all alone #17

643 83 30
                                    

Şubat, 2015


Ayağa kalktı ve yatağın üzerindeki telefonunu aldı. Göz yaşlarını silip kilidi açtı. Rehbere girdiğinde hızlıca Minho'nun numarasını buldu ve arama tuşuna bastı. Telefonu kulağına götürürken yatağa oturdu.

Minho'nun açmasını beklerken saate baktı. Henüz erken olsada bir işi olabileceği düşüncesi geldi aklına. Aramadan önce mesaj atması gerektiğini düşündü. Tam aramayı bitirecekken Minho'nun sesini duydu.

"Efendim."

"Hyung, benim Jisung." Utandığı ve ailesinin duymasını istemediği için kısık sesle konuşuyordu.

"Bir sorun mu var? Neden böyle konuşuyorsun?"

"Hayır, yok. Sadece kimse duysun istemiyorum."

"Anladım. Neden aradın peki?" Bu sorudan sonra kararından vazgeçmek istedi ama onu aramak için başka bir nedeni de yoktu. Öylesine aradığını söylemek garip olurdu.

"İşin var mı?"

"Aslında hayır."

"Biraz sonra okulun ilerisindeki parkta buluşabilir miyiz?"

"Tam olarak ne zaman?"

"Ben evden çıkarken sana mesaj atacağım."

"Pekala. Üzerine kalın bir şeyler giy. Hava soğuk."

"Tamam, giyerim. Görüşürüz."

"Görüşürüz." Telefonu kapattığında derin bir nefes verdi. Şimdi hazırlanmalı ve ailesini bir şekilde atlatıp evden çıkmalıydı.

Önce odasındaki camı açıp havayı kontrol etti. Rüzgar esiyordu. Üzerindeki tişörtü çıkarıp bir sweatshirt giydi. Dolaptan ceketini ve telefonunu alıp odadan çıktı. Alt kata indiğinde kahve içen anne ve babasını gördü.

"Nereye gidiyorsun bu saatte?" Annesinin sorusundan sonra babası da ona baktı.

"Biraz hava alacağım."

"Ders çalışmayacak mıydın?"

"Buna mecbur olmadığımı söylemiştin. Bende biraz rahatlamaya karar verdim." diye yanıtladı babasının sorusunu.

"Ama hava soğuk ve saat-"

"Tamam, git fakat çok geç kalma." Annesinin sözünü kesen babasının yüzünden hafif bir gülümseme vardı ve bu garipti.

Evden çıkıp ceketini giydi. Minho'ya mesaj attı. Ellerini ceketin cebine koyup yürümeye devam etti.

Buluşacakları yere ulaştığında önce markete girdi. Muzlu süt alıp parka doğru ilerledi. Hiçkimse yoktu. Bankların birine oturup muzlu sütü içmeye başladı.

Omzunda bir el hissettiğinde irkildi ve arkasına baktı. Gülümseyen Minho'yu gördüğünde aynı şekilde karşılık verdi.

Minho yanına oturduğunda diğer muzlu sütü ona uzattı.

"Neden geldik buraya?"

"Sadece," Sütünü tamamen bitirip kutuyu aralarındaki boş kısma bıraktı. "Birisiyle konuşmak istiyorum ve seni aradım."

Jisung bunu söylediğinde Minho mutlu olmuştu. Üzgün olduğunda ona gelmesi hoşuna gitmişti. Ta ki bir sonraki cümlesini duyana kadar.

"Aslında önce Felix'i arayacaktım ama o baskıya dayanamıyor. Birisi ısrar etse her şeyi anlatabilirdi."

"Anladım. Peki ne konuşmak istiyorsun?" dediğinde Jisung dudaklarını yalayıp derin bir nefes aldı.

"Ailemle ilgili şeyler. Bunları dinlemek istemezsen anlarım. Sadece yıllardır biriktirdiğim her şeyi tek seferde dışarı dökmek istiyorum."

"Anlatabilirsin. Söz veriyorum kimseye bir şey söylemem." dediğinde ve her zamanki gülümsemesini sunduğunda Jisung anlatmaya başladı.

Neden sürekli ders çalıştığını, neden yaşıtlarının birçok kez yaptığı şeylere yabancı olduğunu, çocukluğundan beri üzerinde olan baskıyı.

Yaklaşık bir saat boyunca Jisung anlatmış, Minho ise aralarda verdiği tepkiler dışında tek kelime etmeden dinlemişti. Konuşmanın Jisung için zor olduğu andan beri sırtını ve saçını okşuyor, onu rahatlatıyordu.

"Bugün bambaşka biri gibi davrandı ve bu beni korkutuyor. Her ne kadar hayır desede hâlâ yanlış bir şey yapıp yapmadığımı sorguluyorum."

"Seni anlıyorum desem yalan söylemiş olurum ama ne kadar zorlandığını görebiliyorum. Sana iyi hissettirmek isterim ama yapabileceğim bir şey yok sanırım."

"Aslında var." dediğinde Minho merakla ona baktı.

"Nedir o?" Sorunun ardından Jisung aralarındaki çöpleri yere iterek Minho'ya yaklaştı.

"İyi hissetmem için," Yüzlerini biraz daha yaklaştırıp dudaklarını yaladı. "Beni öper misin?"

all alone [ᴍɪɴsᴜɴɢ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin