On Bir

774 133 28
                                    

Oy ve yorumlarınızı esirgemeyin lütfen, iyi okumalar 💜


Bir hafta sonra

Jisung lolipopunun çubuğu ile oynarken tavandaki örümcek ağına bakıyordu.

O örümceği en son bir hafta önce görmüştü. Yaptığı ağı tamamlamadan gözden kaybolmuş ve geri dönmemişti.

Yerdeki çalılardan birini alıp tavana fırlattı, yarım kalan ağ şimdi tamamen dağılmıştı.

" Madem gelmeyeceksin o zaman niye buraya ağ ördün? " dedi huysuz bir sesle.

Geri sert koltuğa otururken düşüncelere daldı.

Pişmanlık hissediyordu. Onlara karşı büyük bir pişmanlık hissediyordu.

Pişman olduğu konu şuydu: Ani bir şekilde çıkıp gitmesi. En azından Felix ona öyle hayal kırıklığı ile bakarken bir şey söylemeliydi. Ona bir açıklama borçluydu. Ona, Jeongin'e, diğerlerine... Ama yapamadı. O an, kendi hayal kırıklığı ağır bastı. Minho yüzünden, duramadı orda bir an daha. Kaçmak istedi, nefesi daralmış gibi hissetti. Bu kadar. Bu kadarla kaldı. Orada öylece kırgın hissederken konuşmak da zordu.

Şimdi, onlarla konuşmak istiyordu, en azından kendini ifade eder, gerekirse yine çeker giderdi.

Ama bu ağaç evin içinde kendini ısıtmaya çalışırken bir soğuk bir sıcak hava ile karşılaşınca hasta olmuştu.

Kızarmış yanaklarıyla öksüren bedenini hafifçe koltuktan ittirdi. Bugün değildi, bu halde o karmaşa ile mücadele edemezdi. Kendini toparladıktan sonra karşılarına çıkacak ve onlarla konuşacaktı.

Ama önce, biraz daha içmek istiyordu.

Şehre inecekti. İnsanlar elbette iğrençti, ona kaba davrananlar ya da parmakla gösterenler olacaktı. Ama garip bir güvenceleri de vardı, en azından öldüremezlerdi onları. Mantıklı çalışan bir emniyet sistemi vardı. Bu hafta içinde biri ölmüştü ve katil hemen bulunup tutuklanmıştı.

Jisung güldü, yaşadığı için minnettar mı olmalıydı gerçekten?

Bugün içkiyi  biraz daha abartsa sorun olmazdı belki de.

Öksürerek yerinden kalktı. Doğru dürüst ayakta bile duramazken şehre inmesi biraz zaman alacaktı.

°°°

Seungmin doldurduğu tabağı Jeongin'in önüne yerleştirirken Minho içeri girdi. Masadaki gözler ona döndü.

Felix oturduğu yerden endişeli bakışlarla odasına ilerleyen Minho'yu inceledi.

" Hyung? Yemek yemeyecek misin? "

" Dışarda yedim bir şeyler, siz devam edin."

Felix gözden kaybolan Minho'nun ardından bakarken Chan kendi odasından çıktı.

"Yalan söylüyor. " dedi bıkkınlıkla.
" Hiçbir şey yemediğine eminim. "

Felix suratını asarak yemeğine döndü, daha sonra ona bir tabak götürecekti.

Chan masaya geçmek üzereyken geriye sendeledi. Ellerini kapattığı gözlerine yaslamıştı.

Onu gördü. Jisung'u bir bar masasında deli gibi içerken gördü. İyi görünmüyordu.

Chan nefesinin kesildiğini hissetti.

Seungmin ve Jeongin Chan'ın kollarından tuttu.

" Hyung iyi misin? "

trapped souls // skzWhere stories live. Discover now