6.BÖLÜM –Kirlenmiş-
Satenay omuzundaki yarayı umursamıyordu, ama göğsündekini umursamamak mümkün değildi. Yarası sanki teninde bir gedik açılmışçasına sızlıyor, acısı iliklerine kadar işliyordu. Elini yaranın üzerine özenle yerleştirdi. Parmaklarının arasından ince çizgiler halinde sızan kanı inceledi. Uzun zamandır yaralanmamıştı ve kanı şimdi ona, daha parlak ve daha saydam görünüyordu.
Lemi yanına gelip, yarasını incelemeye başladı. Homurtular gittikçe yaklaşıyorlardı. Sat’in tüyleri dikeldi. Gelen her neyse, iyi bir şey olamazdı. Kalbini buz gibi bir soğukluk kapladı. Huzursuzluğu doruğa ulaşmıştı.
“Buradan hemen gitmeliyiz.” dedi.
“Önce kanı durdurmalıyız. Ne kadar yolumuz olduğunu ve dışarıda bizi neyin beklediğini bilemeyiz.”
Sat, kanlı parmaklarını Lemi’nin yanağına yasladı. Tebessümle, “Emin ol, dışarısı buradan daha güvenli.” dedi. Ardından kırmızı lekeler bırakarak, elini adamın yanağından çekti. “Çabuk olmalıyız.”
“Dayanabilecek misin?”
Acıyla karışık kesik bir kahkaha atarak, başını iki tarafa salladı. Karşıdan bakınca hali içler acısı görünüyor olmalıydı. Gerçi, kendisi içinde durum pek parlak sayılmazdı ama bunu belli etmeye hiç niyeti yoktu. Dişini sıkmaya devam edecekti.
Lemi, başlarına gelen onca şeyden sonra bile suçlayıcı bir tavır takınmamıştı. Hâlbuki ikisi de biliyordu, tüm bunların sorumlusu Satenay’dan başkası değildi. Geçiş kapısını açmamış olsa, belki de kanepede sarmaş dolaş, patlamış mısır yiyerek komedi filmi izliyor olurlardı. Kim bilebilirdi? Kadının içi burkuldu. Kendisini sorumlu tutmakta haklıydı. Lemi başına gelenleri hak etmeyecek kadar iyiydi.
Sat de onu hak etmeyecek kadar kötü…
Lemi sağlam koluna girip, ona destek oldu. Mağaranın karanlığında ilerlemeye başladılar. Karanlıkta görüşleri net olduğu için şanslıydılar, önlerindeki on metrelik alanı rahatlıkla görebiliyorlardı. Böylelikle, sümüksü kayalıkların çıkıntılarına takılmadan ya da doğanın gidişatının açtığı çukurlara düşmeden ilerleyebiliyorlardı. Ancak iğrenç kokunun ağırlığını bastırabilecekleri herhangi bir yöntem yoktu. Zaten yeterince efor sarf etmişken, soluklarını tutmayı denemek bile, ihtimal dâhilinde değildi.
Temiz havayı takip ederek, mağaranın girişini bulabileceklerini umuyorlardı. Önlerinde ne kadar yol olduğunu bilmediklerinden, konuşarak enerjilerini tüketmek istemediler. Aslında tüketmek istemedikleri enerji, kadına aitti.
Verdiği mücadeleler sonrası açılan yaraları ve kaybettiği kan miktarı göz önüne alındığında, oldukça zayıf düşmüş olmalıydı. Acilen tedaviye ihtiyacı vardı. Artık vampir olduğu için ölmesi güç bir olasılıktı, ama böyle giderse fazla dayanamazdı. Ne kadar zamanının kaldığı belli olmamasıyla birlikte, en azından kanı durdurabilmeleri için, mola vermek zorundaydılar. Tabi uğultular bu kadar yaklaşmışken, durmak mantık dışıydı. Hatta durmak bir yana, hızlanmaları gerekiyordu.
Lemi arkasına dönüp, uğultuların geldiği yöne baktı. Görmeyi beklediği şey neydi, kendisi de bilmiyordu. Sadece içgüdülerine kulak verip, arada bir arkalarında bıraktıkları karanlığı yoklama gereği duyuyordu.
Girişin aydınlattığı ışığı nihayet gördüklerinde rahatladığını gösteren içten bir ‘Ohhh,’ çekti. Mesafe bir dakika içinde varmaları mümkün olmayacak kadar uzundu. Ancak geriden gelen ürkütücü seslerin onlara ulaşmaları bir dakika bile sürmeyecek gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
X Serisi 1-DENGE (Tamamlandı)
FantasyKitabın; 26. bölüm dahil, devamını yayınlıyorum. Keyifli okumalar Denge Türkiye'nin en iddialı Vampir romanı! Bu kitapta aşkın sihrini, acının yankısını, savaşın vahşetini ve nefretin en karanlık yüzünü göreceksiniz!