Yüksek Voltaj

29 5 0
                                    

-YAĞMUR-

 Kafeden ayrıldıktan sonra oyalanmadan eve geldik. Suke yalvarışlarımı duymazdan gelerek ders tekrarı yapmaya gitti ve hazırlanmam için beni yalnız bıraktı. Dolabımla bakışarak geçirdiğim bir saatin ardından pes ettim. Her zaman ki timsah gözyaşlarımı doldurdum ve kızarmış gözlerimle kedi yavrusu gibi Suke’nin kapısını aşındırdım. Sesimi titreterek kapının arkasından Suke’ye seslendim.

‘’Girebilir miyim?’’

‘’Tabii.’’

 Gözlerimi büyüterek sabah Suke’nin yapmaya çalışıp yapamadığı o şapşal sıfata büründüm.

‘’Giyecek hiçbir şeyim yok.’’

‘’Bunun için mi gözlerini doldurdun?’’

‘’Bilerek yapmadım ki.’’

‘’Seni tanımıyormuşum gibi konuşmayı kes. Bu numaralar işlemiyor artık.’’

‘’Offf iyi be. Hadi gel bana yardım et nolur nolur nolur.’’

‘’Ders çalışmam gerek Yağmur. Bu hafta çok geri kalacağım derslerden.’’

‘’Döndüğümüzde düşünürüz nolur nolur nolur.’’

‘’Tam bir çocuksun. Düş önüme.’’

‘’Sağol annecik.’’

 Bu sefer tamamen samimi (!) kocaman bir gülümseme suratıma yayıldı ve odama geçtik. Nihayet karar verebildiğimizde bütün dolabım yatağımın üzerindeydi. Ve Batu’nun gelmesine bir saat vardı. Denediğim ilk kıyafetlerden birini giymiş olmam da Suke’den azar işitmeme yetmişti. Sonuç olarak her ortama uyum sağlayabilecek bir kıyafet seçmiştik. Siyah diz altında biten derin v yakalı bir elbise ve siyah asker botları. Makyaj yapmaktan pek hoşlanan bir insan olmadığım için sadece rimel sürüp gözlerimi ön plana çıkarmakla yetindim. Saçlarımı önce olduğu gibi bırakmayı düşünsemde hafif maşaladım. Omuzlarımda biten küt saçlarım maşa ve biraz krepeden sonra kulaklarımın altına çıkmıştı. I love cool saçlarım! Kahküllerimi tostladıktan sonra ta daa artık hazırdım. Kendimi incelemekten sıkıldıktan sonra birazcık egomu tatmin etmek için Suke’nin yanına gittim.

‘’Hadi biraz egomu şişir.’’

 Çalan kapıya gözlerimi devirdim. Tek istediğim birazcık özgüven patlamasıydı. Kapı ikinciye çaldığında yaşadığım patlama özgüven değil, heyecan patlamasıydı. Vücudum inanılmaz derecede adrenalin salgılıyordu ve ben olduğum yerde tepindiğimi o zaman farkettim. Suke anlamayan gözlerle bana bakıp ‘’Kapıyı açmayacak mısın?’’ diye sordu.

‘’Git bak şu kapıya öldüğümü falan söyle. Sanırım yapamayacağım.’’

‘’Ne yapamayacaksın saçmalama lütfen. Git şu kapıya bak.’’

‘’Yok yok. Sen aç Yağmur kanser olmuş de.’’

‘’Sen iyice saçmalamaya başladın. Kanser olman yemeğe gitmene engel mi aptal.’’

 Herşey çok hızlı gelişti. Suke gidip kapıyı açtı. Batuhan’ı içeri çağırdı. Odasına soktu. Ve Batu beni tepinip sayıklarken gördü. Arkamı dönüp onla karşılaşınca beyaz tenimin kıpkırmızı olduğundan adım gibi emindim. Beni bozmadan –ancak gülmemek için kendini fazlasıyla sıkarak- gitmemiz gerektiğini söyledi.

 Yolculuk sessiz geçmişti. Bu çocuğun yanında dilim düğümleniyordu zaten ama evdeki rezilliğim üstüne binince çenemi açmamam konusunda kendimi sıktım. Beni dürttüğünde şaşırarak önce eline daha sonra suratına baktım.

‘’Geldik.’’

‘’Otel burası.’’

‘’Evet.’’

‘’Seninle farklı bir münasebete gireceğimi düşünüyosan çok yanılıyosun sapık herif.’’ Dedim ve çantamı kafasına geçirdim. Kızgın bir şekilde suratıma baktı. Durun bir dakika burnundan mı soluyordu?

‘’Aptal mısın kızım sen? Otelin roof’unda yemek yiyeceğiz. Sapık mıyım ben?’’

Bir kızarma senfonisi daha...

‘’Ne bileyim oğlum ben! Tanıyor muyum sanki seni?’’

‘’2 haftadır peşimde iz süren sen değil misin? CIA’den daha fazla bilgi toplamışsındır eminim.’’

‘’Şey hadi çok acıktım. Çıkalım mı?’’ Kıvırmakta üstüme yoktur.

 Onu beklemeden arabadan indim. Otelin girişine doğru ilerlemeye başladım. Kocaman adımlarla bana yetiştiğinde gözlerimi devirip yürümeye devam ettim.

‘’Sen çok saygısız bir kızsın.’’ Kulağıma eğilip söylediği bu şeyden tabii ki etkilenmedim!

 Bizi asansöre yönlendiren resepsiyon görevlisi yanımızdan ayrıldıktan sonra ona ölümcül bakışlarımdan gönderdim.

‘’Saygısız bir insan değilimdir. Sadece biraz fevriyimdir o kadar.’’

‘’Pekala küçük çılgın.’’

 Bu söylediği beni gülümsetsede cevap vermedim. Olaysız bir gece geçirmek istiyordum. Restorana girdiğimizde pencerekenarında bir masaya kadar garson bize eşlik etti. Cumartesi gecesi olmasına rağmen restoran fazla sessizdi. Masaya oturduk ve siparişlerimizi verdik. Beef stragonof ve beyaz şarap tabii ki benim tercihim değildi.

‘’Aslında vegan olmayı düşünüyorum.’’

‘’Burada beef stragonof yemeden vegan olursan ömrünün sonuna kadar bunun pişmanlığıyla yaşarsın.’’

 Bu söylediği beni ikna etmeye yetmişti. Yemeğimiz gelene kadar günlük meselelerden bahsetmiştik. Ona biraz hayatımı anlatmıştım.

‘’İstanbul’dan geldim buraya. 5 senedir burada yaşıyorum. Okul bittikten sonra ailemin yanına döneceğim ama.’’

‘’Bende sana kendim hakkımda bişeyler anlatmak isterdim ama muhtemelen herşeyi biliyorsundur.’’

‘’Kendimle gurur duymuyorum. Ve özel hayatına fazlasıyla burnunu soktuğum için senden özür dilerim. Ama yapmasaydım hep içimde kalacaktı.’’

‘’Herneyse seni yargılamak ya da utandırmak için çağırmadım buraya.’’

‘’Ne için çağırdın peki?’’

‘’Yemek yemek ve benden uzak durman gerektiğini söylemek için.’’

‘’Peki neden senden uzak durmalıyım? Karanlık işler çeviren bir adam mısın?’’

‘’Ben karanlık bir adamım.’’

‘’Ya karanlık şeyler ilgimi çekiyorsa?’’

‘’Demek ki tam bir aptalsın.’’

‘’Diyelim ki öyleyim. Bu benden uzak durmayacağın anlamına mı gelir?’’

‘’Tabii ki hayır. Gerçekten eğlenceli bir insansın. Ama senin gibi biriyle görüşemem.’’

‘’Ne evli misin?’’

‘’Ha ha ha. Hayır Yağmur. Evli değilim. Ama bu seninle görüşeceğim anlamına gelmiyor.’’

‘’Pekala. Herşey olabilirim. Ama yüzsüz değilim. Sana afiyet olsun Batuhan. Ah lütfen benim şarabımı da iç.’’ Bu yaptığımdan asla piş söz veman olmayacağıma dair kendimerdim ve şarabı suratına döktüm.

‘’Afiyet olsun.’’ Dedim ve restorandan hızlı adımlarla çıktım.

 Resepsiyondan bir taksi istedim ve kapıda beklemeye başladım. Beklerken boş durmayıp bildiğim bütün duaları okuyordum. Ben burada vakit kaybederken o bana yetişip bu yaptığım için boğazımı kesebilirdi. Karanlık adamlar böyle yapardı değil mi? Ah! Benim aptal cesaretim. Neyse ki başıma bir iş gelmeden taksiye bindim. Evimin adresini şoföre verdim. Yolu izlerken bu geceyi düşünmemeye çalıştım. Hatta bunun için kendime söz verdim.

SUKEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin