~~timeskip~~
"Tch. Filmin en güzel sahnesi orasıydı."
"Hayır Levi! O sahne tamamen iş meseleleriyle doluydu."
Dişlerimi sıkarak ters duran bahçeye baktım. 1 haftadır Petra ve Levi'ın arkadaşlık şovunu çekiyordum ve artık çıldırmanın eşiğine gelmiştim.
"Y/N düzgün otursana." Bakışlarımı ters duran Levi'a çevirdim.
"Sağol. Böyle iyi."
Şansımıza bizimkiler Zeke'lerle maç yaparken Petra ve diğerleri de bahçeye çıkmıştı. Levi benimle sohbet etmediği için sıkılıp bankta ters oturup kafamı aşağı sallandırmıştım. O sırada Petra gelmişti ve benim diğer tarafıma oturup Levi ile sohbet etmeye başlamıştı.
"Tch. Ne istiyorsan onu yap. Her neyse... Ne diyorduk?"
"Filmdeki en iyi sahneden bahsettin."
"Hah evet. Tıpkı oradaki gibi bir iş kurmak ve para kazanmak istiyorum."
Oflayıp aşağı sarkan saçlarıma baktım. Bir an önce zil çalsa diye dua ediyordum ki önüme birisi geçti ve durup bana baktı. Bakışlarımı yüzüne çevirince Thomas olduğunu farkettim.
"Ne oldu? Yoksa belki beynin çalışır diye mi böyle oturuyorsun?" Göz devirdim. Kavga edince bambaşka birine dönüşen insanlardan nefret ediyordum.
"Sana da öneririm."
Levi takmadan Petra ile konuşmaya devam ederken Thomas birkaç saniye susup onları dinledi.
"Kendi paramı kazanınca da anneme destek olacağım."
"Ahah! Nasıl bu vasıfsızlıkla para kazanacaksın? Yoksa ibnelik mi yapacaksın?" Ne diyor lan bu
"İbnelikle para kazanılsa sen şimdiye milyarder olmuştun." dedim gülümseyip göz kırparken.
"Oi seni ben-" Yanımızda gelen Mikasa'nın tehditkar sesiyle sustu.
"O elini bir yerine sokmadan git buradan."
Mikasa'nın nasıl bir manyak olduğunu bilmeyen yoktu. Thomas da tırsmış olmalı ki birkaç saniye içinde yanımızdan ayrıldı.
"Sağol." Göz ucuyla Levi'a baktım. Yukarıdan beni izlerken cevap vermeyip kollarımı birleştirdim. O sırada ters durduğumu unuttuğumdan aşağı düştüm.
"Ah! Ananı sikiyim." Seslice nefesimi verip bıkkınlıkla yerde durmaya devam ettim. Levi ayağıyla beni dürttüğünde ona baktım.
"Oi kalk üzerin pislenecek."
"Bir şey olmaz." Birkaç saniye öylece bana baktıktan sonra omuz silkip doğruldu.
"Sınıfta konuşmaya devam edelim. Hadi gel Petra." Sinirle onların gidişini izlerken içimden küfürler ediyordum.
"Sülük orospu çocuğu..." diye mırıldandım kendi kendime.
"Ne küfrediyosun lan?" Hange hızla yanıma geldiğinde doğruldum.
"Bir şey yok. Gel maçı izleyelim."
"Hey Levi." Elleri cebinde ilerlerken durup ifadesizce Petra'ya baktı.
"Ne?"
Kız gülümseyip kafasını kaldırarak ona baktı. "Ne yapmaya çalıştığını anlıyorum. Ama beni buna dahil etmeni istemiyorum."
"Eh?" Hange istediği için 1 haftadır Y/N'den uzak duruyordu. Hange'ye göre böyle yaparsa Y/N sonunda dayanamayıp patlayacaktı.
"Aptal değilim." İfadesizce kıza bakmaya devam etti. "Uzun süredir eskisi gibi değilsin bize karşı. Ve açıkçası bu uzaklık bana iyi geldi. Ama şimdi bir anda beni sürekli yanına çağırıyorsun. İstemiyorum." Omuz silkip önüne döndü.
"Görüşürüz o zaman."
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Bıkkınlıkla kitaplarımı çantama tıkıştırdıktan sonra ayağa kalkıp sıramdan çıktım. Tam kapıya ilerlerken Levi'ın sesiyle durup ona baktım.
"Beklemiyor musun?" Kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalkarken elimde tuttuğum çantayı sırtıma taktım.
"Hayret. Petra ile bir yemeğe falan gitmen gerekmiyor mu bugün?" Düşünür gibi yaptıktan sonra çantasını omuzuna attı.
"Hmm. Sanırım yok."
"İyi." Onu beklemeden yürümeye başladığımda hemen bana yetişti.
"Ne bu surat?"
"Bunu sen mi söylüyorsun?" Dik dik bana bakarken yürümeye devam ettim.
"Tersinden mi kalktın?" Cevap vermeyip yürümeye devam ettim. O da pes edip bir şey demeden ilerledi.
Sonunda durağa vardığımızda otobüs hemen geldiği için şükrettim. İçeri girip her zaman oturduğumuz yere oturdum ve başımı cama yasladım.
"Oi konuşsana." İbneye bak hem 1 haftadır konuşmuyor hem de neden konuşmuyorsun diyor
"Müzik dinleyeceğim." dedim kulaklığımı çıkarırken. Göz devirip önüne döndü. Kulaklığı taktım ve rastgele bir şarkı açıp camı izlemeye devam ettim.
Bir süre sonra göz ucuyla Levi'ın bir şeyler söylediğini farkedince ona dönüp kulaklığı çıkardım.
"Ne var?"
"Hiç. Sadece ne kadar aptal olduğundan bahsediyordum." Sabır dilercesine dişlerimi sıktıktan sonra önüme döndüm.
Ben arkadaşlığımız bozulmasın diye çabalarken şimdi daha da uzaklaşmıştık birbirimizden. Onunla konuşmaya çalıştıkça daha da beter olmuştu.
Levi hâlâ bir şeyler söylemeye devam ederken seslice nefesimi verdim. Kendi kendimi kandırmam boşunaydı.
Ne dediğini duymak için ona belli etmeden telefondaki müziği durdurdum ve cama bakmaya devam ettim.
"Ama sen o kadar aptalsın ki... Hiçbir şeyi anlamıyorsun." Gülmemek için zor dururken dudaklarımı birbirine bastırdım. Harbiden sövüyordu amk
"Kelimelerle aram iyi değil." Onu fark ettik amk "Senden hoşlandığımı direkt yüzüne söylememi bekleyemezsin."
Bir öksürük krizine girerken elimi ağzıma tuttum. Ananı sikiyim!
"Oi velet iyi misin?" Kulaklığı hızlıca çıkarıp kocaman gözlerle ona baktım. Bir süredir şüphelensem de bir anda bunu duymak ve her şeyin tahminimdeki gibi çıkması beni şaşırtmıştı.
"İyiyim." dedim önüme dönerken. Ne yapacağımı bilemeyerek doğruldum ve Levi'a baktım. Anlamayarak beni izlemeye devam ediyordu.
"Kesin yine hasta olacaksın salak." Başımı salladığımda onun inmesi gereken durağa geldiğimizi farkettim. Sinirle elini alnıma koyup ateşime baktıktan sonra ayağa kalktı. "Ateşin yok. Git biraz sıcak şeyler ye. Aptal." Otobüsten inerken arkasından bakmaya devam ettim.
Rekora koşuyom var mı arttıran