Busan

1.4K 141 96
                                        

Çarşamba öğlen

İki buçuk saatlik yolculuk Felix'in çizim yapması, diğer ikilinin konuşması ve arada Changbin'in Felix'i sohbete dahil etme çabalarıyla geçti. Felix sorulanlara cevap verdikten sonra fazla konuşmamış ve diğerinin girişimlerini başarısız bırakmıştı her seferinde.

Sarışın çocuk her ne kadar ortamın moral düşüren kişisi olmayı sevmese de o anki durumda sahte bir şekilde mutlu taklidi yapamazdı. İçten içe Changbin'in hatasını anlamasını da istiyordu. Yine de orada olmaktan pişman değildi. Burada bulunduğu iki günün Hyunjin'in kişiliğini çözebilmek için yeterli bir süre olduğunu düşünmüştü.

Trenden indiklerinde ilk iş olarak pansiyona gideceklerdi. Felix her şeyi Changbin'e bıraktığı için nereye gideceklerini bilmiyordu, çocuğun yol tarifi sayesinde kısa bir taksi yolculuğu ile vardılar.

"Otele gideceğiz sanmıştım." Hyunjin geldikleri yeri beğenmediğini belli ederken Felix gülümseyerek esmere baktı. Changbin de çocuğun neden güldüğünü bilerek ona karşılık verdi, sonra Hyunjin'e döndü. "Felix'le bir dizi izlerken oradaki gibi bir yere gitmek istediğini söylemişti. O yüzden özellikle seçtim. Rahat edemem diyorsan yakınlarda bir otel bulalım sana."

Hyunjin anladığını kafasını sallayarak gösterdi. "Hayır hayır, gerek yok. Madem konsept bu, kalırız birlikte."

Geldikleri yer küçük şirin bir pansiyondu, rahat yataklar yerine yere sermek için örtüler ve yorganlar vardı. Aynı dizideki gibi yer yatağında yatıp etrafı gezecekleri bir tatil planlamıştı Changbin.

Çantalarındaki fazla eşyaları odalarına bıraktıktan sonra Changbin ne yemek istediklerini sordu. "Milmyeon!" "Suşi!" Felix Hyunjin'e yargılayıcı bakışlarını gönderdi. "Kırk yılda bir Busan'a gelmişken buranın meşhur yemeklerini tatmak daha mantıklı sanki? Suşiyi Seul'de de yiyebilirsin."

"Bence de. Bakayım yapan iyi bir yer var mıymış." Changbin araştırmaya koyulduğunda Hyunjin bir şey diyememişti.

Changbin'in şoförün yanında, diğer ikilinin de arkada oturduğu bir taksi yolculuğundan sonra istedikleri yere gelmişlerdi. Küçük bir lokanta olduğu için tek tük insan vardı. Yerdeki masalardan birine geçtiler, trendeki gibi oturmuşlardı, Hyunjin Changbin'in yanında Felix ise onların karşısında.

Üçüncü kişi olduğu gerçeği gittikçe sinirini bozmaya başlamıştı sarışının. O anki tek isteği müzeye gittikten sonra odasına dönüp içindekilere kuzenine dökmekti.

Yemekler geldiğinde konuşmaya çalışan kişi yine Changbin oldu, bu isteğine karşılık ise yanındaki çocuktandı. Changbin'in sessizce yemeğini yiyen çocuğa karşı bakışları cevapsız kalmıştı.

Sporcu olanın ek porsiyon istekleri üzerine tahmin ettiklerinden daha fazla durmuşlardı lokantada. "Beğendin mi Lixie?" Felix önündeki boş tabağı gösterdi. "Uzun zamandır ilk defa bu kadar çabuk bitirdim herhalde. Çok güzeldi."

Gülüp kaşığın altında kalmış peçeteyi aldı Changbin, ağzını sildikten sonra hesabı ödemek üzere ayağa kalktı. O sırada lavabodan çıkan Hyunjin de gelmişti, ayaktaki Changbin'in koluna hafifçe dokunup dikkatini çekti.

"Hesabı ben ödedim, çıkabiliriz." "Neden sen ödedin ki?" "Pansiyon ve biletlerin hepsi sendendi. Bırak da ben de bir şeyler yapayım." "Hyunjin... Ne gerek vardı?"

Onlar birbirlerine kibarlık yaparken Felix çantasını sırtına alıp kalktı. "Yemek için teşekkürler Hyunjin." "Afiyet olsun Lix!" Felix daha fazla uzatmadan çıkışa ilerlemişti.

Lokanta kapısının önünde durduklarında Changbin karnını ovalarken Felix harita uygulamasından müzenin yerine bakıyordu. Changbin çocuğun neye baktığını fark ettiğinde daha iyi görebilmek için kafasını onun omzuna yasladı.

rare' changlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin