Pazartesi öğlen
Jeongin, Minho, Changbin yemeklerini yerken Felix de onlara yetişmişti. Yerine geçtiğinde ufak selamlaşmadan sonra o da yemeğine gömüldü.
"Daha ileri gidecek misiniz?" Minho'nun sorusu Changbin'e idi, Felix ise geç geldiği için konuyu anlamaya çalıştı sessizce.
"Bilmiyorum ama o buluşmalarımızı artırmak istiyor gibi. Ne düşündüğünden tam emin değilim. Ama sevgili olalım desem olur gibi."
Felix birden öksürmeye başladı, masadakilerin hepsi endişeyle ona dönerken Jeongin hemen peçete ve su uzatıp elini sarışının sırtına götürdü. "İyi misin?" Felix biraz su içip ağzını sildikten sonra kendine geldi. "İyiyim iyiyim, boğazıma takıldı sadece."
Felix yemeğine devam edince Changbin konuşmasını tamamladı. "Ben istemiyorum şimdilik sevgili olmak. Ama duygularıyla oynamak da istemiyorum." "Hoşlanıyorsun yani?" "Yani."
Changbin cevabını verirken kafasında cevabı belirsizdi ama Felix bu yaniyi olması gerekenden daha ciddi algıladı. Çocukluğunu birlikte geçirdiği dostunun ilk defa ciddi bir ilişkisinin olma ihtimali onu ürküttü. Çünkü bu, şimdiden olmaya başladığı gibi, birlikte daha az vakit geçirecekleri hatta belki de uzaklaşacakları anlamına geliyordu.
Düşündüklerini yüzüne yansıtmamaya çalışırken daha fazla yemek tıkıştırdı ağzına. Minho ve Changbin konuşurken Jeongin'in dikkati yanındakindeydi. "Hyung yavaş ye, yine boğazına takılacak." Felix küçüğün bu lafına tebessüm edip kafasını salladı. Daha dikkatli yemeye devam etti.
Salı akşam
"Lixie." "Efendim." Changbin yatağında oturuşunu düzeltip karşı yatakta çizim yapan çocuğa döndü. "Sencee.." Felix de elindekileri kenara bırakıp ilgi bekleyen çocuğa baktı. "Ne yapsam?" Felix anlamamışçasına baktı. "Dün öğlen konuştuk ya... Hyunjin'e yemek sözüm vardı. Ne yapayım?" Yine bu konunun açılması çocuğun canını sıkmıştı.
Son zamanlarda hem onunla konuşmaları, akşamları odadayken telefonda sohbet ediyorlardı bazen, hem de onun hakkında konuşmalari gittikçe artıyordu.
"Sözün varsa çıkın. Yemek yiyince evlenmiyorsunuz merak etme." Lix'in düz suratının aksine Changbin buna gülmüştü. "Yemek dışında peki?"
Felix hafifçe nefes verdi. "Hyung, senin duygularını ben bilemem. Kalbini dinle, devam etmek istiyorsan et. Şu ana kadar sevgilinin olmaması bundan sonra da olmayacak anlamına gelmiyor. Eğer devam etmek istemiyorsan da, yani, karşındakini kırma. Bu işleri benden iyi biliyorsun, neden benden tavsiye istiyorsun ki sürekli?"
Changbin çocuğun soluksuz ve uzun konuşmasını göz kırmadan dinledi, bir an durduktan sonra dudaklarını büzüp boynunu yana yatırdı. "Bıktın mı benden yoksa?" Felix belli belirsiz gülüp göz devirdi.
"Tamam tamam. Sağ ol. Dediklerini düşüneceğim biraz. Yemekten sonra mı karar versem buna? Nereye gidilir ki yemeğe?"
"Bilmem. Daha önce gittiğimiz ya da gitmeyi planladığımız yerlere bak sen yine." "Trip miydi bu?" "Öneriydi. Gidecektiniz ya yağmur yağdığı gün. Oraya götür işte." "Cidden mi?" "Hmm."
Çarşamba öğlen
Genelde dört kişi oturdukları masada o gün beş kişilerdi. Felix yolda Chan ile karşılaşmış ve ısrarla yemekte onlara katılmasını söylemişti.
"Kuzenim Chan, İngiliz Dili ve Edebiyatı üçüncü sınıf." Chan gülümseyerek selamladı herkesi. İkisi de oturduklarında Felix tanıştırmaya devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
rare' changlix
أدب الهواةEn yakın arkadaşlar olan Changbin ve Felix'in ilişkisi hayatlarına giren yeni insanlarla değişir.