Dark Paradise

1K 77 131
                                    

Medya: Lana Del Rey- Dark Paradise

There's no relief, I see you in my sleep

And everybody's rushing me, but I can feel you touching me

~

Her gece daha yorgun koyuyordu başını yastığa. Her sabah daha kırgın açıyordu gözlerini yeni doğan güneşe. İçinin yorulduğunu hissediyordu, sıfır baştan başlayan her yeni günle. Birbirinin tekrarından bir farkı yoktu hiçbirinin.

Bir umut ışığı bekliyordu hayattan, belki de bir mucize. Rüyalarda kısıtlı kalmış mutluluğu istemiyordu, gerçek bir şeyler istiyordu artık. Geçmişinde ne kadar kırıldıysa, üzüldüyse bundan sonra da o kadar sevilmek ve mutlu olmak istiyordu.

Tay olmasaydı, onu, sonsuz acılar içinde bırakacağını bilmeseydi, çoktan bu rezil yaşantısına son verirdi ama ona bu bencilliği yapamazdı. Ona bu acıyı ikinci kez yaşatamazdı.

Tay onun için çok çabalıyordu, onun bu uğraşlarını boşuna çıkartamazdı. Ama devam etmek için de kendini çok bitkin hissediyordu. Attığı her adımda ayaklarının altı biraz daha kanıyor, yürüdüğü dikenli yollar canını yakıyordu.

Kendini bildiğinden beri hayatı karanlıktan ibaretti. Ailesi bile onu sevmemişti. Annesi onu terk etmişti. Doğal bir içgüdüyle yavrusunu sevmek koşulundaki bir anne bile, oğlunu sevmiyorsa Bright'ı kim sevebilirdi ki bu haliyle?

~

Aslında işe gitmek zorunda değildi. Evden de yürütebilirdi tüm işlerini. Ama Tay yine de onu zorluyordu ofise gitmesi için. Böylece sosyalleşebileceğine inanıyordu, aptal. Bu durum Bright için ne kadar zorsa Tay için de bir işkenceden farksızdı. Sonuçta her sabah saat tam 8'de evden alıp, akşam 17'de yine evine bırakmak zorunda kalıyordu.

Asla saniye şaşmaması gerekiyordu. Trafik yoğunluğundan çoğu zaman aksilikler çıksa da Tay, Bright'ın krizlerini nasıl sakinleştireceği konusunda uzmanlaşmıştı.

Ofise vardığında kendine özel ayrılmış olan odasına geçti hemen, kimseyle göz teması kurmadan. Tay'ın sahibi olduğu reklam şirketinde metin yazarlığı yapıyordu. Arkasından torpilli diye dalga geçtiklerini adı gibi biliyordu. Keşke insanların ne düşündüğünü bu kadar umursamasa.

İşi konusunda kendini beğenmese de, Tay Bright'ın dahiyane fikirlerine bayılırdı her seferinde. Büyük projelere imza atmışlardı beraber. Ofisteki diğer çalışanlar Bright'tan pek haz etmezlerdi. Onun garip biri olduğunu düşünür, onunla muhabbet kurmaya bile çalışmazlardı. Hoş bunda Bright'ın soğuk duruşunun da büyük etkisi vardı tabi. O da insanlarla iletişim kurmak için özel bir çaba harcamazdı.

"Benim odama biri girmiş!"

Daha masasına yerleşmeden, etraftaki düzeninin bozulduğunun farkına varmıştı.

"Kim girecek abi odana, delirdin mi?"

"Bana deli deme! Bak, bu kalem burada değildi. Dün çıkarken onu yerine koymuştum şimdi masanın sağında duruyor. Belli ki biri girip onu yerinden oynatmış."

"Kalemin yerini mi saptıyorsun Bright? Ne olacak sanki burada değil de orada duruyorsa?"

"Bana bunu yapma Tay. Sen bari yapma. Hemen o kalemi alıp çöpe atar mısın?"

"Tamam, tamam. Of, sabah sabah başladık yine mesaiye."

"Sen istedin böyle olmasını. Ben buraya gelmek istemiyorum. Buradakiler beni istemiyor. Eminim onlar yapmıştır yine. Benimle dalga geçiyorlar."

"Tamam, sakinleşir misin lütfen? Ben hepsiyle konuşacağım tek tek. Odanın kapısına da kilit yaptıracağım söz. Bak bu kalemi de alıp atıyorum şimdi. Oldu mu? Sakinsin değil mi artık?"

ƠƁՏҼՏՏҼƊ 🌗 ||ƁⱲ||✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin