2.BÖLÜM
''Savaş Meydanı''
''Memnun oldum Zelal.'' Hala tutulu şekilde duran elleri sanki mıknatıs gibi birbirini çekiyordu. İkisi de aynı anda ellerini indirdiler. Zelal yüzünde anımsayamadığı biçimdeki gülümsemesine son vermek istedi ancak dudakları buna engel olurcasına açık kalmaya direniyordu.
''Ben de, ben de memnun oldum.''
''Kursa bugün yazıldım.''
''Sevindim, umarım her şey istediğin gibi gider.'' Gitarını çantasına koymuş, çantasını sırtına takıyordu.
''Benim gitmem gerekiyor. Tekrardan tanıştığıma memnun oldum.'' O an gitmek istemediğini fark etti ancak bir kere söylemişti gideceğini.
''Peki Zelal ben de memnun oldum, görüşürüz.'' Belli belirsiz gülümsediğini gördü Zelal Atlas'ın, o da gülüverdi.
Sanki evren onların birbirine güldüğü biçimde kalması için tüm gökyüzünü zorluyordu. Havanın sıcak olmasına rağmen aniden yağmur çiselemeye başladı. Zelal sınıf kapısından çıkarken arkasına bakmak istedi fakat anlam veremeyerek çekindiğini fark etti. Hızlı adımlarla kurstan çıktı ve ders göremediği için Melisler'e gitmek üzere metroya ilerledi. Geldiği yoldan geri dönmek için caddeye çıktı lakin bu sefer otobüse binmek istemedi.
Metroya vardığında kulağına aşina olduğu metro müzisyenlerinin sesleri gelmeye başladı. Müzisyen çok hoş bir parçayı seslendiriyordu:
''Elbet bir gün buluşacağız,'' Zelal'in ağzından şarkının devamı döküldü: ''Bu böyle yarım kalmayacak.''
O şarkının melodisi ile büyülenmişti ki metro geliverdi.
İki durağın ardından inip çıkışın sağ tarafındaki sokağa girdi. Camlarının önü gül saksıları ile dolu, kendi evlerinin çaprazındaki binanın önünde durdu ve zili çaldı. Melis'in kapıyı açmasını beklerken aniden aklına o bir çift deniz göz geldi. Gamze Hanım kapıyı açtığında sanki aklından geçenleri görüyormuş gibi utanarak irkildi. Gamze Hanım çocukluğunu bildiği ve az da olsa kendisinin de büyüttüğü Zelal'i irkilmiş görünce:
''Korkuttum mu kızım?!'' deyiverdi. Zelal düşüncelerden sıyrılıp kendine geldi.''Hayır Gamze Teyze korkutmadın, ben dalmışım.'' Deyip hafifçe kıkırdadı. Kapıdan girip çok iyi bildiği evde arkadaşının odasına doğru yol aldı. Salonun en sonundaki, kapısında kendi çizmiş olduğu resimler olan Melis'in odasına girdi. Melis kara kalem yapmaktan çok hoşlandığından sosyal medyada özel olarak çizim sayfası açmış orada fırsat buldukça paylaşım yapıyordu. Odaya girdiğinde haber vermeden geldiğinden Melis şaşırmıştı. Masasından okuduğu kitabının sayfasını kaybetmemek üzere arasına bulduğu bir kalemi sıkıştırıp Zelal'in üstüne atlayıverdi. Her gün hem okula hem de kursa beraber gidiyorlardı.
Melis'in üstüne atlamasına karşılık ikisi de kendisini yerde buldu. Kafalarının hemen üstünde bulunan pembe giyinme dolabının aynasına kaydı gözleri. Dışarıdan çok komik göründüklerini fark edip sağlam bir kahkaha attılar. Sonra bu durum fazlasıyla hoşlarına gitmiş gibi yerde ellerini başlarının altına koyup uzanmaya devam ettiler.
''Geleceğini neden söylemedin hanımefendi?''
''Niye bana o meşhur kurabiyeden mi yapacaktın? Hani şu kafama gelse yaracak kurabiye?'' Melis dudaklarını büzerek küser gibi yaptı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇERÇEVEYE ASILAN RUHLAR (+18)
RomanceLethe: nehir. Üç bebek doğur; Birini büyüt, diğerini öldürt. Kalan? Ona cehennemi yaşat. Çerçeveye asılan ruhlar, Yitirilen zihinler, Kanayan Temmuzlar. Senin uğruna senin göğsünde ağlamam, acı. "İyileşmeye yüz tutmuş yaraların kabuğunu soyar Temmuz...