KABUK BAĞLANMIŞ YARA

20 2 0
                                    



ÖRDÜ KADER AĞLARINI

Bölüm Dokuz - Kabuk Bağlanmış Yara

"Ölmekten daha zordu bu ölüm saatini bekleyiş..." – Stefan Zweig

Damien Rick - The Box

İnsan yere düştüğünde canı yanardı, belki kanardı. Bağırmak isterdi, o yaranın acısını geçirmek isterdi zira bir beden neden acı çekmek istesin ki? Ağlamak istiyor, bazen canının acısı o kadar fazla olurdu ki bağırmak isterdi. Ama bağıramıyordu, ağlayamıyordu.

Çünkü artık çocuk değildi.

Oysa ağlamak sadece çocuklar için miydi? Çocuklar ağlamak için değil etrafa neşe saçmak için görevli değil miydi? Bir insan bağırmaktan ya da ağlamaktan suçlu olur muydu? Ağlamak sadece çocukların; gülmek yetişkinlerin ise neden gözyaşlarımız yanaklarımızdan süzülüyordu?

Elimdeki silahına ağırlığını sanki kalbimde taşıyordum fakat bunu belli etmiyordum zira küçük bir hareketimde bana karşı korkusu yok olurdu.

"Yatalak bir annen var," diye konuştum buz gibi bir kaya parçası sesimle. "Karına o kadar düşkün bir omurgasızsın ki o istediği için huzur evine kapattın. Oysa her gece başka kadınların yataklarından çıkmıyorsun," ardından alayla güldüm. "Çok pardon... Sen karını ve anneni çok seven bir babasın değil mi? Neydi kızının ismi..." silahı çektim ve dudağıma yaslarken düşünürmüş gibi yaptım. "Ceylin? Cansu? Hayır, Ceyda. Evet, kızının ismi Ceyda'ydı." Sonra alaylı ifademi sildim ve yükselen öfkemle tekrar silahı doğrulttum.

"Bana o adamın adresini söyle." Yüzü bembeyazdı. O kadar şaşırmıştı ki dudaklarını oynatamıyordu.

"Ölürsem konuşmam diyordun." Silahı salladım "Konuşmayacaksan öldürelim o zaman." Emniyeti açtığımı belirten küçük ses kocaman depoda yankılandığında yutkundu. Atalay'ın hala dışarıdan sesleri geliyordu. Buraya birini çağırdığını anlamıştım.

"Yapamam." Kulaklarıma giren bu kelimeyle kaşlarım çatılırken dilimi dişlerimin üzerinde gezdirerek soluğumu verdim.

"Şimdi karımı, annemi, kızımı çoktan rehin almıştır. Karaca, bunu benden isteme."

"Bu kadar mı seviyorsun aileni!?" diye bağırdım güçlü bir sesle. "Bende ailemi seviyordum ama bak," silahı indirmeden etrafı gösterdim. "Benim ailem yok. Neden?"

Bana cevap vermemesi daha da öfkelendiriyordu. "Cevap ver! Neden yoklar?"

"Bilmiyordum! Allah kahretsin bilmiyorum."

Silahı tekrar kaldırdım ve alnından çekerek sol kolunun hizasına getirerek hiç düşünmeden sıktım. Silahtan çıkan kurşun koluna saplandığında son gücüyle bağırdı. Atalay'ın artık haykırışları net bir biçimde kulağıma dolarken hiç biri umurumda değildi.

"İçinde sadece iki tane kurşun var." Kafamı omzuma yatırırken gözlerimin ardındaki o ateşi görmesine izin verdim. "Biri kolunda, diğeri beyninin içerisinde olacak."

"Bunu yapma,"

Kaşlarımı kaldırırken zihnimdeki sesin bir gölge gibi fısıltısı kulaklarımı tırmalıyordu. "Neden?"

"Ölmek istemiyorum."

Benim annem ve babamda ölmek istemiyordu. Güzel bir gelecekleri, yaşayacak hayatları varken hepsi ellerinden alınmıştı. Anne ve babama kimse acımamıştı ve bende acımayacaktım.

ÖRDÜ KADER AĞLARINIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin