Gözünün önünde oynayan sahneyi daha fazla izlemek istemiyordu. Gururuna yediremediği hareketlerden sonra yerinde durmayıp ikilinin yanına gitmişti. Pansuman yapan kadının kolunu tutup çekiştirdi.
Kuzenini kolunu çekip duran eli fark eden Cihan ayağa kalkıp, onu uzaklaştırmak için itmişti. Keskin bakışma savaşına giren adamlar bir birini gözleriyle öldürebilirlerdi sanki. "Asel, odaya." Dedi tıslayarak. "Hayır Asel, otur oturduğun yerde." Başını sağ sola sallayan kadın iki hırslı adamın arasında kalmıştı fakat ne olursa olsun kocasının sözü daha önemliydi onun için. Ayağa kalkarak, ufak adımlarla yukarı çıkmak için mutfaktan ayrılmıştı.
Odaya giden kızın ardından, tüm yüzünü kaplayan galibiyet sırıtışıyla Cihan'a baktı. Ben kazandım dercesine parlıyordu gözleri, o kazanmıştı evet. Şimdilik... "Çık git evimden." Dedi sakince. Bu sözün üzerine bir milim bile kımıldamayan adamın yakasına yapışmıştı. "Telefondan arayıp tehdit etmek kolay koçum." Kıkırdayarak sözüne devam etti.
"Yemezler."
Daha da sıkı kavradı gömleğinin yakasını. "Bir daha karımın yanında görürsem seni, bir yerini keser eline veririm."
"Ağa bozuntusu." Diye karşılık verdi dişlerini sıkarak.
Aniden etrafında toplanan adamlara baktı. Tuttukları silahların ucunu tamamı ona doğru çevrilmişti.
Bir şey yapmaya kalksa anında onu indirmeye hazırlardı. Bir tetikle yerle bir ederlerdi onu. Sesi kesilen adamın yakasını bırakarak adamlarına seslendi. "Şuna kapıyı gösterin." Kollarından tutan adamların kapı dışarı sürüklemesiyle gelmesiyle gitmesi kısa bir zaman almıştı.
Merdivenlerden ikişer ikişer çıkarak, odaya gönderdiği kadının yanına gitmişti.
Odaya vardığında yatağın kenarında sessizce oturan Aselin yanına oturdu. Derin bir nefes aldı...
"İlla canını yakmam mı lazım ha." Koyulaşan gözlerle baktı kadına. "Kimdi o. Ne hakla dokundu sana." Bakışlarını yere odakladı, kendine hakim olamamak korkusuyla elleriyle oynayıp duruyordu.
"K-Kuzenim..." Diye korkuyla kekeleyen kızla, başını arkaya itti.
"Kimi kandırıyorsun lan sen." Dedi alaylı kahkaha atarak, yanında oturan kadının omuzunu tuttuğu gibi yatağa savurdu.
"Lan sen kimin karısı olduğunu biliyor musun?!"
Sinirle duvara o meşhur yumruklarından vurmuştu.
"Ben Çağan Miranlıyım! Namusuma dil uzattırmam."
Elini kaldırdı. Korkuyla yüzünü avuç içleriyle saklayan kadını fark ettiğinde durmuştu. "Seni doğduğun güne pişman ederim Asel."
Yutkundu... Hem korkuyla hem de midesinde uçuşan kelebeklerle. İlk kez adını kocasının dudaklarından duymuştu.
Kollarını tutarak başının üstünde birleştirdi. Karısının narin bacaklarını bacaklarının arasına aldı. Nefesini öfkeyle suratına ufluyordu. "Kimse dokunamaz sana, anladın mı." Diye fısıldayarak yüzüne yaklaştı, nefesi nefesine karışıyor gibiydi mayhoş bir tat bırakıyordu geriye.
Kahvaltısını da yapamamıştı zaten midesi gurulduyordu. Nereden çıktı bu Cihan denen adam?! Keşke öldürseydi onu, öldürüp o dokunuşları yok etseydi. Geriye doğru doğrularak ayağa kalktı.
"Hazırlan, kahvaltıya çıkıyoruz." Dedi birden bire. Düşünüp karar vermeden önce şu lanet midesini doldurması gerekiyordu. Bir türlü yemek yemeye fırsat bulamıyordu, herkesin gıcıklığı mi üstündeydi? Sakinleşmeye başladığını hissettiğinde bir günlüğüne de olsa her şeyi unutacaktı. En başından beri unutacaktı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asel
General FictionKüçücük bir bedeni nasıl sığdırdılar beyazlar içine? Oysa kendi halinde saf ve naif dünyadan kopuk bir kızken, koskoca konağa nasıl sığdırdılar? Her yeri intikam kokan bir adamın ruhuna işleyen kız... Hayat fazlasıyla Asel kokuyordu. ❝Madem ki sen...