AYIN GÖZLERİNDEN AKAN KAN DAMLALARI

14 3 0
                                    


ÖRDÜ KADER AĞLARINI

Damien Rice Cheers Darlin'

Bölüm Sekiz - Ayın Gözlerinden Akan Kan Damlaları

İnsanın zannedişlerı aslında görmezden geldiği en büyük korkusuydu.

Asilkan ile gözlerimiz dakikalarca birbirinden ayrılmadı. Koyu kahverengi gözlerinin içerisindeki o halkaya baktım ve içimden geçen binlerce cümleye sağır kaldım. İlk kez sadece bir saniyeliğine zamanın durmasını istedim. Ensemdeki nefesin varlığını unutmayı, vicdanımın susmasını ve en çokta içimdeki karanlığın aydınlanmasını diledim.

İkinci kez hayal etmiştim.

Yıllar önce gerçekleşemeyen hayalimden sonra bir daha haram kıldığım duyguyu yaşamak beni alaşağı etmişti. Dudaklarımı birbirine bastırdım. İkinci kez yine hayal kırıklığına uğramıştım çünkü zaman durmamıştı, akıp gitmişti. Ensemdeki gölge peşimi bırakmak yerine daha da yakınlaşıyordu ve vicdanımın sesini hiçbir ses kapatamazdı. Kulaklarımı kapatsam gözlerim açık, gözlerimi kapatsam kalbim çarpıyordu. Vicdanım hiçbir zaman susmuyordu. Daha önce hissedemediğim duyguların esiri olmamak için ellerimi bacaklarımın üzerine koydum.

"Kaderde varsa yaşanır elbet," dedim dakikalar sonra. Sesimde bir duygu yoktu. Cümlemin kararlılığı ya da inancını güçlendirecek bir ton kullanmamıştım çünkü buna inancım yoktu.

Asilkan'ın kafasını salladığını gördüm. "Doğru," diye onayladı pürüzlü bir ses tonuyla. Artık gitmeye karar verdiğimde ayağa kalktım. Gözlerimi kaldırdım ve onun koyu kahverengi gözlerine baktım. Neden o kadar yakınken bir o kadar yabancı duruyordu bu gözler, nereden tanıyordum? Bazı anılara tutsak iken hatırlamak istediğim anılarımdan sürgün edilmiştim. Bir gecede mahkûm kesilirken bir gece de idam kararım verilmişti. Kendi acımın büyüklüğü karşısında kendimle baş başaydım o duvarı yıkamaz ve ardında kalanları duvardan geçiremezdim. Bir kere yalnızlığı tadan ruh kalabalığın anlamını hiçbir zaman tadamazdı. Dudaklarım sızladı, küçükken kurduğumuz sofralar aklıma geldiğinde gözlerimi kapattım ve tekrar açarak gideceğimi söylemek için dudaklarımı araladığım sırada Asilkan, bakışlarını bana çevirmeden hala insanları izlerken konuştu.

"Çok dalıyorsun," dedi bir mühür bastırır gibi. "Bazen cehennem çukurlarına, bazen cennet bahçelerine..."

Dudaklarımı ıslattım. "Bu iyi bir şey değil mi?" Ses tonum istediğim gibi sert çıkmadığında kaşlarımı çattım. Cehennem çukuru geçmişimdi fakat cennet bahçelerimde küçüklüğümde kalmıştı. Bir tarafımda ateşler yanarken bir yanımda ateşleri söndürmeye çalışan buzlarım vardı. Buzları attıkça ateşte eriyenler sanki bunun tersini yapıyor gibiydiler. Ateşin içine giriyorlardı fakat ateşi söndürmek yerine kendilerini küçük bir su birikintisine dönüştürmekte gecikmiyorlardı. Geçmişim pas tutmuş bir demir parçasıydı ve kokusu her tarafımdaydı.

Sorum üzerine kafasını olumsuzca salladı. "Değil, bazen kendimizi bahçelerde görmek isterken alevler içinde kaldığımızı fark ediyoruz." İrkildim ve bu dikkatini çektiğinde insanları inceleyen göz bebekleri bana doğru çevrildi telaşsızca. Duruşumu bozmadan, boğazımı sıkı sıkıya saran o yumruğa tutundum. "Bazen ise hak ettiğimiz yerin aslında bir cehennem çukuru olduğunu sanarak cennet bahçelerini kaçırıyoruz."

Alaya aldım. "Süslü edebiyat cümleleri," Yarım kalmış bir romanın son sayfasıydım. Yarım kalacağını bile bile cesaret edip okuyamayacaktım hayatımı. Okumaya cesaretim yoktu.

ÖRDÜ KADER AĞLARINIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin