22. BÖLÜM -Hoşça kal!-

372 59 0
                                    

22. BÖLÜM–Hoşça kal!-

Uzun bir düşüşün ardından, yolun sonu görünmeye başlamıştı. Hızla kaymaya devam ederken, şafakta görünen lavların ortasına doğru sürüklendiklerini anlayan Satenay’ın, nefesi kesildi. Bilinçsizce tutunmaya çalışırken haykırdı.

“Heper, Heper aşağıda lavlar var!”

Satenay ateş deryasını gördüğü anda dehşete kapıldı. İkisi de ölecekti. Etka’nın heykelinin, ne anlama geldiği belli olmuştu ama buna sevinemiyordu!

Umutsuzca debeleniyordu. Bu tuzaktan kurtulmanın yolu yoktu. Gözlerini sıkıca yumup, Kutyan’ın zihninin her köşesine yayılmasına izin vererek, sonun gelmesini bekledi. Yokluğunu derinden fark edecek tek kişiyle süsledi hayallerini ve sırtı toprağı terk etti.

Boşluktan lav çukuruna doğru çekilirken, gözlerini aralama cesaretini gösteremedi. Derin bir nefes alıp, lavların bedenini sarmalayıp, taşa çevirmesini bekledi. En azından hızlı bir son olacaktı.

Yaylı, serin zemine düştüğünde, tüm kalbiyle kardeşinin onu affetmesini diliyordu.

Yer çekiminin kuvvetini yitirdiğini anlaması için, saniyenin onda biri yetmişti. Teninin değdiği serinliği tanıyordu. Hemen gözlerini araladı, Heper’in yanına düştüğünü gördü ama onun görmeye çalıştığı bu değildi. Coşkuyla etrafa bakınıyordu. Kimse yoktu. Hayal kırıklığına uğradı ama içindeki güçlü hisse güveniyordu. Ateş yakında bir yerdeydi, burasıda onun dünyasıydı. Onu bulmuştu…

“Ateş… Ateş… Ateş…” Ateş’in kendi gücüyle dokuduğu ağın ortasında durmuş, boşluğa adını haykırıyordu.

Heper elini tuttu. “Sessiz ol!”

“O burada bir yerde biliyorum.”

“Sessiz ol dedim, dinle!”

Satenay istemeden de olsa, bağırmayı bırakıp, kulağına gelen sesleri tanımaya çalıştı. Delikanlının bahsettiği bu olmalıydı. Kendileri gibi tuzağa düşen biri vardı, ya da bir şey…

“Bu da ne?”

“Sanırım bir hayvan!”

Satenay’ın, hayvan ismini duymak tüylerini ürpertti. Yine kurtlar mıydı? Asena emin olmak için, arkasından emir erlerini mi yollamıştı? Bu cadıdan kurtulmak mümkün olmayacak mıydı? Ne kadar uğraşırsa uğraşsın, ne kadar savaşırsa savaşsın, Asena onu ortadan kaldırmak için, asla geri adım atmayacaktı.

Gözlerini çukurun çıkışından ayırmıyor, tetikte bekliyorlardı. Gelen her neyse, daha kendini toparlayamadan saldıracaklardı. Yolculuk bitmek üzereydi. Beş saniye sonra hayvan, Satenay’ın kucağına düştü. Kollarında tuttuğu yılanı çığlık atarak havaya fırlatıp, Heper’in boynuna sarıldı. Tiksintiyle titriyordu. Kesinlikle bekledikleri şey, bu değildi.

Kadının fırlattığı yılan, lavların ateşli dansından kurtulamadı. Cızırdayarak, iki saniyede gözden kaybolan hayvan, birkaç metre aşağılarında sessizce duran, unuttukları alev denizinin tehlikesini hatırlatmıştı.

Ateş ağı hazırlamıştı ama kendisi ortalıkta yoktu. Onun yardımı olmadan, bu geniş ağdan nasıl çıkacaklardı? Sat yeniden adını haykırmaya başladı. Sesi, dört bir tarafı toprak ve lavlarla çevrili alanda yankılanıp, geri dönüyordu. Ümidini kaybetmek üzereydi. Başka bir yerde olabilir miydi? Ama burası onun dünyasıydı, o zaman burada olması gerekmiyor muydu?

Gereksiz bir çabayla geniş gözenekli ağı tırmanmaya başladılar. Her an alev iplerden birinin kopmasından korkarak ilerliyorlardı.

Ağ havalandı. İkisinin etrafında kapanıp, inişe geçti. İkisi de nefesini tuttu. Ya bu ağ da bir tuzaktı, ya da Ateş gelmişti. Yeniden hayal kırıklığına uğramayı kaldırabileceğinden emin olamadığından, erken sevinmek istemedi. Temkinli davranarak, ağır çekimde etrafına bakındı. Gelmişti. Oradaydı. Sevinçten çıldırmamak, çığlık atmamak için kendini zor tuttu. Onu bir kez daha görebilmenin verdiği mutlulukla, gözleri buğulandı. Ağ yere inip açıldığı anda, coşkuyla koşup boynuna atıldı.

X Serisi 1-DENGE (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin