5. BÖLÜM
"Pranga"
''Gözlerinin içine baktı. Benliğinde kendini arıyor gibiydi. Tutsak ama suçsuz bir mahkumun umut ışığı araması edasında. Baktıkça özgür kalıyordu. Kırıyordu ayak bileklerindeki prangaları, korkusuzlaşıyordu. Bakışlarını çektiği an diğer ayağına pranga kilitleneceğinden haberi yoktu. Ama o, o anı tatmak isteyecek kadar cesurdu.'' Kurtar beni diyordu. Kurtar bileklerimi bu demir yığınından...
''Biraz daha iyisin değil mi.''
''İyiyim. İyiyim merak etme.''
''Atlas ben böyle olacağını bilsem binelim demezdim özür dilerim. Gerçekten çok özür dilerim.'' Pişmanlıktan kafayı yiyecektim şimdi! Bizi bu duruma ben soktum, benim kurtarmam gerekti. Hemen bir şey düşünmeliydim. Cep telefonumu çıkartıp arama yapmayı deneyecektim ama burada çekmesini beklemem hataydı. Atlas gözleri kapalı şekilde hala dizimde yatıyorken mantıklı düşünemediğim için kendime sinirleniverdim. Telefonu cebime geri atıp kutu gibi olan bu gri asansörü incelemeye başladım. Yuvarlak tipli birden fazla tuşu olan minik bir alandı. Ve panikten daha yeni keşfedebildiğim önümde duran boylu boyunca, duvarı kaplayan bir ayna vardı. Aynaya baktım; çok stresli olduğum mimiklerimden belli oluyordu. Dizimde yatan Atlas'a baktığımda onu minik bir çocukmuş gibi hissettim. Bu küçücük asansörde önce korkularından sıyrılıp sonrasında dizimde huzur bulmuştu. Ona olan kızgınlığım tamamen sonlanmıştı. Şu an kucağımda olan insan o gün düşündüğüm gibi biri olamazdı. Atlas'ı diğerlerinden ayıran farklı bir şey vardı.Asansör kapısının aniden açılması üzerine düşüncelerimi toz bulutu yapıp havaya yollar gibi düzeldim. Aynaya dönük olan bedenimi çeviremezken kafamı arkaya çevirip bizi karşılayan hanımefendi ve birkaç görevli ile karşılaştım. Bizi o halde görünce suratı değişen kadın oradan çıkmamız için yanımıza yaklaştı. Kapının açıldığını fark eden Atlas kucağımda doğrulup birden ayağa kalkıverdi. Görevlilerin mahcup ifadesi her türlü belli oluyordu.
''Efendim sizden müessesemiz adına özür diliyoruz. Daha önce böyle bir şeyle karşılaşmamıştık. Nasıl olduğu hakkında hiçbir fikrimiz yok. Tekrardan kusurumuza bakmayınız. Size kendimizi nasıl affettirebiliriz bilmiyoruz ama dilerseniz oturup bir şeyler yiyip için. Hepsi ikramımız olacaktır.'' Önümüzde şaşkın şekilde konuşan görevliden gözlerimi ayırıp Atlas'a baktığımda hala korkmuş şekilde etrafına bakıyordu. Orada kalmak istemeyeceğini anladım.
''Sorun değil beyefendi. Arkadaşım için bir su alabilir miyiz?'' Önümüzde duran çalışanlardan biri hemen mutfağa doğru koştu. Atlas'a, kolundan tutup cam kenarındaki bir masaya oturması için yardım ederken suyu getirdiler. Açıp uzattım ve içmesini beklerken onu izledim. Gözleri biraz daha açılmış; bana bakmaya başlamıştı. Tok bir ses ile: ''Zelal gidebilir miyiz?'' Diye sordu. Başımla Atlas'ı onaylayıp çalışanlara gitmemiz gerektiğini belirten bir mimik yaptım. Kafeden çıktığımızda Atlas'ı evine götürmem gerekiyordu. O oraya benim yüzümden girmişti. Benim yüzümden başına bunlar gelmişti. Kendimi ona borçlu hissediyordum. Normal adımlar ile ilerlerken kol saatime bakıverdim. Saat dört buçuktu. Asansörde yarım saat gibi bir süre kaldığımızı anladım. Onu otobüs ya da başka bir şeyle uğraştırmak istemediğim için bulunduğumuz yere taksi çağırdım. Gelmesini beklerken bir banka oturduk.''Benimle bir şey konuşmak istediğini söylemiştin. İyiysen eğer şimdi konuşabiliriz.''
''İyiyim evet ama şu an konuşmasak daha iyi olur.''
''Tamam sen nasıl istersen. Şimdi seni evine götüreceğim.''
''Sağ ol.'' Yüzünde gülümseme oluşmuştu.Kısa süre sonra taksiye bindiğimizde; şoföre yolu tarif etti. Sonrasında hiç beklemediğim bir şey yaptı. Başını asansördeki gibi kucağıma koydu ve bana bakmaya başladı. Şaşkınlık ile mutluluk arasında kaldığım bir duyguyla ona bakmaya başladım. Yüzüme nasıl bir mimik yerleştirdiğim hakkında hiçbir fikrim yokken konuşmak istediğini belli ederek dudaklarını araladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇERÇEVEYE ASILAN RUHLAR (+18)
RomanceLethe: nehir. Üç bebek doğur; Birini büyüt, diğerini öldürt. Kalan? Ona cehennemi yaşat. Çerçeveye asılan ruhlar, Yitirilen zihinler, Kanayan Temmuzlar. Senin uğruna senin göğsünde ağlamam, acı. "İyileşmeye yüz tutmuş yaraların kabuğunu soyar Temmuz...