BORA'NIN AĞZINDAN
I can't take it anymore (artık duyamıyorum) gözleri isyanla bana bakıyordu. Ama isyanı bana değildi, yaşadıklarınaydı.
Şarkının her bir sözünde gözlerimin içine ağlamıştı ve yine gözlerimin içine isyan etmişti.
Hayat kaktüsü teğet geçmeden ona da en acılı yüzünü göstermişti. Küçücük bedenine ve masum mavilerine baktım, acı çekmeyi hak etmiyordu. Yanımızdan geçip giden hızlı bedeni beni kendime getirirken gözlerimi incecik bedenine kilitledim.
Onu tanımama değil onu anlamama izin vermişti. Onun yaşadıklarını bilmeden onu anlamamı istemişti kaktüs benden ve ben ilk defa birisini anlamak için yanıp tutuşuyordum, kaktüsün gözlerindeki acı her saniye ruhuma işlerken ona bu acıyı yaşatanların azraili olmak isteyen içimdeki sesi susturdum.
Kaktüsü gördüğüm ilk gün kendisine yaklaşanları dikenleriyle delebilecek güçte olduğunu düşünmüştüm. Fakat yanılmışım, kaktüsün vücudundaki koruma kalkanına ihtiyacı yok. O kendine yaklaşanları ellerindeki bıçaklarla acımasızca yok edebilecek güçteydi, vücudundaki kalkan sadece bir gösterişti.
Sinema salonunda ona dediklerim geldi aklıma 'benim istemediğim şeyleri yapamazsın' yanılmışım. Kaktüs her bir saniye içime işleyerek istemediğim şeylerin olmasına sebep oluyordu.
Kaktüs benim kurallarıma baş kaldırmıştı. En önemlisiyse, kaktüsün gelmesiyle ben kurallarımı görmezden gelmiş ona izin vermiştim.
Ben Bora Ateş okyanus gözlü kadın için kendi kurallarımı çiğnemiştim. Ve yine ben kendi benliğimi kaktüsün kalkanına kaptırmıştım. Kaktüs her bir dikeniyle acı bir şekilde içime işlemişti.
Kaktüsün kaçar adımlarla odasına yönelmesini alayla izledim. Bir yandan onu anlamamızı istiyordu diğer yandan onu anlamamızdan deli gibi korkuyordu.
Ceketimi asacağım sırada kaktüsün telefonunu görmemle sırıtarak elime aldım. Kaktüsün aldığım şeyi gördüğündeki yüz ifadesini deli gibi merak ediyorum.
Telefonu ona götürmek bahanesiyle kaktüsün odasına yürüdüm.
Elimde titreyen telefonla bakışlarımı kısa bir anlığına telefona odakladım. Bakışlarımı tekrardan merdivenlere çevireceğim sırada mesaj atan numarayı gördüm.
Pamir kaktüse mesaj atma hakkını kendinde nasıl bulabilirdi? Hayatta hiç yapmayacağım bir şey yaparak kaktüsün telefonuna gelen mesajı okudum.
'-zaman senin için akıyor küçük kız'
kaşlarım benden bağımsız bir şekilde çatılırken elimdeki tüm gücümle sıktım.
Kaktüsle birlikte Pamir'i gördüğümüz günü düşünmeye başladı beynim.
Kaktüsün Pamir'i o gün tanıdığından emin olduğum bakışları ve korkan ifadesi, sahi ne demişti Pamir
'mutlak sonu ölüm' 'tehdit etmeye gelmedim' 'tekrar selam vermeye fırsatım olmayabilir'
Sinirle kasılan bedenimle birlikte merdivenleri çıkmaya başladım.
Kaktüs ne işlere bulaşmıştı?
'Kimse bilmiyor' demişti şarkısında gözlerimin içine bakarak ama Pamir öğrenmişti ve o gün benim gözlerimin önünde yanımdaki kaktüsü tehdit etmişti.
Kaktüsün kapısını tıklatarak "gel" komutuyla kapıyı aralayıp içeri girdim. Elinde ona yazdığım not vardı. Gülümseyerek teşekkür eden kaktüsle birlikte işi dalgaya vurdum.
"Beğendin mi"
Nota bakarak sorduğum soruyla birlikte bendeki bakışlarını kaçırarak yanıma yaklaştı. Ne yapmak istediğini anlamak istercesine ona baktım.
"Kazak için teşekkür ederim"
Boynuma dolanan kollarla afallayarak ona baktım. O bana bakmak yerine gözlerini kapatmış kokumu içine çekmekle meşguldü.
Kaskatı kasılan bedenimle birlikte yutkundum. Kaktüs tüm ayarlarımı bozmuştu.
Benden çekilen bedeniyle birlikte gözlerimi mavi gözlerine kilitledim. Yüzünde sarılmanın etkisiyle kalan tebessümü silerek benim sert bakışlarıma bakmaya devam etti.
"Bir şeyler saklıyorsun kaktüs! Hem de hiç hoşlanmayacağım şeyleri sakladığını düşünüyorum."
Tedirgin bakışları gözlerime hapsolurken "bir şeyler saklıyorum ve kimse bilmiyor" cesaretle çıkan sesine onaylamaz bakışlar attım.
"Bir şeyler saklıyorsun Nefes ve ben bilmiyorum!"
Hapsolduğum mavilerinden gözlerimi kaçırarak kapıya yöneldim.
"İyi geceler küçük kız! Süreni iyi kullanmayı unutma."
Pamir'in söylemek istediklerini kaktüse ilettim.
Korkuyla kasılan bedeniyle bana bakarken, yavaşça elimdeki telefonu kaktüse verdim.
"Bir daha gizli bir şey yaparken suç aletini ortada bırakma."
Pamir'in onu ne ile tehdit ettiğini söyler umuduyla gözlerine baktım, gözlerinde gördüğüm saf korku anlatamayacağını dile getirirken kapıdan çıkarak kaktüsle aramıza girmesine izin verdim.
Bedenim kilitlenmiş bir şekilde tek bir adım atmama izin vermezken yavaşça kaktüsün kapısının önüne çöktüm.
İçeriden gelen kaktüsün ağlama seslerine kulaklarımı sağır etmek istedim.
İçeride çığlık çığlığa ağlayan kaktüsü düşünmemeye çalışarak geçmişteki anımıza odaklanmaya çalıştım.
Onu sinir ettiğim bir gün kaktüs kapıma tekme atmıştı tabi attığı tekme ile birlikte kapımın önüne yığılmıştı.
O günde aramızdaki tek engel bir kapıydı.
Gelen hıçkırık sesleriyle birlikte ellerimi kulaklarıma bastırdım. Küçükken teşkilatta hata yapan çocuklar saatlerce bir kemerle dövülürlerdi onların çığlıklarına ve ağlamalarına da kulaklarımı tıkardım yapacağım tek şeyin bu olduğunu düşünerek.
Kimse ağlamamalıydı özellikle de kaktüs!
Ağlama seslerinin daha da artmasıyla ayağa kalktım buradan gitmem lazım! Öne doğru attığım bir adımda arkamdan yükselen çığlık sesiyle hızla kapıyı açarak kaktüse baktım.
Yerde cenin pozisyonunu almış bir şekilde yatıyordu. Beynim ne kadar gitmemi emretse de ayaklarım yavaşça kaktüsün yanına adımladı. Onun yanındaki yerimi almamla yaşlarla dolu olan gözlerini gözlerime kilitledi.
Ve ben Bora Ateş ilk defa onun acısını almak istedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kimliksizler +18
Aventura"Biz kimliksizlerin kimlikleriyiz" "Biz kimliksizlerin ta kendisiziyiz" "Biz karanlıkta kalanların gölgesiyiz" "Biz karanlığın ta kendisiyiz" "Karanlığın en dibine hep beraber batacağız" Bugün bir masal dinledim, her masalın aksine mutsuz sonlu bir...