10. BÖLÜM
''Kelebek''
Atlas'a biraz daha sokulduğumda içim içime sığmıyordu. Onu alıp kalbimin en güzel köşesine koymak, sonsuza kadar saklamak istiyorum ve bu hislerimin önüne geçmek zorundayım. Arkadan gelen tanıdık bir ses ile Atlas'ı bıraktığımda karşımda Melis ve Yenal'ı gördüm. Atlas ile şaşırmış şekilde etrafa bakıyorduk. Pistte bizden başka çift kalmamıştı ve herkes bize bakıyordu.
''Kızım siz sahnede ne yapıyorsunuz? Herkes size bakıyor.'' Melisten bu cümleleri duyunca zorla yutkunup Atlas'a döndüm. İkimizde aynı anda alt dudağımızı ısırmıştık. Sanırım bir an dahi olsa aynı şeyleri hissedebilmiştik.
''Bi- biz dans ediyorduk.'' Dediğimde karşımızda Yenal ile gülmeye başladılar. Atlas Yenal'a bakıp kaşlarını çattı.
''Geleceğinden haberim yoktu kardeşim. Bakıyorum da Melis ile buradasınız.'' Bu sefer ise oklar bizden onlara çevrilmişti. Birbirlerine bakarak gülümseyen Melis ve Yenal'ın gözleri ışıl ışıldı. Çalmaya başlayan romantik parçayı duyduğumuzda Atlas ile onlara bakıyorduk. Yenal Melis'e elini uzatıp dansa kaldırmak istediğini belli etti.
''Bu dansı bana lütfeder misiniz?'' Melis'in gülmekten ağzı kulaklarına varmıştı! Elini uzattığında iki elini de Yenal'ın omuzuna koydu. Yenal'ın eli ise Melis'in ince belindeydi. Sonra gülüşlerin yerini gözler aldı. Birbirlerine çok güzel bakıyorlardı. Kendi aralarında fısıldamaya başladıklarında belimde bir el hissettim. Soluma döndüğümde Atlas beni kendine öyle hızlı çekti ki resmen dip dibe kavramının özetiydik. Gözlerimi kapatıp kokusunu duyumsamaya başladığımda gözlerimi açtım; onun gözleri de kapalıydı. Sonra kitapta okuduğum bir cümle geldi aklıma. Sen gideli, kokunlayım. Ama sen gitme Atlas. Sen benden gitme. Ruhum kokuna aç, deliler gibi.
''Yorulduysan oturabiliriz yavrum.'' Yorgundum fakat onun kokusu yüzünden o kadar kendimden geçmiştim ki; ağzımdan sadece bir mırıltı çıktı.
''Hmm.'' Atlas'ın güldüğünü gördüm. Yavaş yavaş başım dönüyordu, sanırım içtiğim şaraptaki alkol kendini belli etmeye başlamıştı. Bunu anlamış olmalı ki bir eli ile belimi diğeri ile kolumu sararak mini, köşeli koltuğa oturttu beni. Elim başıma gittiğinde salondaki insanları bir sağa bir sola kaymış halde görüyordum. Ona bakmak istediğimde orada değildi.''Atlas neredesin?'' Deyip ayağa kalktım. Kafam o kadar bulanık olmuştu ki düşecekken Atlas yakalayıp geri oturttu. Elindeki suyu bana uzattı.
''Şarapta çok alkol yoktu. Al iç, iyi gelecektir.'' Suyu alıp içerken Melis ve Yenal'ın bize doğru yürüdüğünü gördüm. Oturmak birazda olsa iyi gelmişti.''Ooo Zelal hanım neyiniz var?'' Diyerek dalga geçen Melis'e parmak salladım. Kahkaha attığında Yenal hayranlıkla ona bakıyordu.
''Bir şeyi yok. Şarap biraz çarpmış şimdi düzelir.''
''Zelal sen şarap mı içtin?'' Gözlerimi kısarak anlam veremeyen bakışlar atıyordum. Melis Atlas'a döndü ve bir şaşkınlıkla konuşmaya devam etti:
''Atlas, Zelal bu zamana kadar ağzına alkol sürmedi. Nasıl ikna ettin?''
''İkna etmedim ki.'' Dediğinde Atlas tebessüm ederek bana döndü. Yenal bir Melis'e bir Atlas'a bakıp olayı anlamaya çalışıyordu.
''Eğer burada dansımız bitti ise çıkalım mı? Bir şeyler içeriz.'' Melis gülümseyerek başı ile onayladığında her halükarda kabul edeceğini biliyorduk. Öyle değil mi? Atlas karar veremeyip benim yüzüme baktığında gözlerimi kırptım. Onayladığımı anlayıp Yenal'a döndü.
''Biz de geliriz.''
''Siz çift olarak kabul etmeye de mi başladınız?'' Melis Yenal'a kıkırdadığında ben kendime gelebilmiştim. Ayağa kalktım ve masadaki telefonumu aldım.
''Ben hazırım. Gidelim mi?'' Hepsi bana gülümsediğinde dördümüz de kapıya doğru ilerledik. Sokağa çıktığımızda Atlas'ın arabasını park etmesi için anahtarı görevliye verdiğini hatırladık, tabii Yenal da öyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇERÇEVEYE ASILAN RUHLAR (+18)
RomanceLethe: nehir. Üç bebek doğur; Birini büyüt, diğerini öldürt. Kalan? Ona cehennemi yaşat. Çerçeveye asılan ruhlar, Yitirilen zihinler, Kanayan Temmuzlar. Senin uğruna senin göğsünde ağlamam, acı. "İyileşmeye yüz tutmuş yaraların kabuğunu soyar Temmuz...