Sana bir kez daha git desem gidersin biliyorum ama gitmeni hiç istemiyorum🥀
*****************************************
Yazardan:Milat, uyandığında neredeyse üç saat uyuduğunu fark edince kendine şaşırmıştı. Çünkü genelde bu saatlerde bu kadar uyumazdı. Zaten genellikle uyumaya vakti de olmazdı. Günde sadece dört-beş saat uyurdu. Kalkıp odadaki lavaboya gitti ve elini yüzünü yıkayıp çıktı. Odadan çıkıp aşağı kata indi ve mutfağa yöneldi. Mutfaktan mis gibi kokular geliyordu. Mutfak kapısının açık bıraktığı kısımdan içeriye baktı. İlknur Hanım yemek hazırlıyordu. İçeriye doğru bir adım atmıştı ki İlknur Hanım, Milat'ı görüp gülümsedi. Milat'ta bir tebessümle ona karşılık verdi ve "yardım edeyim abla. Ne yapayım söyle." dedi. İlknur Hanım, gülümseyip "hadi ordan be! Sen yumurta bile kıramazsın deli kız." dedi. Milat yavaşça gülüp "yanılıyorsun abla, görüşmeyeli neredeyse bir yıl oldu. Firuze Sultan bana çok şey öğretti. Kebap bile yaparım." dedi. İlknur Hanım, şaşırmış bir şekilde Milat'a bakarken "iyi o zaman gel şöyle de pilav yap. Bakalım Firuze neler öğretmiş sana." dedi. Milat başıyla onaylayıp hızlıca tezgaha yöneldi. İlknur Hanım'a malzemelerin yerini sorduktan sonra gerekli şeyleri yanına alıp pilavı yapmaya koyuldu. İlknur Hanım şaşkın şaşkın onu izliyordu. Onun çok hızlı öğrendiğini biliyordu ama yine de şaşırmıştı. Halil Albay da gelince sofraya oturdular. Milat; Asena ve Turna'nın bu küçük yaşlarına rağmen oldukça büyük zekalarına hayran kalmıştı. Sofra kaldırıldıktan sonra çay eşliğinde sohbet etmişler ve herkes yatmak için odalarına geçmişti.
Milat, Özel Kuvvetler'de ilk defa görev yapacak olduğu için hem çok heyecanlıydı hem de yanlış bir şey yapar da görevimi başaramazsam diye endişeliydi. Bu yüzden hâlâ uyuyamamıştı. Aslında kendine olan özgüveni her zaman yerindeydi. Ne çok fazla özgüvenli olur aşırıya kaçardı ne de çok az olur kendine güvenini sarsardı. Ama konu görevi, vatanı olunca endişelenmekten kendini alamıyordu.
Bahçeye indi ve havuzun yakınındaki salıncağa oturdu. Hafif hafif esen rüzgarın eşliğinde yavaşça sallanırken iki katlı ama çok büyük olmayan ve oldukça zarif bir görüntüye sahip evin kapısı aralandı. Anlaşılan o ki Halil Albay da bu gece uyuyamamıştı. Milat ona yaklaşan Albayı görünce hemen ayağa kalktı ve hazır ola geçti. Albay onun bu hareketini görünce gülümseyip "otur hadi deli kız şuan karargâhta değiliz." dedi. Milat bilinçsizce yaptığını görünce gülümseyerek oturup "mesleki deformasyon abi." dedi. Halil Albay gülümseyip "neden uyumadın?" diye sordu. Milat, ona cevaben: "neden olduğunu biliyorsun ama uyku tutmadı diyelim." dedi. Çünkü Halil Albay onu kendinden bile iyi tanırdı. Halil Albay ona dönüp şefkatle "kendini başaramayacağım diye korkutma. Unutma sen daha önce de askerdin, komandoydun; bu senin ilk görevin değil sadece Özel Kuvvetler'deki ilk görevin. Ayrıca unutma ki sen dağların Gökbörü'sü, düşmanları titreten, onların korkulu rüyasısın Milat." dedi. Milat'ın gözleri kocaman açılmıştı. Ona bu görevi bizzat veren Tümgeneral Ahmet Sezer dışında kimse bilmiyordu onun Gökbörü olduğunu. Halil Albay gülümseyerek ona baktı. "merak etme sadece ben biliyorum. Ahmet paşa eğer gerekli olursa diye benim timime girdiğin için söyledi." dedi. Milat, derin bir oh çekti. Yoksa deşifre olduğunu bile düşünebilirdi. Her ne kadar şaşırsa da Halil Albay haklıydı. O bine yakın teröristi tek başına öbür dünyaya göndermiş, o kanı bozukların korkulu rüyası hâline gelmiş, hatta TSK'de bir efsaneye dönüşmüştü...
*****************************************
Bu bölüm kısa olduğu için bir bölüm daha atabilirim bugün içinde ama yine de söz vermeyeyim. Size iyi okumalar Allah'a emanet olun...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİLAT (Özel Kuvvetler Serisi 1) -Askıda-
Teen FictionBir asker düşünün...Babasının baskılarından ve engellemelerinden kaçmak için öğretmen olduğunu söyleyen ve asker olan... Bir asker düşünün...Özel kuvvetlere girmek,vatanını korumak için birçok şeyi kaybetmeyi göze alan... Bir asker düşünün yeni göre...