19. Bölüm

979 87 4
                                    

Merhaba arkadaşlar Çember 7bin okunma aldı, cidden çok mutluyum!!!! İlginiz icin teşekkür ederim sizi ham yaparım ya!!!

Fikirlerinizi ve düşüncelerinizi buraya alabilir miyim? Buraya kadar nasıl buldunuz?

19. Bölüm:
"Bir" dedim içimden, yapamazdı. Azat'ı vuramazdı. "İki" dedim sonra yine, herkes düşman olan iki kardeşi izliyordu. Bacağım açıldığı için Buğra'ya tutundum.
"Üç" oldu sonra Çağrı silahı sıkıca tutup emniyet kilidini açtı, Azat hiçbir tepki vermeden kardeşinin gözlerinin içine bakıyordu. "Dört" dedim, yutkundum. Namluyu Azat'ın kalbine dayadı

Ve Beş...

Üç el silah sesi

Kalbimin durduğunu hissettiğim ve tüm evrenin sustuğu o saniyeler.

Çağrı Merter silahı havaya ateş edip namluyunun ucunu Azat'ın çenesine dayadı. "Beni kışkırtma! Seni öldürürüm." Diye tısladı. Azat durumdan gayet memunmuş gibi gülümsedi

"Yapsana hadi, vur beni. Kapat davanı. Batırdığım gemiler, patlattığım tırlar sonra düşürdüğüm yük uçakları... Hadi! Al intikamını vur beni!!" Diye bağırdı. Çağrı sert bir şekilde yutkundu ve silahı eline iyice yerleştirdi. "Yapma" dedim, dayanamamdım "pişman olursun"

"Siz karışmayın Leyla Hanım Yenge. İki kardeş arasına girilmez bilmiyor musunuz?!"

"Bilmiyorum, kardeşim yok çünkü" dedim, alayla güldü. "Benimde yok- tu. Bi ibne gelinceye kadar!"

Azat seri bir şekilde silahı elinden alıp fırlattı. Sonra elini büküp kaval kemiğine tekme atarak onu diz çökmesine neden oldu. "Namluyu çevirdiğinde bana ateş etmeliydin, hakkını kaybettin. Beni öldürmediğin için pişman olacaksın abi."

Azat, Çağrı Merter'i sertçe itip elini bana uzattı, hızlıca elini tutup yürümeye başladığımızda arkadan bir kahkaha koptu. "Tik tak küçük kardeş! Tik tak, zaman akıyor, tik tak! Gerçekler gün yüzüne çıkıyor. Tik tak küçük kardeş. Baban ve annenin ölüm yıl dönümü yaklaşıyor.!"

Azat durmadı. Merter'in adamları silahlarını bize çevirdiğinde yürümeye devam ettik amaçları onu korumaktı bunu bildiğimiz icin yürümeye devam ettik.

Gemi limandaydı, kocaman gemi başımı döndürmüştü ama bakmak hoşuma da gitmedi değildi. Hepimiz dışarı çıktığımızda Martin öfkeyle Azat'a doğru yürümeye başladı. "Bunu bize nasıl söylemesin! Onunla kardeş olduğunu bizden sakladın!!"

"Martin! Dur ne yapıyorsun içeride olanları görmedin mi? İyi mi araları!" Diye araya girmeye çalıştım.

"Bana onu mu savunuyorsun?! O oruspu çocuğu beni ailemi katletti ve bu da onun kardeşi!!"

"Ee yani? O adam dediğin kişi kendi kardeşinin ölüm emrini verdi! Ondan hesap mı soruyorsun? Bence oturun masaya ve durum analizi yapın, çocuk değilsiniz" diye bağırdım ingilizce konuşarak.

"Burnumun dibindeydi ama onu öldürmedim!!" Diye bağırdı, Azat ellerini pantolonun cebine soktu ve Martin'e doğru birkaç adım attı. "Öldürseydin, sana kim engel oldu. Adamlardan birinin silahını isteyip onun beynini patlatabilirdin, neden yapmadın?" Sakinliği insanı çıldırtabilecek cinstendi.

Martin sustu, Azat ona alayla bakarken gözlerimi kapatıp derin nefes alıp verdim. "Biri 23 biri 27 yaşında. Anasınıfı öğrencileri kadar akılları yok! Mucize bunlardan daha zeki olduğuna yemin ederim!"

"Kızım zekidir, bana çekmiş"

"Zekası sana çekmesi için ilk önce senin bir beynin olması lazım bilader" dedi, bu ses Buğra'dan gelmişti. "Hangi akla hizmet iki kez gönderdiğim alarmı duymazsın. Romantizim yaşayın diye göndermedik sizi oraya, yok yani ne yapıyorsanız artık duymamışsnız-" dedi Buğra. Bu süre zarfı içinde Azat Hilmi'den silahı aldı ve Buğra'nın ağzına namluyu soktu.. "Şimdi konuş, söyle söyle ne diyordun?"

ÇEMBERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin