Milat'tan;
Sabah namazımı kılıp bahçede günlük sporumu yapmaya başlamıştım. İlknur abla Halil Albay'dan dolayı alıştığı gibi benden bir buçuk saat kadar sonra uyandı. Saat altı buçuktu. Ben de sporumu bitirince eve girdim ve kısa bir duş alıp üzerime açık mavi, üzerinde kelebek baskısı olan bir t-shirt ve yüksek bel, dört düğmeli, bol, mavi bir kot pantalon giydim. Saçlarımı balık sırtı örüp aşağıya indim. Mutfakta kahvaltı hazırlayan İlknur ablama yardım etmek için mutfaktaki küçük masaya buzdolabından çıkardığım kahvaltılıkları yerleştirmeye başladım. Kahvaltılıkları yerleştirdikten sonra bir tabağa domates, salatalık ve biraz da biber doğrayıp masaya koydum. Bu sırada İlknur ablam da çayı demlemiş ve hafif bir çorba yapmıştı. Çorbaları kâselere koyduktan sonra iki tane çay bardağı ve ikişer tane de çatal, kaşık alıp masaya koydum. Bu sırada Halil Abim de gelince sofraya oturduk, asker olduğumuz için her şeyi hızlı yapmaya alışmış olan ben ve Halil Abim on dakikadan kısa bir sürede kahvaltımızı yapıp kalktık. Masayı toplamak için İlknur Ablama ne kadar yardım etmek istesem de izin vermedi ve Halil Abim ile beni kapı dışarı etti. Evden çıkıp Halil Albay'ın makam arabasına doğru ilerledik. Halil Albay'ın şoförü ve aynı zamanda Astsubay Kıdemli Başçavuş olan Turan'ın açtığı kapıdan, arabaya bindim. Halil Albay da yanımda oturuyordu. Turan iyi çocuktu. Beş yaşında, tatlı ve kendinden büyük vatan aşkına sahip bir oğlu vardı. Eşi, oğlu Mustafa doğarken vefat etmişti. Turan da gittiğinde yalnız kalmasın diye babaannesine teslim ediyor, hatta çoğu zaman birlikte kalıyorlardı.Aslında çok cana yakın bir çocuktu ama eşi Güler, vefat edince daha sessiz biri olmuştu. Ben bunları düşünürken Halil Albay'ın sesiyle kendime geldim: "bugün yeni timinle tanışacaksın, senin için zorlu olacak çünkü timin komutanı Yüzbaşı Alpay Tuğtaş, senin başına buyrukluğunu hiç sevmeyecek kadar sert biri. Kendisi dışında operasyonlarda kesinlikle böyle şeylere izin vermez." deince gülümsedim ve:" üzgünüm komutanım ama kendimi kaybediyorum, yapacak bir şey yok." dedim. Bu sefer o da güldü. Bir kaç saniye sonra tekrar söze girdi:" Bunu biliyorum deli kız ama Yüzbaşı seninle uğraşacak gibi duruyor." dedi. Ben de aynı samimiyetle:"Ne yapalım komutanım? Tüm belaları kendi üstüme çekiyorum zaten, alışacağız bir şekilde." dedim. Daha sonra ise hiç konuşmadık. Yaklaşım yarım saat sonra karargâhın önünde durduk. İkimiz de aşağı indik. Herkes beni tanıdığı ama asker olduğumu bilmediği için karargâhda olmama çok şaşırmış olmalılar ki bana şaşkın şaşkın bakıyorlardı. Hiçbir zaman gözlerin üzerimde olmasını sevmeyen ben, bunu her zaman yaşamıştım. Gerçi hiç yerimde oturmuyordum ki adamların şaşırması normal yani. Halil albayın sesi ile kendime geldim:" Turan, Milat'a odasını göster de sevdalısına kavuşsun." dedi. Gülümsedim. Aylar sonra üniformamı giyecektim. Hayalime, aşkıma, her şeyime kavuşacaktım sonunda. Avludaki askerlerin şaşkın bakışları arasında karargâha girdim. Tabi ki karargâh içindeki askerlerin gözleri de hep beni hedef alıyordu. Delirecektim şimdi. Gerçi ben zaten zor deliydim. Bu düşünceyle gülümsedim ve Turan'ı takip ettim. Turan durduğunda geldiğimizi anlamıştım. Turan odanın kapısını açıp:" burası sizin odanız, Mercan Teğmenim de burada kalıyor. O da sizin timde ama o şimdi görevde. Timin geri kalanı ise avlunun arka tarafında eğitimdeler. Halil Albayım aşağıda, odasında sizi bekliyor komutanım." dedi. Komutanım... Bu sözü duymayalı aylar oldu, özlemişim. "tamam, Turan ben giderim, sen çıkabilirsin teşekkürler." dedim. Turan hazır ola geçip "emredersiniz komutanım!" dedi ve gitti. İçeriye girip kapıyı kapattım ve hasret kaldığım üniformamı dolabın üstüne asılmış olan askılıktan aldım. Hasretle süzüp üzerime geçirdim. Omzunun üzerindeki iki yıldıza bakıp gülümsedim. Daha fazla vakit kaybetmemek için odayı incelemeden kapıyı açıp çıktım. Zaten normal yurt odası gibiydi: iki yatak, iki dolap birer tane de komodin.
Koşar adım aşağıya inerken koridordaki askerler şaşkınca kısa bir selam verip yanımdan geçiyorlardı. Halil Albay'ın odasının önüne geldim. Kapıyı tıklatıp "gel!" komutuyla içeri girdim. Hemen hazır ola geçip "Milat Varol/İstanbul! Emret komutanım!" dedim. Halil Albay'ın: " rahat Milat!" demesiyle iki ayağını hafif aralayıp Halil Albay'ın söze girmesini bekledim. "Gel Milat, otur" deyip önündeki koltukları işaret etmesine hafif gülümsedim ve başımı hafifçe aşağı yukarı salladım ve: "ben böyle iyiyim komutanım. Teşekkür ederim." dedim. Tabi ki kabul etmeyecektim. Bu askerlerin yazılı olmayan kurallarındandı. Halil Albay sözüme karşılık: "Milat, bu bir emirdir." deyince mecburen oturdum ve Halil Albay'ı dinlemeye başladım. "Önce timinle tanışacaksın ama eğitim yapılamayacak, bugün gelişin ani olduğu için timdekilerin haberi yok senden. Onun için önce onlarla kısaca tanışıp operasyon için toplantı odasına geleceksiniz." dedi. Ayağa kalkıp hazır ola geçtim ve: " Emredersiniz komutanım!" dedim ve odadan çıktım. Turan, beni görünce ayağa kalktı ve selam verdi. "Rahat Turan" dedim ve bahçeye indim. Arka bahçeye ilerledim zaten eğitim yapan sadece bir tim vardı, yanlarına ilerledim ve diğerlerinin şaşkın bakışlarına aldırmadan Yüzbaşının karşısına geçip:" Üsteğmen Milat Varol/İstanbul, emret komutanım." dedim. Yüzbaşı şaşkın bir şekilde bana bakarken Ilgar Timi'nin de ondan aşağı kalır yanı yoktu. Yüzbaşı saniyeler süren şaşkınlığını atıp: "rahat üsteğmenim" dedi. Burda ne yaptığımı anlamaya çalışır gibi bir bakış atınca söze girdim ve: " komutanım aslında bir hafta sonra gelecektim ama acil bir durum olduğu için Halil Albay erken çağırdı. Ilgar Timi'nin yeni üyesi ve komutan yardımcısı Üsteğmen Milat Varol" dedim...
*****************************************
Yeni bir bölüm daha. Dersler, sınavlar derken yeni vakit bulabildim. İnşAllah bu bir haftalık süre zarfında birkaç bölüm daha atmaya çalışacağım. İyi okumalar. Allah'a emanet olun. Es-selemü aleyküm ve rahmetullahi ve beraketühü...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİLAT (Özel Kuvvetler Serisi 1) -Askıda-
Teen FictionBir asker düşünün...Babasının baskılarından ve engellemelerinden kaçmak için öğretmen olduğunu söyleyen ve asker olan... Bir asker düşünün...Özel kuvvetlere girmek,vatanını korumak için birçok şeyi kaybetmeyi göze alan... Bir asker düşünün yeni göre...