ƠƁՏҼՏՏҼƊ 🌗 ||ƁⱲ||✔️

White Rabbit

Medya: Jefferson Airplane- White rabbit

*

"Gözleri, gözlerime değdiği anda anladım sol yanımda atan bir kalp olduğunu. Ve bu kalp sadece ona böyle şiddetle attı. Dünya durdu sanki ve tek duyduğum ses, kalp atışımdı...."

~

Evine geldiğinde, kapı önünde oturmuş, kendisinin gelmesini bekleyen kızını görünce yine sevgiyle dolup taşmıştı yüreği. Beklenilmek, sevilmek güzel hisstettiriyordu ona. Sevince güzelleşir, sevilince iyileşirmiş insan.

Evine girdiğinde ilk yaptığı şeyi yaptı yine her zamanki gibi. Kızını kucaklayıp koynuna sardı sımsıkıca. Başına kondurdu dudaklarını.

"Beni özledin mi babacığım?" Çünkü Bright onu çok özlemişti. Tüm gününü kızını ve güneşini özlemekle geçiriyordu. Bir an önce onları görüp, özleminin geçmesi için can atıyordu.

"Yazıklar olsun lan! Bir günden bir güne bana şöyle sarılmadın. Kedi olasım geldi yeminle." Arkasında dikilen Tay'ı tamamen unutmuştu. Kucağında tuttuğu kediyle beraber ona doğru dönerek en sahici gülümsemesini sundu.

"Kıskanmayalım lütfen."

"Ne kıskanacağım be küçücük bir kediyi." dedi Tay şakayla karışık ama içten içe kıskandığını, kırıldığını biliyordu Bright ve eğer mümkün olabilseydi o da arkadaşına kocaman sarılmak isterdi.

"Bana kıskanmışsın gibi geldi ama."

Gerilerden gelen tatlı sesin sahibi sayesinde kalbinin ritmi de değişmişti bir anda Bright'ın. Win görüş alanına girince yine gözlerini alamadı onun muhteşem güzelliğinden. Yanlarına gelince, yorgunluk yüzünden düşürdüğü omuzlarına endişeyle baktı. Zor bir günü olmuştu anlaşılan. Yine de her şeye rağmen ışıldayan gülümsemesini saçmaya devam ediyordu etrafına.

"Çok biliyorsun sen! Herkes kendi işine baksın. Burada bizbize bir şey konuşuyoruz, salça olmasana." Tay, Win'e karşı dikleştirmişti başını. Gerilen ortama karşı Bright gerilirken, Win ise gülümsemesini hiç bozmadan "Senin benimle derdin ne?" dikerek koynunda kavuşturdu kollarını. Omzunu Bright'ın kapı kirişine dayayarak o da meydan okudu Tay'a.

"Tamamen içsel bir dürtü. İçimde sana karşı beslediğim günden güne artan, bir gıcıklık hissi var."

Gözlerini birbirlerine kenetlemişler, ikisinin de inadından vazgeçekmiş gibi bir hali yoktu. Durumun absürtlüğüne daha fazla katlanamayan Bright, çareyi müdahale etmekte buldu.

"Kesin ikiniz de lütfen. Birbirinize ne diye takılıp duruyorsunuz anlamıyorum ki? Tay bekle 2 dakika senin dosyalarını getireyim ben. Win, Ame'yi tutar mısın lütfen?" diyerek çoktan kollarını tatlı kıza açmış olan Win'e uzattı kucağındaki kediyi.

Normal de asla kendine ait olan şeyleri başkasının dokunmasına izin vermezdi ama konu Win ve Ame olduğu zaman hep istisna tanıyordu kendine. Ayrıca kızını, sevdiği adamın kollarında görünce içi daha da sevgiyle doluyordu. Win'in dudaklarının değdiği yerleri öpüyordu o da daha sonra.

"Buyur kardeşim yeni proje ile ilgili her şey bu dosyanın içinde." diyerek içeriden alıp geldiği dosyaları Tay'a uzattı kapı eşiğinden.

"Kibarca git diyorsun yani. Peki kardeşim, kendine çok dikkat et olur mu? Masum görünen yüzlere kanayım deme sakın." Win'e baka baka söylese de Win hiç oralı olmadı göndermesine.

Ame'yi sevmek için uzattığı elini, Bright'ın sert uyarısıyla geri çekti birden bireye.

"Dokunma!"