karsu, siyah
09.04.1890 – 19.00, Hampshire, Britanya
"Ulusların yaşadığı Celile! Karanlıkta yaşayan halk, büyük bir ışık gördü. Ölümün gölgelediği diyarda, yaşayanlara ışık doğdu."
Luka 4:14-15
Godwinson Kalesinin doğu bloğu Wessex Hanedanlığına ait mezarlığın tam yanında, uzun ağaçların gölgelerine sinen taş bloklarca uzanır göğe doğru. Uzaktan bakıldığında dahi görülür, gri sislerin arasındaki varlığı içleri titretir. Aslında Godwinson Kalesi zaten oldukça ürkütücüdür. Kaç beden ölmüştür bu kalede, kaç çığlık, kaç kadının acılı ağıtları vurmuştur gri taş duvarlara? Kalenin bahçesinin önünden geçerseniz eğer, küçük kardeşlerin çığlıklarını hala dahi duymanız mümkündür. Lanetlidir aslında bu kale, ölümle lanetlenmiştir; buna karşın Godwinson kardeşler bir kez olsun topraklarını terk etmeyi düşünememişlerdir. Doğu bloğunda bulundukları odanın camından bakıldığında; ailelerinin mezarlarını görmelerine, her sabah ölü bedenlerle uyanmalarına rağmen.
Doğu bloğundaki mezarlıklara bakan odanın içerisi tahta pencereden giren rüzgarla buz keserken; beyaz çarşaflarda uzanmakta olan beden, takriben uykusunun on ikinci saatini devirmişti. On iki saattir getirildiği bu odada bir ölüden hallice uzanmaktaydı. Yatağının sol köşesindeki sandalyede on iki saattir oturan lord ise yarım saatlik aralarla, uzanan bedenin dudaklarına elindeki aynayı yaklaştırıyor; ayna yavaşça verilen nefesle buğulanırken rahatlayarak sandalyesinde geriye doğru yaslanıyordu. Abel'in nefes alan bedeni gözleri önünde uzanırken, ne kendisine inanabiliyor ne de gören gözlerine. Bir hayal gibi, belki de uyanınca kaybolacak varlığıyla bir kâbus gibi. Ölüm gibi geçen yılların ardından aşığının önceden paylaştıkları odadaki varlığı içini titretiyor genç adamın. Aldığı nefesleri sayarken, gözleri bir saniye olsun sevgilisinin bedeninden ayrılmadı; öyle ki kızaran gözleri canını acıtsa dahi sayılı kırptı kirpiklerini. Kalbi göğsünü mutlulukla döverken, elleri dokunmak için yanarken sadece izlemekle yetindi lord. Ne elleri yumuşak saçları sevmek için hareketlendi, ne de parmakları dokunabildi aşığının parmaklarına. Sevgilisi; nefesi, uzanırken boylu boyunca önünde kavuşamadı dudakları yanaklarına. Uyandığında nasıl bir tepki alacağını bilemiyor oluşu dokunmak için yalvaran bedenine ket vurması için yeterliydi.
Sehun'a göre yaşadığı son üç yıl ölümdü, Sehun'a göre yaşadığı son üç yıl delilikti, Sehun'a göre yaşadığı son üç yıl bilincinin de ötesindeydi. Abel'i kaybedişi çekip almışken ruhunu ve yaşamını; yeniden ona kavuşabilme ihtimalinin o zayıf ışığına öylesine sıkı sıkı tutulmuştu ki düşünmedi, tek bir an olsun düşünmedi. Mantıklı ya da değildi, her ihtimalin peşine düşerken tek bir arzusu vardı; yeniden nefes alabilmek istiyordu, yeniden kavuşmak istiyordu kaybettiğine.
Lord Godwisnson acıyla henüz dokuz yaşındayken tanıştı, küçük bir çocukken kardeşinin elleri avuçları arasında titrerken kalenin karanlık gölgeleri arasında annesinin çığlıkları yükselmişti. Kaçmasını, kardeşini de alıp gitmesini söyledi o ses. Çok uzaklara koşmasını çok ama çok uzaklara kaçmasını haykırdı. Beş yaşındaki kardeşini sırtına alıp çıplak ayaklarıyla çamurlara bata çıka koştuğunda dokuz yaşındaydı. Kalenin doğusuna koşarken dokuz yaşında küçücük bir çocuktu, yardım edin diye avaz avaz bağırıyordu yardım edin lütfen yardım edin. Sırtındaki kardeşinin korku dolu ağlayışları sesine karışırken, kalenin doğusuna koşmaya devam etti. Doğu askerlerine haber verecek ve annesini kurtaracaktı. Peki ya babası neredeydi? Niçin babasının sesini duymamıştı. Annesi kırık Korecesi ile kaçmalarını haykırırken babası neredeydi? Dokuz yaşındaki Sehun doğu bloğuna geldiğinde askerlerin cesetlerini gördü, karınları deşilen kanlarında boğulan asker cesetlerinin üzerinde atlayıp koşmaya devam etti. Durursa bir daha koşamazdı, kardeşi sırtından kayarken koşmaya devam etti. Doğu sınırından çıkıp kendisini en yakın haneye attığında, bağırmaya devam etti. Yardım edin, ben Godwinson hanesinden Lord Harold Tanrı aşkına yardım edin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
QUERENCIA [sekai]
Ficción históricaTanrı yukarıdan çocuğunu izliyor, zamanın akrebini avuçları içerisinde paramparça ediyor, Tanrı yukarıdan çocuklarını izliyor, aynı hatanın ateşine düşmeleri için gün sayıyor. Gök tüm şiddeti ile sarsılıp gri bulutlarını yeryüzüne doğru indiriyor, T...