ÇOCUKLUĞUN İPLİĞİ

14 2 0
                                    



ÖRDÜ KADER AĞLARINI 

Bölüm On Yedi - Çocukluğun İpliği

Cem Adrian - Kül

Yeliz - Yalan

Geçmişimden düşen bir anı.
Kalbimin sancısı.
Gözlerimin aydınlığı
Göğüs kafesimin ağrısı,
Zihnimdeki ağın sanrısı...

Kalbime düşen bir kibrit bütün organlarıma sıçramış, cayır cayır yanıyordu. Bedenimde bulunan o kibritin sahibi kimdi? Ne için atmıştı o kibriti? Biri dünyaya geldiğinde bazen kötülük görür ve bunu yaşardı, bazen de iyilikle karşılaşırdı. Ben doğduğumda annem ve babam evdeyken gelmeye karar vermiştim. Sıcak bir sobanın yanında, sıcacık bir odanın içerisinde annem ve babam benim dünyaya gelmeme yardımcı olmuşlar. Hiç kimse yardım etmemiş, kimse annemin çığlıklarını duymamış, kimse babamın yardımına koşmamış. Annemin canı o kadar yanmış ki yine de beni kolları arasına aldığında bu acısı tuz olup gitmiş. Bana her zaman canımdan Karaca derdi. Onun acısından, canından gelen bir parçaydım. 

Acısından doğmuş, mutluluğunda ölmüştüm. 

Yirmi üç yıllık hayatımda birçok kez silah tutmuştu elim, ilkinde Ramiz Dayı ve babam ile Ramiz Dayıların köyünde avlanmaya çıktığımızda tutmuştum, babamdan gizlice. Amacımız hayvan öldürmek değildi, Ramiz Dayı, Selim ve benim için doğada bulunan hayvanları göstermek istemişti. Annem, dizimizin bir karış altındaki karlardan korkup gitmemizi istememişti fakat babam benim isteğimi geri çevirememiş ve hep birlikte ormana gitmiştik. Selim çok korkmuştu, elimi hiç bırakmamış, korkmasına rağmen sırf ben istiyorum diye gelmişti. Çocuktuk, küçüktük ama aramızda ki örülen ağ boyumuzdan bile büyüktü. 

Uzun bir yürüyüşün sonunda bir çınar ağacın arkasında karartı görmüştük. Ramiz Dayı ve babam vahşi bir hayvan olduğunu düşünerek küçük bir çalılığın arkasına toplamıştı bedenlerimizi. Sonra hepimiz Ramiz Dayının boynuna astığı dürbünle o karartıya bakmak istedik. İlk Ramiz Dayı baktığında kısık sesle gülmüştü, Selim ve ben ne gördüğünü merak etmiştik. Hatta Selim, "Ayı mı baba?" diye sormuştu. O zaman bile o ormanda ayı bulunmayacağını biliyordum fakat Selim'e bunu söylememiştim. "Kendiniz bakın," diye cevap vermişti Ramiz Dayı. Küçük ellerimin arasına dürbünü aldığımda bir gözden ben, diğerinden ise Selim bakmaya çalışmıştık. "Aa! Geyik bu!" demişti Selim yüksek sesle. 

Babam gülmüştü, sallanan göğsünden hissetmiştim bunu. Dürbününün yansımasından geyiğe benzemeyen, oldukça güzel bir kahve tonlarında, vücudunda küçük küçük beyaz lekeler olan hayvana hayretle bakmıştım. Babamın öğrettiği hiçbir hayvana benzemiyordu. 

"Hayır, geyik değil Selim." demişti babam, Selim'e karşılık olarak. "Hem sessiz olmalısın, o çok narin bir hayvan. Yüksek sesten korkar ve gider." demişti. Dürbünü gözlerimden çekmiş ve merakla babama kaldırmıştım bakışlarımı. Ramiz Dayı elimizden tekrar dürbünü aldığında küçük bir ses çıkmıştı ormanın sessizliğinde. Canı yanan birinden çıkan inleme sesine benziyordu. Ramiz Dayı sessizce ayağa kalkmış ve çalılığın arkasından çıkarak o çınar ağacına doğru yürümeye başlamıştı. Babam, Ramiz Dayının neden gittiğini biliyormuş gibi bize dönmüştü. 

"Yaralıya benziyor, şimdi sessizce yanına yaklaşıp yardım edeceğiz, Tamam mı?" diye sormuştu. Hevesle başımızı sallamış, tamam demiştik. Saklandığımız çalılıkların arasından çıkmış, sessiz adımlarla Ramiz Dayıyı takip ediyorduk. Selim'in korkusu azalmıştı, duyduğu merak duygusu korkusunu azaltmıştı. Ramiz Dayı çınar ağacına yaklaştığında babam adımlarını durdurmuş ve sessiz olmamızı işaret etmişti. Ramiz Dayı, çınar ağacının arkasındaki hayvana yaklaştığında birkaç çıtırtı gelmişti, ürkek hayvan yakalanma korkusuyla çırpınmıştı fakat yarası büyük olduğu için ayağa kalkamamıştı. 

ÖRDÜ KADER AĞLARINIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin