ÖRDÜ KADER AĞLARINI.

16 2 0
                                    


ÖRDÜ KADER AĞLARINI

SEKİZİNCİ YAŞ.

"Bebeğin beşiği çamdan,"

"Yuvarlandı, düştü damdan."

"Bey babası gelir, Şam'dan."

Renkli ışıklarla çevrelenmiş lunaparkta çocukların neşeyle attığı çığlıkları, aileleriyle ya da sevdikleriyle sonsuz bir süreyle eğlenen herkesi görebiliyordu Karaca. Elini tutmuş onun yürümesine yardımcı olan babasına başını kaldırırken gözünün önüne gelen kahküllerinin arasından baktı. Saçları kirpiklerine değiyor, bazen onu rahatsız ediyordu ama babası onları sevdiği için hiç kesmek istemiyordu. Sanki kesse babasının sevgiyle ona bıraktığı o izleri de kesip atacakmış gibi geliyordu. Sonra bir oyuncağa yaklaştılar birlikte. Küçük Karaca'nın tombul ellerinin biri babasının sıcak avuçları içerisindeyken biri o beyaz tüllü eteğini tutuyordu. İçinde hafif bir korku vardı. Oysa babası yanında, en sevdiği renkli ışıkların yanındayken bir korku vardı küçük kalbinde. 

Küçük Karaca. 

Küçük, güzel Karaca. 

Kırmızı rugan ayakkabıları her adım attığında asfalt zeminde tok bir ses çıkartıyorken bunu bildiği için belli bir ritimde atıyordu adımlarını. Çıkan her seste küçük bedenini farklı şekilde sallıyordu. Uzun, dalgalı saçları bedeni sallandıkça sağa sola savruluyor, birbirleriyle dans ediyordu. 

Daha sonra eteğini sımsıkı tutmuş avucunu açarak parmaklarını serbest bıraktı. Serbest kalan elindeki tombul parmaklarından birini kaldırarak salıncağı işaret etti babasına. "Bu!" diye konuştu heyecanla. "Buna bineceğim," Tam bu isteğini dile getirdiği sırada babasının telefonun çaldığını duydu. Babası saatler içerisinde ilk defa bıraktı küçük Karaca'nın elini. Boşluğa düştü Karaca'nın eli. Bir yön bulamadan öylece bıraktı kendini. Babası cebinden çıkardığı telefonda ekrana baktığında dudakları genişleyerek en sevdiği o gülümsemeyi gösterdi. Karaca'nın gözleri babasının gülüşünde takılı kaldı, en sevdiği görüntüydü bu. Karşısında durduğu bu renkli ışıklar artık umurunda değildi çünkü babası gülümsüyordu ve hiçbir renk bu kadar güzel görünmüyordu gözlerine. Babası telefonunu cevaplandırarak kulağına götürdüğünde bir saniyenin ardından babasının yüzündeki o gülümseme yavaş yavaş kaybolmaya başladı. Buna üzülmek istedi karaca, oysa babası gülümsediğinde öyle yakışıklı oluyordu ki ondan başka hiçbir yere bakmak istemiyordu. Babasının yutkunduğunu işitti sonra, kırmızı rugana ayakkabılarını durduğu yerde bile hareket ettiriyor ve çıkan sesin ezgisiyle daha güzel hareket ediyordu olduğu yerde. Saçları hareketlenmiş, her teli farklı bir tel ile dans ediyorken, babasından gelen gürültülü ses ile irkilerek durdu hareketlerini. 

"Ayşegül!"

Koskoca lunaparkta, yüzlerce insanın kahkahası, neşeli çığlıklarının yanında gökyüzünde ki kuşların cıvıltı seslerinin arasına karışan babasının annesinin adını söylediğinde kullandığı ses tonu, acıklıydı. Canhıraş bir yardım çağrısıydı sanki. Karaca ne yapacağını bilemeden öylece babasını izlerken babası aniden arkasını döndü ve az önce birlikte heyecanla renkli ışıkları görmek için geldiği o yola koşar adımlarla dönmeye başladı. Adım adım uzaklaşıyordu küçük Karaca'nın babası kendisinden. Babasının adımlarını, gidişini izleyen Karaca bulunduğu o rengarenk ışıkların altında korktuğunu hissetti. Aslında korku nedir bilmiyordu Karaca, daha önce bilemediği o duyguyu nasıl adlandırabilirdi ki? Duraksattığı adımlarını hareketlendirdi ve babasının peşine düştü. Kırmızı rugan ayakkabıları, Karaca koştukça hareketli bir ezgi sesi çıkartmak yerine Karaca'nın korkmasını sağlayan güçlü sesler bırakıyordu. Karaca adım attıkça daha korkuyor ve ilk kez tanıştığı bu duyguyu hiç sevemediği için biran önce kurtulmak istiyordu. Oysa bu duygu artık onun yuvası olacaktı ama daha henüz bunu bilmiyordu. Koştu Karaca. Çok koştu. Babasına yetişmek için küçük bacakları acısa da hiç durmadan koştu. Arabaların önünden, insanlara çarpa çarpa babasına doğru koştu. Sonra evlerinin önüne ulaştılar. Turuncu bir renk gördü ilk önce küçük Karaca. Beyaz evlerinden turuncu ışıklar yükseliyordu, öyle sıcaktı ki bu turuncu ışıklar çok uzak olsa bile o ısıyı hissedebiliyordu. Komşu teyzeleri, amcaları hatta arkadaşları bile bağırıyor, yardım istiyorlardı. Birine sesleniyorlardı. Ayşegül içeride diyorlardı.

ÖRDÜ KADER AĞLARINIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin