all alone #33

371 39 5
                                    

Ocak, 2016

Hafta sonunu birlikte geçirmek için Minho'ya söz veren Jisung, sırt çantasını hazırladıktan sonra telefonunu alıp alt kata indi.

Minho'nun evine gideceğini ve yarına kadar dönmeyeceğini Bayan Lee'ye söyledi. Evden çıktkğında bahçe kapısının önünde Minho ile karşılaştığında şaşırmıştı.

"Ne işin var burada?"

"Seni almaya geldim." deyip ona yaklaştı ve dudaklarını öptü. Jisung gülümseyip elini tuttu ve yürümeye başladı.

Yolu yarılayana kadar konuşmamışlardı. İkisi de ara sıra bir arada olan ellerine bakıyor ve gülümsüyordu. Bu güzel dakikalar karşılarına Younghoon'un çıkmasıyla fazla uzun sürmemişti. Minho onu gördüğü anda kaşlarını çatmış ve Jisung'u arkasına almıştı.

"Ah, ne güzel tesadüf! Ben de seni ziyaret etmeye geliyordum." dedi Jisung'a doğru. Minho'yu görmezden geliyordu.

"Şansına küs, Jisung beni ziyaret etmeye geliyor. Bundan sonraki birkaç yılda da öyle. Yani onu ziyaret etme planlarını ertelemelisin."

Younghoon göz devirip bir adım sağa gitti ve Jisung'la bakışlarını birleştirdi. Minho ise onu yine arkasına aldı. Tekrar eski konumlarına gelene kadar bunu yaptılar.

"Jisung, ne zamandan beri başkaları senin kimlerle buluşacağına karar veriyor."

"Ben izin verdiğimden beri." Aldığı cevaptan sonra şaşırmıştı. "Dinle; bana ilgi duyuyor olabilirsin ama benim bir erkek arkadaşım var. Ayrıca bu kadar ısrar etmen beni sadece rahatsız ediyor."

Jisung'un dürüst itirafları onu bir kez daha gerçekle yüzleştirdiğinde Younghoon dilini yanağının içinde gezdirdi. Minho ile göz göze geldiğinde birkaç saniyede olsa korkmuştu. Yanlış bir şey yaptığı an saldıracak gibiydi.

"Bence bu konuyu daha sonra baş başa konuşalım. Hafta sonu boş musun? Öğle yemeğine gidebiliriz." dedi Jisung'un koluna dokunmak için uzanırken. Amacını anlayan Jisung kendini geriye çekmişti.

"Pekala, bu kadar yeter. Sınırı çoktan aştın." diyen Minho, vakit kaybetmeden Younghoon'a sert bir yumruk attı.

Jisung anında bağırarak tepki verirken Younghoon'da Minho'ya vurdu. Onlar birkaç kere birbirine vurduktan sonra sonunda aralarına girebilen Jisung ikisini de göğüslerinden ittirip uzaklaştırdı. Younghoon'a bakıp işaret parmağını ona doğrulttu.

"Eğer polisi çağırmamı istemiyorsan çek git ve bir daha beni rahatsız etme." Younghoon ona cevap vermek yerine sinirle Minho'ya baktı ve hızlı adımlarla yürümeye başladı. Jisung ise kızgın bakışlarını bu kez sevgilisine çevirmişti.

"Bunu yaptığına inanamıyorum! Nesin sen, kafes dövüşçüsü falan mı?"

"Ne yapmamı bekliyordun? Seni taciz ederken öylece izlemeli miydim yani?"

"En azında böyle bir tepki vermemeliydin. Seni hastanelik bile edebilirdi! Şiddetten hoşlanmıyorum Minho. Özellikle taraflardan biri diğerinden daha güçlüyse. "

Jisung'un sözlerinden sonra çatılan kaşları düzeldi. Younghoon fiziksel olarak ikisinden de üstündü. Onunla kavgaya girmek aptalcaydı. Ayrıca Jisung'u üzmek isteyeceği son şey bile değildi.

"Üzgünüm-"

"Evine gidelim, pansumana ihtiyacın var." dedi soğuk sesiyle ve önden yürümeye başladı.

···

"Sevgilim... Benimle konuşmayacak mısın?"

Jisung, dudağının kenarındaki yaraya elindeki pamuğu bastırırken ona ters bir bakış attı.

"Konuşma, beni engelliyorsun."

Minho başını salladı ve Jisung'un işini bitirmesini bekledi.

Kısa süre sonra Jisung pamuğu sehpanın üstüne, diğerlerinin yanına bıraktı ve Minho'nun elini kavradı. Kızarıklıklar vardı. Derin bir iç çekti ve krem kutusunu aldı.

"İlk kez yaralarımla ilgilendiğinde senden hoşlanmamı sağladın. İkincisinde ise beni kendine aşık ediyorsun."

"Yalakalık yapma. Sana kızgınım ve kolay yumuşamayacağım."

Minho dudağını büzüp arkasına yaslandı. Elindeki kızarıklıklara özenle krem süren sevgilisine baktı. Sinirinin geçmesi için sessizce beklemek en iyisi olacaktı.

Yarım saat geçmişti ve bu süre boyunca hiç konuşmamışlardı. Minho göz ucuyla Jisung'a baktı. Artık kaşları çatık değildi. Onun biraz daha sakinleştiğini fark etmişti. Yanından kalkıp mutfağa gittiğinde onu takip etti.

Dolaptan portakal suyu alıp tezgaha ilerlediğinde gülümsedi. Bağımlı gibiydi.

Jisung bardak almak için rafa uzanırken arkasına geçip ellerini beline koydu. Tepkisinden korkarak hareket edip ellerini karnında birleştirdi. Yüzünü boynuna yaklaştırıp önce burnunu sürttü. Ardından minik bir öpücük bıraktı.

"Güzel kokuyor."

"Ben mi?"

"Hm. Parfüm mü sıktın?"

"Hayır."

"Çok güzel kokuyorsun." deyip öpücüklerine devam etti. "Bana hala sinirli değilsin, değil mi?"

Jisung ona doğru dönüp dudaklarını yaladı.

"Younghoon yüzünden seninle tartışmak istemiyorum. Onu büyük bir sorun olarak görme."

Minho başıyla onaylayıp ona sarıldığında Jisung da karşılık verdi.

Ayrıldıktan sonra portakal suyu dolu bardağı eline alan Jisung gülümseyerek Minho'ya baktı.

"Bana hala bir dans borçlusun."

all alone [ᴍɪɴsᴜɴɢ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin