Geldiği devlet hastanesinin eskimiş oturaklarına oturan orta yaşlarda ki adam dirseklerini bacaklarında dinlendiriyordu. Parlayan meraklı gözlerle beklediği iyi haberden bir türlü cevap gelmiyordu. Hastaneye intihar düşüncesiyle getirdiği genç kadının hamile olduğunu öğrenmişti, tuhaf bir şekilde içinin kıpır kıpır olmasına neden bulamıyordu. Doktorun yaptığı hatayla getirdiği kadının 'kocası' sanmalarıydı belki de mutluluk kaynağı? Uzun bir süre aile hasreti çekmişti, birden bire karşısına çıkan bu kadının aslında hala kim olduğunu öğrenmemişti.
Bunların arasında sıyrılan tek sorun o değildi. Soy isimlerinin kimlikte yazdığı gibi aynı olması garipsenilecek şekildeydi. Fakat kimliğinin arka kısmında basılı olan evli damgası sanki beynine vurulmuştu. Kimin karısıydı? Bu güzel kız kime aitti... Göz koymamıştı elbette ama bilmek istiyordu. Annesine sorsa da bir ton laf işitecekti, hayal kırıklılığına uğrayacağından emindi zaten. Bu düşüncelerle başını avuç içlerinin arasına aldı, üzgünce bakınsa da kapının açılmasıyla dışarı çıkan hemşireye baktı. Merakla canlanan bakışlarıyla hemşireden gelen olumlu cevapla rahat bir nefes aldı. Kendine gelmişti, uyanmıştı.
İlaçların bedenine ve bebeğe zarar vermemiş olması umut vericiydi, ısrarla araya Züleyha annenin telefonlarını bir kaç kere açmamıştı. Meşgul attığı çağrıların ardı kesilmeyince, telefonu açmak zorunda kalmıştı. Burnundan soluyan kahverengi saçlı adam annesini terslememek için sesini düzledi.
"Efendim?" Dedi sakin bir ses tonuyla, olanları anlatmak istemiyordu.
"Ateş! Oğlum, gelinim nasıl oğlum?!"
"Gelinin? Ne gelini." Dişlerini sıktı, başına saplanan ağrı ve çatılan kaşlarıyla sesi sertleşmişti.
"Asel... Kardeşinin karısı."
Kalbine batan o son kısımdan dolayı nefesi kesilmişti 'kardeşinin karısı' dişiyi çınlıyordu kulağında.
"Kendini öldürmeye çalışmış, Çağan nerede ona bir kaç lafım olacak."
"Bilmiyorum, Ateş oğlum..." Telefonu kapatmıştı sinirden. Daha fazla zırvalık dinlemek istemiyordu. Bu kadın kardeşinin karısıydı, kanından canından bir parça olan adamın karısıydı. Adı kadar emindi, bu intihar sebebinin arkasında o olmalıydı. Ağlayarak kendini güçsüz düşüren kadın yardım için yalvarmıştı, ya kendisine değilde başkasına denk gelseydi? Ya başka bir yabancıyla gitseydi! Allah o Çağanın cezasını vermeliydi, yoksa hiç acımadan bunun acısını çıkarırdı.
Neden böyle düşünüyordu...
Ayaklanarak hastanenin kapısının üzerine yazılı duran sayılara baktı, kapının kulpunu tutarak açtığı hastane odasına giriş yaptı. Arkasında kalan kapıyı sessizce örtmüştü ama uyanan kadın yinede duymuştu gelişini.
"Kim g-geldi?" Diyen ürkek ses tonuna adım adım yaklaşıyordu. Gözlerine denk gelen mavi gözlere dalmıştı.
"Siz..." Yutkundu. Korkarak kendisine bakan ve kalkmaya çalışan kadının yanında yerini almak için sandalyelerden birini çekti. "Kalkma." Dedi uyararak.
"Pekte yabancı sayılmam." Konuşma şekli çok farklıydı bu adamın. Nazik ve Türkçesi gayet iyiydi, muhteşem denilecek kadar.
"Ben..." Diyerek geveledi adam konuşmasını bölüp araya dalmıştı.
"Canını almak istesen de öldürmeyen Allah öldürmez. Ölüm çare olsaydı Asel... Herkes ölürdü, bu yalan dünyada kimse kalmazdı." Başını arkaya savurdu.
"Allah'a şükret ki canını almak yerine canına can katmış."
"Ne?"
Derin bir nefes aldı, bunu söylemek istemese de söyleyecekti maalesef. "Karnında bir can taşıyorsun..." Bu sözleri duyan kadının gözleri aşağı doğru gezindi. Ne demişti bu adam... Hamile miydi yani? Gözleri dolan kadın hıçkırmaya başlamıştı. Anne mi olacaktı? Hemde o adamdan mı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asel
Fiksi UmumKüçücük bir bedeni nasıl sığdırdılar beyazlar içine? Oysa kendi halinde saf ve naif dünyadan kopuk bir kızken, koskoca konağa nasıl sığdırdılar? Her yeri intikam kokan bir adamın ruhuna işleyen kız... Hayat fazlasıyla Asel kokuyordu. ❝Madem ki sen...