11. BÖLÜM
''Kaçak''
Güneşi tut, odaya hapset.
Kilidi çevir, aklını kaybet.
Bedenim olduğu yeri kabul etmezken beynimde o cümleler yankılanıyordu.
''Bir savaş meydanında herkes gitmiş ama sen orada, öylece duruyorsun.''
''Seni orada bırakmışlar.''
''Seni orada unutmuşlar.''
Polis arabasının mavi, kırmızı ışıkları bina üzerlerinde gezinirken mimiksiz suratımla soğuk duvara yaslıydım. Karmaşa içinde olmam yalnız olmadığım anlamına gelmiyordu. Muhtemelen harabe bir ev gibi görünüyordum ama umurumda değildi. Çıplak ayaklarımın yerçekiminden değil kalbimin ağırlığından beni yere çekmesine izin veriyordum. Her bir milimde daha da düşüyor; soğuk kaldırıma karışıyordum. Tekin sokakta, soluk ışığın altındaydım. En azından bana göre tekindi. Aldığım her nefes azap gibi geliyor, diğerleri gibi yaşatmıyordu. Göz kırptığım, dudaklarımın aralandığı anda tüm soluğumu veriyordum. Mahsun bakışlarım göz kapaklarımın ağırlığından görünmüyordu. Acılar içindeydim, acılar içindeydim ve kimse beni görmüyordu. Bana yaklaştığını düşündüğüm ayak sesleri dibimde bittiğinde kafamı kaldırdım.
''Yenal.'' Kimseyi düşünemesem de Yenal'ın surat ifadesini gördükten sonra tepkisiz kalamayacağımı düşündüm. ''Yenal ne oluyor?!'' Yenal'ın ağzı kocaman açık, gözleri fal taşı gibi büyüktü. Titreyen eliyle belge olduğunu düşündüğüm kağıt parçasını bana doğru uzattı.
Kağıdı açıp baktığımda kaşlarımı çatıp okumaya çalıştım. Bir türlü kağıda odaklanamazken omzuma bir el dokundu. Arkamı döndüğümde Atlas'ı gördüm. Bana şaşkın bakışlar atıyordu ve muhtemelen hiçbir şeyden haberi yoktu. Önüme dönüp kağıdı okuduğumda ilk idrak edemedim. Çünkü kağıdın en üst kısmında şöyle yazıyordu: ''ÖLÜM BELGESİ''
Gözlerim alt tarafa kaydığında o isimleri okudum: ''Serra Eldem, Kuzey Eldem'' Altındaki kağıda baktığımda ise bir mahkeme kağıdı olduğunu fark ettim.
''Türk Ceza Kanunumuzun 52. Maddesine göre:
Sanık Murat Akal'ın öncesinde böyle bir suçu olmadığından; ve pişmanlığından serbest bırakılması uygun görülmüştür. Hukuki kurallar çerçevesinde hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi tarafımızca onaylanmıştır. İyi hal indiriminden faydalanarak 15.000 TL'nin 9000 TL'ye düşürülmesi kabul edilmiştir.'' Daha fazlasını okuyamayıp kağıdı elimden düşürdüm. Hayatımın şokunu yaşıyor, ne yapacağımı bilmiyordum. Murat amca, Mu- Murat amca, Melis'in babası Yenal'ın ailesini mi öldürmüştü? Üstüne üstlük öldürmekle yetinmeyip bunu saklamış, para cezası ile üstünü kapatmıştı. Yenal...
Oturdum koltuğuma; kapadım ışıklarımı. Delicesine korktuğum karanlık ile baş başa iken elimi ezbere bildiğim çekmeceme götürdüm ve kibrit kutusunu çıkarıp masamdaki mumları yakmaya yöneldim. Sonra kibriti yerine koyup yanan muma bakmaya başladım. Ellerimi masaya rastgele bırakıp mırıldanmaya başladım. ''Mumlar,'' Tıkalı burnumdan alamadığım nefesi almak için dudaklarımı kullandım. ''Mumlar ne kadar fedakar. Etrafı ışıtmak adına kendini bitiriyor.'' Ağzımdan zorla bir nefes daha alıp devam ettim: ''Sonunda zerresi kalmayan bir mum neden kendini yakar? Mumlar insanlara aşık olmalı.'' Dizüstü bilgisayarımı alıp yatağıma geçtim. Açılmasını beklerken parmağımı ağzıma götürüp hafifçe ısırdım. Kısa süre içinde açıldı; arama motoruna sıklıkla girdiğim blog sayfalardan birini yazdım ve çıkan siteye tıkladım. Bu aralar hızlı olan internet ekranı ışık hızında açtığında önüme çıkan ilk yazıyı okumaya başladım:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇERÇEVEYE ASILAN RUHLAR (+18)
Любовные романыLethe: nehir. Üç bebek doğur; Birini büyüt, diğerini öldürt. Kalan? Ona cehennemi yaşat. Çerçeveye asılan ruhlar, Yitirilen zihinler, Kanayan Temmuzlar. Senin uğruna senin göğsünde ağlamam, acı. "İyileşmeye yüz tutmuş yaraların kabuğunu soyar Temmuz...