sinirle sordum. Daha cevap vermeme fırsat vermeden Shoto kolumu sıkıca kavrayıp beni temizlik eşyalarının konulduğu minik bir odaya doğru götürdü kolumu her ne kadar ondan kurtarmaya çalışsam da uğraşlarımın boş olduğunu biliyordum. Kolumun acısını dile getiremeden beni duvara doğru itti sırtımı duvara sertçe çarptım nefesim kesilecek gibi oldu “Hey! Ne yapıyorsun!” dedim kızgın bir şekilde, yüzündeki o sinirli ifade kalbimi durdurmaya yetmişti o konuşana kadar ben nefesimi tutmaya karar verdim elim ile sızlayan belimi ovalarken korkuyla ona bakıyordum kapıyı kapattı ve arkasından da kitledi temizlik malzemelerinin olduğu bir oda olmasına rağmen gayet büyüktü, sade beyaz renkli duvarlarının üstünde hafif siyah renkli isler ile kaplıydı yerde ise tertemiz beyaz renkli parkeler vardı. Shoto’nun bana dönmesiyle odayı incelemeyi durdurup ona doğru döndüm. Shoto nefesimi tutmaktan kıpkırmızı olmuş yüzüme bakıyordu kaçmamam için eliyle bir yanımı kapattı ve aramızda bir nefesçik ara kalana kadar yaklaştı nefesini üstümde hissetmem duran kalbimi tekrardan hayata döndürerek nefes almamı sağladı. Shoto’nun yüzündeki o hissiz bakışın sebebi neydi. Dişlerinin arasından “Benden neden kaçıyorsun?” dedi cevap vermedim ve kaçmak için eliyle kapatmadığı yere doğru yöneldim geçmeme izin vermeden orayı da kapattı. “Sana bir şey sordum” sesindeki o hissizlik dalgası beni daha çok tedirgin ediyordu. “Kaçmıyorum.” Dedim istemsizce çıkan sesimdeki sertliğe bende şaşırmıştım. Sıkıntıdan alt dudağımı ısırdım, bir süre sonra bakır tadı alınca kanattığımı fark ettim “Cevap verdim şimdi gidebilir miyim?” Daha da sinirlenmişti “Burada neler olduğunu anlamadan bu kapıdan dışarıya adımını bile atmayacaksın!”. Afallamıştım tek hissettiğim öfkeden başka bir şey değildi evet ondan kaçıyordum ama bu kadar sinirlenmesi gereksizdi “Sen beni tehtid mi ediyorsun istediğim zaman buradan çıkarım.” Eğer bana ters düşerse bende ona ters düşerim. “Tehtid demek ha, bu odayı hemen terk et!” o kadar çok bağırmıştı ki ellerimle kulaklarımı kapatma sebep olmuştu. Gözlerimin dolmasına engel olamadım ağlayarak odadan hızla çıktım, Minaların oraya doğru gittim Midoriyalarla bizi bekliyorlardı beni ilk Jiro fark etti ellerimle yüzümü kapatım onların yanından hızla geçtim.

Okul boyunca kimseyle konuşmadım eve gider gitmez ise kıyafetlerimi hiç değiştirmeden yatağa atlayıp uyudum.

Bugün kampa gidecektik ve Shoto da orada olacaktı gitmemek için ne kadarda ısrar edip babamın ayaklarına kapansamda kabul etmedi. Bu ona kırgın olmamı sağladı.

Okulun kapısında bir otobüs vardı büyük bir ihtimalle bugün oraya binecektik. Sınıf daha gelmemişti otobüse hızlıca bindim, cam kenarında bir yere oturdum. Ben oturur oturmaz sınıftaki herkes otobüse bindi en önde Shoto vardı benim yanıma doğru geldi biraz duraksadı kırgın bakışlar attım ve göz devirerek camdan dışarıya baktım. Bu hareketim onu üzmüştü evet her ne kadar barışmayı istesemde o öyle kolay kolay benimle barışmazdı. Yanıma Uraraka oturdu bense kafamı cama yaslayıp uyudum çok geçmeden birin dürtmesiyle yavaş yavaş uyandım daha ayılmadan “geldik mi?” dedim babamın “evet.” Diyen sesiyle kendime gelip otobüsten indim herkes inmiş beni bekliyordu. Shoto ile o son konuşmadan sonra insanlarla konuşacak takatim kalmamıştı,biri bana dokunursa ağlayacak derecede hiç halim yoktu bu yüzden kimseyle iletişime geçmedim. Kota diye bir çocuğu tanıttıktan hemen sonra bir şeyler söylediler herkes otobüse doğru koşarken ben onları izliyordum bir anda sarışın bir kedinin ben dahil herkesi toprakla aşağı atması sonucunda sinirlerim tepeme çıkmıştı. Anladığım kadarıyla Canavar ormanını geçmemiz gerekiyordu herkes şaşkınlıkla yukarıdakileri izlerken ben yeri işaret ederek bağırdım “Hey bu çok kabaca söyleseydiniz ben kendim gelirdim! Ben burda oturacağım dedikleriniz umrumda değil!” Son sözü bilerek bastırmıştır ellerimi önümde kavuşturdum agresifliğim herkesi şaşırtmıştı kafamı kimsenin olmadığı tarafa çevirip gözlerimi sıkıca kapattım. Herkesin arkasına dönüp gitmesi beni daha çok sinirlendirmiş ve üzmüştü insan bir hadi gel diye teklif ederdi diye düşündüm arkadaşlarım karşılarındaki canavarlar ile savaşırken ben orada aç bir şekilde oturup onları izliyordum. Pixie- Bob diye iç geçirdim bu canavarları muhtemelen o yaratmıştı.

Gözden kaybolana kadar onları izledim gittiklerinden emin olduktan sonra kolyemi çıkartıp yandaki gizlenmiş tuşa bastım bu Toya ile konuşmamız için kendi icat ettiğim bir aletti kolye görünümlü bir çok işe yarayan alet. “Toya.” Dedim cevap gelmeyince kapatıp kolyeyi yerine koydum “Harika! Başka ne diyebilirim ki yalnızdın şimdi daha da yalnızsın.” Diye kızdım kendime.

Öğlen olmuştu ve ben hâlâ oturuyordum kimsenin gelmemesi beni endişelendirmemişti sabah bunları hesaba katarak kahvaltıda ki yemeklerin birazını ödünç almıştım. “Az da olsa mecbur bunlarla idare etmeliyim” dedim biraz atıştırmama rağmen hâlâ açtım ve muhtemelen ateşim vardı bir anda başımın dönmesiyle ellerimi şakaklarıma doğru götürdüm Hava çok soğuk diye iç geçirdim. Arkaya doğru yaslandım biraz daha bekledikten sonra babamın silüetini görünce sırıttım ama oraya gitmeyi hâlâ istemiyordum “Sonuçta orada Shoto var” dedim yüzümü ekşiterek babamın yanıma gelmesi beni biraz mutlu etmişti “Hadi gel gidiyoruz.” dedi “Hayır hayatta olmaz.” İnatım sadece Shotoyaydı. Ellerimi tekrardan kavuşturdum “Gidiyoruz.” Dedi ve sargılarını bana sıkıca dolayarak yürümeye başladı “Hey! Bırak beni!” diye bağırdım Bunu yapmam büyük bir hataydı çünkü bu sefer diğer bir sargısını ağzıma doladı.

Biz gittiğimizde herkes yemek yiyordu benim bu halimi görenler şaşırarak bana bakıyordu ağzımdaki sargıyı açınca çığlık attım hızlıca sargıyı tekrardan doladı.  “Imm.” Dedim ağzımdan çıkan tek sözcük buydu “Ağzını açacağım ama bağırmayacaksın.” Dedi bunu her ne kadar istemesem de kabul etmekten başka çağrem yoktu “Güzel.” Diye karşılık verdi ve beni arkadaşlarımın yanına oturttu. Titrememi durdurmak için her şeyi yapıyordum gözlerim kapanmak istiyordu bense buna direniyordum. Hızlıca yemeğimi yiyip bulaşıkları yıkadık.

Herkes sıcak bir şekilde duş alırken ben onları izliyordum. Gittikçe daha çok halsizleşiyordum ateşinin olduğunu biliyordum ama bunu dile getirmiyordum bir anda Mineta nın seslerini duyunca o duvara hızlıca tırmandım milimsaniye ile kazanmıştım onu alnından ittim sonra ise gözlerim yavaş yavaş kapandı ve tek hatırladığım o duvardan aşağı düşerken Shoto’nun beni kurtarmasıydı.


ᴍʏ ʟɪғᴇ sᴏᴜʀᴄᴇ | Shoto x ReaderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin