lucas king, in the end
09.04.2021 – 06.45, Seul, Güney Kore
"Şebet Günü'nü izleyen haftanın ilk günü, tan yeri ağarırken, Mecdelli Meryem ile öbür Meryem mezarı görmeye gittiler. Ansızın büyük bir deprem oldu. Tanrı'nın bir meleği gökten indi ve mezara gidip taşı bir kenara yuvarlayarak üzerine oturdu. "
Luka 24:1-12 Markos 16:1-10
Kim Jongin bir pazar ayini için henüz şafak sökmemişken düştü yollara. Hastaneden çıkarken ardında bıraktıklarının farkındaydı, bir daha geri dönmeyeceğini biliyordu. Yeşil tımarhanenin kapısından dışarıya ilk adımı attığında ölümün özgürlüğü karşıladı onu. Ayakları hızla kilisenin yoluna girerken son kez Tanrısına gidiyor olmanın rahatsız edici huzuru üzerine sinmişti. Esmer kemikli parmakları sıkı sıkıya kapanmıştı avuçlarına kalkıştığı işin ürkütücü yükü omzundaydı. Genç adam son kez af dilemek için gelmişti bu kutsal mabede, son kez günahları adına yalvaracak sonra ise geçirecekti boynuna yağlı urganı. Yaşamak adına elinde hiçbir sebebi yoktu artık.
Kilisenin bahçesine adım atmak üzereyken beton duvarın önünde diz çökmüş küçük çocukla göz göze geldi. Üstü başı yırtık, yüzü birden fazla yarayla doluydu. Önündeki sarı kartonun üzeri bomboştu, gelip geçen insanların umursamazlığı şaşırtmadı genç adamı. Deri çantasının ön cebine elini soktu eline gelen tüm parayı çıkarttı esmer. Milyonlar kazanan bir adamın çantasından sadece tek yüzlüğün çıkması korkunç komikti. Henüz hastaneye yatmadan önce tüm mal varlığını avukatı aracılığıyla yeğenlerine miras bırakmıştı. Jongin o zaman dahi hayatına geri dönemeyeceğini biliyor ona göre planlarını yapıyordu. Elindeki parayı küçük çocuğun avuçlarına sıkıştırıp, kirli siyah saçları şefkatle okşadı. Gözlerine değen minik bakışlar gülümsetmişti onu, ölüme adım atarken ardında minicik bir iyilik bırakmak ruhuna iyi gelmişti.
Jongin hızla kilisenin içerisine doğru yol aldı, saatin getirisiyle etrafta kimsenin olmaması memnun ediciydi. Rahat hissedecekti, son kez yalvarırken kendisine dönen bakışlardan saklanmak zorunda kalmayacaktı. Eski sütunları geçip, ana salona doğru yol aldı. Etrafındaki heykeller nefesini kesmişti, kasveti hissediyordu. Kilisenin ana büyük salonuna gelince en öndeki ahşap sıraya yerleşti.
"Göklerdeki babamız, adın kutsal kılınsın. Egemenliğin gelsin. Gökte olduğu gibi, yeryüzünde de senin istediğin gibi olsun." Hatırlamaya çalıştığı duasının bir kez daha yarım kalmasıyla birlikte hırsla nefesini ahşap masanın sert zeminine doğru çarpıyor genç adam, iki elinin zarif parmakları birbirine kitlenmiş duasını bitirmeye çalışıyor. Görkemli camların topladığı güneş ışınları esmer çehresine vuruyor güzel yüzlü oğlanın, sıkıntıyla çatılan kaşlarının gölgesi önüne doğru kıvrılıyor, Tanrı yukarıdan izliyor çocuğunu. Tanrı yukarıdan izliyor çocuğunun acizliğini.
"Göklerdeki babamız, adın kutsal kılınsın. Egemenliğin gelsin. Gökte olduğu gibi, yeryüzünde de senin istediğin gibi olsun. Göklerdeki Tanrımız, göklerdeki Tanrım gök-" pes ediyor sonunda, duasını yarıda bırakıp kafasını gömüyor kilisenin sert ahşap sırasına. İçindeki sıkıntı büyümeye devam ediyor, haftalardır pençesinde dolaştığı bu acı çekip alıyor ruhunu bedeninden. Ölümün fikri sızmışken tüm bedenine usul usul, genç adam son kez yalvarmaya geldiği bu yerde tutunacak bir dal arıyor. Canı bu denli susamışken ölüme, uzanacak bir yardım eli yeniden nefes alması için umut olacak ona. Sıkışıyor canı kanına, karışıyor acısı canına, dizleri yitiriyor gücünü, yanakları titriyor ağlamanın şiddetinden ve yalvarıyor Yüce Tanrısına:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
QUERENCIA [sekai]
Historical FictionTanrı yukarıdan çocuğunu izliyor, zamanın akrebini avuçları içerisinde paramparça ediyor, Tanrı yukarıdan çocuklarını izliyor, aynı hatanın ateşine düşmeleri için gün sayıyor. Gök tüm şiddeti ile sarsılıp gri bulutlarını yeryüzüne doğru indiriyor, T...