Paslanmış duygulara teslim etme kendini, ya düşersin yada canını yakarsın.
Duyduğu sesle gözlerine inen nefret perdesiyle. Yere bıraktığı çantasını aldı, mutfağın bahçeye çıkan kapısından sıvışıp kaçmıştı.
Evet, kaçmıştı. O lanet yüzü görmeye hazır değildi! Görse bile ne olacaktı, en başından beri tiksiniyordu ondan. Yediği tokatları hatırladığında yanaklarında hissettiği acı tüm gövdesini sızlatıyordu. Canı yanıyordu, hafif hafif sıkışan kalbine söz geçiremiyordu. Neden gelmişti? Beş sene sonra tekrar neden gelmişti! Gittiği yerde kalamaz mıydı sanki ha?!
Kahrolası insan! Tam huzura kavuştuğunda tekrar düşen yıldırımla mutlu hayatını parçalamıştı. Değil görmek, kulaklarından yankılanan sesi bile mide bulandırıcıydı.Öfkeyle kavradığı elbise dolu çantasını açtığı arabanın koltuğuna fırlattı. Sertçe çarptı kapıyı. Elleri titriyordu, heyecan mıydı bilmiyordu ama çok sinir bozucu bir durumdu. Arabasına binmesiyle gaza yüklenmesi bir olmuştu. En başından beri sevmediği bu konaktan gitmek en iyisiydi!
"Ne yüzle geldin lan buraya?!" Diye bağırıp duran Ahmet ağaydı. Onun sesine çok benziyordu.
"Baba."
"Siktir git evimden. Geldiğin gibi tekrar git lan!"
"Baba yeter."
"Ne yeteri ne lan! Çık git senin gibi bir oğlum yok benim."
Kaşlarını çatarak babasına bakıyordu. "Ahmet ağa." Dedi sesini yükselterek. "Bunların suçlusu sizsiniz."
"O Vedat denen adamın on beş yaşındaki sümüklusunu berdel diye bana karı olarak almasaydınız böyle olmazdı!" Nefesinin son demine kadar püskürdüğü kinle babasını yakmaya hazırdı fakat yüzüne doğru savrulan tokatla sarsılmıştı, başını arkaya itti. "Düzgün konuş!" Diye haykırmıştı Ahmet ağa.
Yumruğunu sıkan babasına baktığında sinirlerine hakim olamamıştı. Ürkek bakışlarla oğlunu izleyen annenin ne elinden ne de dilinden bir şey geliyordu. Tek yapabildiği şey oğlunun nasıl pataklandığını seyretmekti. Daha fazla dayanamayan Çağan, merdivenden sinirini çıkartırcasına ayaklarını çarpa çarpa yukarı çıkıp bir zamanlar kendine ait olan odaya dalmıştı. Ahşap kapıyı sertçe çarpmasıyla son bulan geçici kavgayla, başını kaldırıp düşünmeden içeri girdiği odaya bakmıştı.
Beş sene önceki halinden çok farklıydı, kapının yanında duran dolabı banyo kapısının yanındaki duvarda duruyordu. Cam kenarının önünde artık yatağı değil, dev bir makyaj masası vardı. Masanın üzerinde dizili duran makyaj malzemelerine ilişti gözleri. Yatağının yanında duran masaya tuhaf bir şekilde bakıyordu.
Açık duran dolap kapısına yaklaşıp açmasıyla askılıkta asılı olan elbiseleri görmesi bir olmuştu. Diz çökerek dolabın alt kısmındaki çekmeceleri çekerek açtığında çekmeceden çıkan kadın iç çamaşırlarını gördüğünde gerilmişti. "Ne oluyor lan..." diye mırıldandı kendi kendine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asel
Fiction généraleKüçücük bir bedeni nasıl sığdırdılar beyazlar içine? Oysa kendi halinde saf ve naif dünyadan kopuk bir kızken, koskoca konağa nasıl sığdırdılar? Her yeri intikam kokan bir adamın ruhuna işleyen kız... Hayat fazlasıyla Asel kokuyordu. ❝Madem ki sen...