all alone #21

599 76 3
                                    

Ekim, 2020


Alarm yüzünden uyanan Minho, gözlerini açmakta zorluk çekiyordu. Yatakta dikleşip sol tarafına baktı. Rowoon ve Jisung sarılmış uyuyorlardı. Yüzünde bir gülümseme oluştu.

Saate baktığında yataktan kalkıp perdeyi açtı. İçeriye giren güneş ışığıyla gözlerini kıstı.

Uyuyan Güzel'leri uyandırmadan önce biraz onları izledi. Çok sevimli görünüyorlardı.

Yatağın sağ tarafına geçip kenarına oturdu. Jisung'un bedenini yavaşça sarsmıştı. Uyanması için konuşmaya başladı.

"Jisung-ah, kalkmazsan toplantıya geç kalacaksın. Uyan artık." Jisung bir şeyler mırıldanıp ona sırtını döndüğünde Minho derin bir nefes alıp verdi. Neredeyse her sabah bunu yaşıyorlardı.

"Rowoon'un yabancı dil dersi var. Biraz daha uyumaya devam edersen ikinizde geç kalacaksınız."

"Erken kalkmaktan nefret ediyorum." diyen Jisung, Rowoon'u kendinden uzaklaştırıp dikleşti.

"Sana da günaydın Sung."

"Günaydın sevgilim." Minho'nun dudaklarını öptü ve oğluyla ilgilenmeye başladı. Uyanması için saçlarını okşuyordu. Minho ise keyifle onları izliyordu.

"Rowoon-ah, artık uyanman lazım."

Kısa süre sonra Rowoon'da uyanmıştı ama yataktan çıkmamak konusunda ısrarcıydı.

"Rowoon, dersin var. Hazırlanman gerekiyor."

"İstemiyorum. Derse gitmeyeceğim. Babamda işe gitmesin."

"Neden?" Jisung'un sorusundan sonra Rowoon ona döndü ve dudaklarını büzerek baktı.

"Seninle kalmak istiyorum." Jisung sıkıca ona sarılan oğlunu kucağına aldı ve burnuna minik bir öpücük bıraktı.

"Akşam beraber olacağız."

"Her zaman akşamı bekliyoruz zaten. Sen sürekli çalışıyorsun, bizi hiç özlemiyorsun." Sinirle konuşan oğluna şaşkınca baktı. Kenardan onları izleyen Minho, yanlarına yaklaşıp Rowoon'a baktı.

"Neden öyle söylüyorsun? Baban tabii ki bizi özlüyor ama babaların çalışması gerekiyor birtanem. Bunu daha önce de konuştuk."

"Youngmin ve Chanhee'nin de babaları çalışıyor ama onlar hep beraberler. Biz niye öyle olmuyoruz?"

"Beni çok mu özlüyorsun?" Jisung'un sorusundan sonra Rowoon hızlıca başını sallamıştı.

"Peki, o zaman bir anlaşma yapalım. Şimdi sen hazırlan, dersine git. Bende şirkete gideyim. İkimizinde işi bittiğinde yemek yemeye gidelim. Sonra da iki gün tatil yapalım, olur mu?"

"İki gün işe gitmeyecek misin?"

"Hayır gitmeyeceğim." Rowoon sevinçle gülümsedi ve babasına bir öpücük verdi. Yanlarında olmasına rağmen fark edilmeyen Minho, sızlanmaya başlayınca Rowoon onu da öptü.

"Sen şimdi odana git ve kıyafetlerini seç. Bende birazdan geleceğim ama hızlı olmalıyız."

"Tamam." Rowoon koşarak odasına gittiğinde Minho Jisung'a baktı. Az önceki gibi neşeli görünmüyordu.

"Sorun ne?"

"Sanırım ben, iyi bir baba değilim. Sizi hiç özlemediğimi düşünüyor."

"Kendine haksızlık etme. Son bir ayda seni çok göremediği için böyle davranıyor. Sen mükemmel bir babasın."

Gülümseyerek Minho'ya baktı ve dudaklarını birleştirdi. Narince alt dudağını emerken ellerini omuzlarına koydu. Minho'nun elleri de ensesini sarmıştı.

"İyi ki varsın."

"Sen de." Rowoon Minho'yu çağırana kadar birbirlerine bakmışlardı.

"Artık yataktan çık ve hazırlan. Toplantıyı kaçıracaksın."

"Sorun değil. Biliyorsun, patron benim ve kendime izin verdim."

"Yine de hızlı olmalısın çünkü Rowoon'un dersi var." Jisung yataktan kalkıp Minho'nun karşısına geçti. Bir süre yüzüne baktı. Daha sonra onu öpmeye başladı. Elleri boynundaydı. Minho ise ellerini onun beline sardı.

Rowoon, Minho'yu tekrar çağırana kadar ayrılmamışlardı. Minho, oğlunun yanına gittiğinde Jisung da hazırlanmaya başladı.

Gömleğinin düğmelerini iliklerken koşarak odaya gelen Rowoon'a baktı. Sevimli görünüyordu.

Bakışları onun arkasındaki Minho'ya kaydığında alt dudağını ısırdığını gördü. Sırıttı ve sahte bir öksürükle gözlerine bakmasını sağladı.

"Rowoon'un dersi ne zaman?"

"Yarım saat sonra başlayacak."

"Anladım," dedi ve yatağın üstündeki ceketini aldı. "Sen bizimle gelecek misin?"

"Eğer Rowoon'u sınıfa bırakacak kadar zamanın varsa hayır, gelmeyeceğim."

"Tabii, bırakırım. Sen de bizim işlerimiz bitene kadar dinlen."

"Ve güzel bir film bul!" diye heyecanla konuşan Rowoon, Jisung'un son cümlesini söylemesini engellemişti.

Minho'ya yaklaştı ve kulağına fısıldadı.

"Yorucu bir akşam olacak."

···

Sinemadan çıktıklarında Rowoon uyumak istediğini söylediği için eve gitmişlerdi.

Minho, eve dönerken uyuya kalan oğlunu kucağına alıp içeriye girdi.
Onu yatağına yatırıp üstünü örttükten sonra ses çıkarmamaya çalışarak odadan çıktı ve kapıyı kapattı.

Yatak odasına girdiğinde gömleğinin düğmelerini açmaya başladı. Yatakta telefonla uğraşan Jisung ona baktı.

"Bence sadece üstündekileri çıkar. Giyinmek için zaman harcama."

"Üzgünüm Sung ama bu gece olmaz."

"Neden?" Eşofmanını giymiş ve dolaptan bir tişört almıştı. Onu giyerken yatağa ilerledi.

"Gerçekten yorgunum ve çok uykum var."

"Cidden mi? Tüm gün boyunca bekledim ve bunları söylüyorsun." diyen Jisung'a güldü ve yatağa girdi. Ona doğru dönüp dudaklarını birleştirdi.

"İyi uykular bebeğim."

"En azından," dedi ve Minho'yu kendine çekip dudaklarına kısa bir öpücük bıraktı. Konuşurken bir yandan da öpmeye devam ediyordu. "Birkaç öpücük, böylece yorgunluğunu alırım, sen de fikrini değiştirirsin."

Minho başını sallayarak Jisung'u onayladı. Daha uzun bir öpücük ve gece için dudaklarını birleştirdi.

all alone [ᴍɪɴsᴜɴɢ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin