İki öğrenci de finallerine çalıştıkları iki hafta boyunca birbirlerine pek vakit ayıramamışlardı. Bütünlemelere veya yaz okuluna kalmamak için son notlarının oldukça iyi olması gerekiyordu. Bu yüzden ikisi de sabahlara kadar çalıştı, bazen birbirlerine kahve yaptılar, bazen teorik kısımları ezberleyebilmek için birbirlerine konu anlatarak sabahladılar.
İkisinin de en büyük çalışma motivasyonu bütünlemelerin olduğu hafta planladıkları tatile gidebilmekti.
Sınav haftası bittiğinde açıklanan sonuçlar ikisini de tatmin etmişti neyse ki.
Felix sene boyunca dönem biter bitmez ailesini görmeye gitme hayaliyle dayanmıştı ama son dakika planıyla bunu ertelemek zorunda kaldı.
Önce Changbin'le Wonju'ya gidecekti, sonrasında ise Avustralya'ya. Tabii esmerin ailesi yakında olduğu için o daha şanslıydı. Ama tatili Felix'e göre daha azdı ve sporcu olduğu için antrenörüne tatilde de olsa düzenli olarak kondisyonunu ve antrenmanlarını atması gerekiyordu. Felix'in yaz tatilinin geri kalanını başka ülkede geçirecek olması her ne kadar ikisini de üzse de önceki yıllarda da böyle olduğu için alışıklardı.
Tabii bu yaz ilişkilerinin biraz değişmiş olması geçen zamanı daha farklı kılacaktı şüphesiz.
Perşembe sabahı geldiğinde ikisinin de önceki geceden hazırlanmış sırt çantaları kapının önündeydi. Haziran ayının getirdiği sıcaklık ve parıldayan güneş eşliğinde geçecek yolculuları için her şeyi planlamışlardı. Sabahın erken saatinde kalkıp hızlıca hazırlandılar. Metroya giderken hafif atıştırmalıklar alıp kahvaltılarını geçiştirdiler çünkü trene yetişmeleri gerekiyordu.
Trene bindiklerinde koltuklarının üstündeki rafa çantalarını yerleştirip yan yana olan yerlerine oturdular. Felix cebinden kulaklığını çıkarıp birini Changbin'e verdi ve yolculuk için hazırladığı şarkı listesini oynatmaya başladı. Dışarıyı izlemeyi sevdiği ve sık sık fotoğraf çektiği için cam kenarına geçmişti, Changbin de yanındakini izliyordu genelde.
Sabah normalden erken kalktıkları için Changbin hala uykuluydu, vardıkları yerde de yerleştikten sonra vakit kaybetmeden gezmeye çıkacakları için yaklaşık iki saat sürecek yolculuk süresince kestirmeye karar verdi. Kafasını yavaşça sarışının omzuna koydu. Felix omzunda hissettiği ağırlığa baktı, hafifçe gülüp dışarıyı izlemeye geri döndü.
Sessiz ve huzurlu geçen iki saat boyunca ikisi de biraz uyumuş, biraz da atıştırmalıklarından yemişlerdi. Son durağa geldiklerinde Changbin kalkıp hem Felix'in hem kendisinin çantalarını aldı, Felix önden çıkarken o da takip etti.
Changbin'in rezervasyon yaptırdığı yer tek odalı küçük evlerden oluşan bir konaklama yerindeydi. Gitmek istedikleri yerlere yürüme mesafesinde merkezi bir yer olduğu için şanslılardı.
Odaya girip çantalarını yere attılar, biraz soluklandıktan sonra ikisi de yolculuk boyunca sıcaktan nemlenmiş tişörtlerini değiştirip öğlen yemeği için dışarı çıktılar.
Gittikleri her yerde fotoğraf çekiniyorlardı. Öğlen yemeğinde Changbin'in Felix'i yemek yerken çekmesiyle başlayan bu eğlence Felix'in karşılık olarak diğerini çekmesiyle devam etti. Şimdiden galerilerinde o günden çekilmiş elliyi aşkın fotoğraf vardı. Yolda yürürken, dondurma alırken, yolda gördükleri herhangi bir yeşillik önünde...
Dönemin getirdiği tüm yorgunluklar her bir fotoğrafla birlikte siliniyor gibi hissettiriyordu. Dersler, hayatlarına girip çıkan insanlar... Fark etmeden hepsi ayrı birer yük olmuştu ikisinin de sırtına.
Ama en sonunda, her şey bittiğinde her zaman olduğu gibi ikisi kalmıştı geride. Birbirleri için her zaman orada olduklarını bir kez daha anlamıştı ikisi de.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
rare' changlix
FanfictionEn yakın arkadaşlar olan Changbin ve Felix'in ilişkisi hayatlarına giren yeni insanlarla değişir.