"BAK ONA!" dedim, yüzünü Leyla'ya doğru cevirdim. "Sence kaybedecek bir şeyim kaldı mı?!! Sıksam mesala sana şu, adamların da bana sıkacak ölüp huzura kavuşurum!! Niye geldin yine!! Alay etmeye mi? Yürek mi yedin de benim evime adamalarını toplayıp gelebiliyorsun!!!" Çenesini elimden kurtulup ayağı kalktı. "Çek lan elini bebe!" Elini cebine soktu küçük bir şişeyi çıkarıp bana uzattı. "Yardım edelim diye geldik dayak yiyelim diye değil"
Elindeki şişeye baktım, sonra da dağılmış yüzündeki ciddiyete. "Ne?"
"Zaman kaybedeceğine seruma enjete et panzehri yoksa son Karakuş eşekler cennetine gidecek" dedi, kendini camın kenarındaki koltuğa bıraktı. Ellerini ensesinde birleştirip bacak bacak üzerine attığında yüzümü buruşturarak onu izledim. "Sana neden güveneyim?"
"Azat, Atilla belamı sikti git şu ilacı enjekte et sonrada bunu benim üzerime atanı bulalım, hadi üvey, hadi!" Dedi, elimdeki şişeye baktım, en azından olasılığı vardı, elimdeki olasılığı seruma enjekte etmesi için Esat'a verdim.
"Abi emin misin?" Ses vermedim, sadece kafa salladım. Tedirginlikle aldığı panzehri seruma enjekte ettiğinde yüzümü Çağrı'ya çevirdim. "Atilla seni neden buldu?" Saçlarını karıştırdı. "Nerden bileyim ben! Evimi bastı! Evimi! Tüm adamlarımı tek başına imha etti!"
Boğazına yapıştığım an sırtını sertçe duvara yasladım. "Neden lan!? Bu panzehrin sende ne işi var!?"
"Çünkü zehri ben ürettim!" Dağılmış yüzüne yumruğu indirdiğimde yere yığılması bir oldu. "Sen zehirledin onu!?" Üzerine eğilip art arda yumruklar geçirmeye başladım. "Sen benim hayatımı elimden almak istedin!? Şimdi ben seni yaşatır mıyım lan!!?"
"Ben....sadece....üretip....sattım. Sadece üç kişiye sattım!" Son yumruğum havada kalmıştı. Nefes nefese suratına bakarken içeriye Martin girmişti. "Kime? Kime verdin?" Diye sordu bağırarak. "Kime sattın..." Küfür edemiyordum. Küfür edebileceğim biri değildi. "İş gizliliği"
Martin elimin altındaki Çağrı'nın yakasından tutup sertçe kaldırdı ve pencereyi açıp aşağı sarkıttı. "Öt!" Dedi türkçe. "Seni gebertmem için çok nedenim var, seni öldürürüm toprağa bile vermem yakarım leşini. ÖT!!"
"ÖFFF BE, Sesin çok iğrenç lütfen Türkçe konuşma." Martin biraz daha sarkıttı. "Hop! Hop! Dur!! Bak evleneceğim ben, yapma" dedi. Onları bırakıp bıkkın bir nefes verdim ve Leyla'nın haraketsiz bedeninin yanına oturdum.
Siyah hafif dalgalı saçlarını öptüm. Parmaklarımı bembeyaz, soğuk teninde gezdirdim. O beyaz değildir normalde, buday tenlidir. Dudakları da mor ve bu kadar solgun değildir, kırmızı dudakları vardır. Tabi ben öpünce daha kızaracaktı. O gözlerini açtığında öyle öpecektim ki dudaklarının rengi geçecekti. Ona sürekli onu sevdiğimi söyleyecektim, ona sarılacağım ki kimsenin gücü yetmiyecek onu benden almaya. Onsuz uyumayacağım gerekirse onsuz nefes alamayacaktım.
"Döl israfı! Gebertirim seni, on saniyen var eğer konuşmazsan atarım seni!" Martin hâlâ çabalıyordu. Ona zarar verirse Çağrı'nın adamaları onu öldürdü onun için biliyordu ve konuşmuyordu.
"Azatcığım, şu gavuru alabilir misin başımdan? Kızla buluşacağım sallaya sallaya kafam bir milyon oldu"
"Seni gavur gibi sikerim göt! Öt göt, öt!!"
"Öt göt? Azat bana göt diyor bu?" Gittikçe salaklaşıyordu.
"Esat ne zaman uyanır?" Sorumla Esat düz bir ifadeyle bana döndü. "Abi şöyle...yani-"
"Esat yuvarlama lafı!" Sesimin gücü ile titredi ve yutkundu. "Abi panzehirin işe yaramama ihtimalide var..."
Dünya durdu.
Zaman durdu.
"O-o ne demek?"
"Eğer üç gün içinde uyanmazsa bitkisel hayata da geçebilir....ölebilirde"
Leyla? O ölmezdi! İmkansızdı, ben onu on iki yıl boyunca korumuştum şimdi mi koruyamayacaktım. Ona birşey olmazdı, o dayanırdı her şekilde uyanırdı. Biz daha birbirimize seni seviyorum bile diyememiştik.
"Esat, yaşatacaksın! O ölmeyecek!" Gözlerimi çaresizlikle ona diktim
"Elimden geleni yapacağım abi. Sakin ol"
"Daha iyisini yapacaksın, onca okulu boşuna mı okuttum ben sana!" Kafasının hızlıca salladı. "Peki abi"
En son onu bu halde Rusya'da görmüştüm. İlk dövüşmeye başladığı yıllarda. Demirden bir kafese girmişti karşısındaki adam onun en az uç katıyken ona kafa tutması zaten saçmaydı. Temiz dayak yemişti, bayılmıştı ringin ortasında onu öldü diye öylece bırakıp gitmişlerdi. İşte o zaman da böyle sorgun teni ve hiç kırpmadığı gözleri ile savunmasızca yatıyordu. O günde Leyla'ya böyle bakmıştım.
İki gün çoktan geçmişti, hiç bir şey yapmadan sadece Leyla'nın olduğu yatağın sağ tarafina uzandım ve onu seyrettim. Olur ya hani parmağını hareket ettirir yada gözlerini kırpar görürüm diye bekledim. Gözlerini açınca ilk beni görsün istiyorum, onun kahvenin en güzel rengine bakmak istiyorum.
Uyanır mı meçhuldü, korkuyordum her saniye artıyordu bu, benim evimde benim yatağımda benim sevdiğim kadını zehirlemişlerdi ve ben ayakta uyumuştum. Onu koruyamadım. Bana verilen emaneti koruyamadım. Bade ablaya, Bülent abiye nasıl hesap verecektim. Veremezdim. Emanetinizi korumayı beceremedim nasıl derdim.
"Azat, hiç uyumadın. Git dinlen biraz dinlen, ben buradayım " uykusuzluktan acıyan ve muhtemelen kızarmış gözlerimle Martin'e baktım. "Hayır, iyiyim ben. Leyla uyanacak zaten ilk beni görsün istiyorum"
İsrar etmedi. İki günden beri sürekli uyumam için beni ikna etmeye çalışıyordu. Uykum olsa uyurdum, uyuyamıyordum, canım yanıyordu sanki, kalbimde bir ağırlık vardı ve kalkmıyordu.
Yastığı çekip Leyla'nın yanına uzandım. Teninin bu kadar soluk olması her seferinde canımı bir kez daha acıtıyordu. Kuru dudaklarını ıslatmak için dudaklarımı dudaklarına baktırdım. Derin uykusu onu benden tamamen almasından korkuyordum. Buram buram o korkuyu hissediyordum. Bu korku ne nefretten be de öfkeden geriye kalan bir duygu değildi.
Gözlerim ne zaman kapandı bilmiyorum, uzun zamandır uyumadığım içindi muhtemelen. Yavaşça gözlerimi aramadığımda koyu kahveleri görmeyi beklemiyordum. "Günaydın " kelimesi döküldü kuru dudaklarından. Ellerimi saçları arasında gezdim. "Günaydın, neden bu kadar çok uyudun? Hiç uyanmayacaksın sandım"
"Uykuyu severim, biliyorsun bunu" dalga geçti gülümseyerek. O gülümsedi, tüm yaralarım iyileşti sanki. Kalbim bu anı bekliyormuş gibiydi.
"Sevme, bu kadar çok uyuyacaksan savme." Dedim, ilaçlarını vermeliydi iyi olması için, sırtımı yatak başlığına dayadım ve "Esat! " diye bağırdım. Leyla'nın eli yanağıma gittiğinde kendime lanet ettim. Yeni uyanmıştı ve ben onun yaninda bağırıyordum.
"Azat..." dedi, biraz doğrulmaya çalıştı.
"Leyla, sonra konuşalım güzelim şimdi dinlen biraz. Ben Esat'ı çağırayım gerekli ilaçları getirsin."
"Dün gece gerekli her şey yapıldı. Ben iyiyim, yeterincede dinlendiğimi düşünüyorum " içim alev alev yanıyordu. Ona öyle sarılmak istiyordum ki içime hapsedercesine, kokusuna teslim olurcasına sarılmak istiyordum.
"Ne zaman uyandın?" Diye sordum. kafasını hafif bana çevirdi. "Dün gece " uyumuştum o yorgunluğun etkisiyle. Hala soğuk olan ellerini tuttum "Leyla, bir daha bu kadar uzun uyuma olur mu? Çok gerekmedikçede uyuma zaten... yandım ben, tükendim, bittim. Sen o haldeyken her saniye bir kez daha öldüm her saniye acım, yangınım artarak öldüm. "
"Uykumda seninleydim. Hep olduğum gibi. Hep aklımda sen vardın, duyuyordum herkesi her şeyi duydum ben. Sadece gözlerim kapalıydı, özledim seni, sana sarılmayı."
"Sana öyle sıkı sarılacağım ki Leyla bunu tahmin bile edemezsin." Parmaklarımı saçları arasında gezdirdiğimde elini boynuma atıp biraz eğilmeme neden oldu. Yorgun gözlerini bana diktiğinde yutkunmuştum nefesi ağzımdan ciğerlerime gittiğinde Allah'a her seferinde şükür ettim.
"Azat, evlenelim"
Kısa oldu biliyorum kusura bakmayın. Diger bölüm hem uzun olacak hem çabuk gelecek
Sizi çoook seviyorum!!!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇEMBER
Fiksi Umum"12 yıl geçti Leyla'm bir daha geçmesin" dedi. Kalbim hızlanmaya başladı. Önce parmak uçlarımı öptü. "Bir daha dayanamam" daha sonra yüzümü ve alnımı...