black swan

69 5 7
                                    


peter gundry, salem's secret


25.12.2020 – 21.00, Seul Merkez Opera Binası, Güney Kore

"Saat üçe doğru İsa yüksek sesle, eli eli lema şavaktani? yani, "Tanrım, Tanrım, beni neden terk ettin?" diye bağırdı. Orada duranlardan bazıları bunu işitince bu adam Tanrı'nın yardımını çağırıyor dediler. İçlerinden biri hemen koşup bir sünger getirdi, ekşi şaraba batırıp İsa'ya içirdi. İsa, yüksek sesle bir kez daha bağırdı ve ruhunu teslim etti."

Luka 23:44-49, Markos 15:33-41

Tüyleri siyaha bulanmadan önce bembeyazdır, siyah kuğu. Saflığı simgeler, zarafeti gözler önüne serer. Tüm iyiliğin, tüm güzelliğin beden bulmuş halidir. Parmak uçlarında yükselip kendi etrafında tur attığında, dünyada güneşin etrafını çevreler. Zarafeti öyle güzel ışıldar ki tüm samanyolu onunla birlikte hareket eder. Ta ki ruhu siyaha bulanıp kendisi olana dek. Beyazın cılız ışığı siyahın gücüne dayanamayana dek. Siyah Kuğu izleyen herkesi kendi benliğinden vuran çarpıcı bir film olmuştur. Baş karakter Nina'nın alter egosu ile verdiği savaşı izlemek kolay değildir, insanın çaresizliğini yüzüne öyle güzel vurur ki bir filmden çok yaşamının tiyatrosu döner gözlerinin önünde. Ruh beyazın saflığını üzerinde taşıdığını düşünürken, siyahın lekesini kapattığına inanır. Üzeri çizilmiş bir slogan gibidir. Duvarda varlığı bakidir lakin iki üç boya ile gizlenmiş olması iç rahatlatır. Yetmez oysa ki, ne insan olduğu kişiden kaçabilir ne de duymak istemeyen ellerin kulaklara kapanması fayda verir. Bağıran azınlığı susturmak güçtür.

Nina yaşamı boyunca iyi bir dansçı olduğunu bilerek ve bunun için çalışarak sürdürmüştür hayatını. Günlerce, saatlerce bitmek bilmeyen provaları dışında verdiği başka bir mücadele yoktur. Ondan başka kimse daha iyi bir beyaz kuğu temsili olamaz. Sadece beyaz kuğu değil aynı zamanda siyah kuğuda olabilmesini isteyen eğitmeni sayesinde buluşur karanlıkla. Nina film boyunca karanlıkla imtihan edilirken, siyah kuğu olabilmek adına verdiği mücadelesi sahte beyaz benliğini günden güne eritir. İkisini birden aynı anda taşımak isteyen baş dansçı, önce sanrılara kapılır ardından beyaz tarafını tamamen kaybedip siyah kuğu olur.

Black Swan için aylardır canını dişine takarak çalışan baş dansçı, Seul Merkez Opera Binası'nın kulisinde tek başına. Makyaj masasının beyaz ampullerle çevrelenmiş aynasında kendisini izliyor. Suratındaki makyajın güzelliği kendisini büyülemekten çok öte, kapatamıyor acısını. Çatlaklardan sızan feryadı hissediyor en derinde. Geniş omuzlarını ve ince belini saran siyah beyaz takım ceketi sıkıyor gibi ruhunu. Sol tarafı tamamen siyah sağ tarafı ise tamamen beyaz olan bu ceket gösterimde kuğunun benlik savaşının bir simgesi olacakken, kendi benliğine bire bir uyumu şaşırtıyor Jongin'i. Bacaklarını ikinci bir deri gibi saran siyah taytın üzerinde parlayan inci işlemelere bakıyor. Mükemmel gözüküyor. Yakışıklı esmer yüzü, geniş ama zarif bedeni, kaslı bacakları. Tüm haliyle mükemmel gözüküyor. Kendisini incelerken yüzüne kayan bakışları ifadesine tırmanıyor, suratındaki hüzünlü bakış için uğraşmak zorunda olmayışı hoşuna gidiyor. Jongin ilk defa bir gösterimde rol yapmıyor. Benliği öyle büyük savaşlar veriyor ki, bir filmden esinlenerek hazırladıkları bale gösteriminde kendisini buluyor. Ruhunu iki tarafa çeken karanlık ve aydınlığın ellerinde parçalanan bedeni bir yapbozun parçası gibi uyuyor sahneye. Beyaz ampullerin ışığı yansırken suratına, odanın kapısı çalınıyor ve cevap dahi beklemeden aralanıyor:

"Baş dansçımız ne durumda? Kendim bizzat gözlerimle görmek istedim." Sarışın adam sevimlice gülümsüyor. Jonginin midesi bulanıyor.

"Gördüğün gibi, mükemmelim. En ön sıradan izleyeceksin değil mi? Sesi farklı tınlıyor, Taemin sesinde tınlayan alayı seziyor lakin susuyor.

QUERENCIA [sekai]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin