Yaşadığı şokla birlikte, kapının önünde bir heykelden farksız bir şekilde dikili duruyordu. Arada nefes alıp verebiliyor muydu farkında bile değildi. Tüm dünya o anda durmuş, kendisine sabitlenmiş bir çift siyah inci tanesi gözbebeğinin içinde kaybolup gitmişti.
Sessiz ve garip ortamı düzeltmek yine Tay'a kalmıştı. Havada asılı kalmış eli sıkıca kavrayarak, yeni komşularına memnuniyetlerini belirtiyordu.
"Tekrar memnun oldum. Bright da memnun olmuştur. Siz onun odunluğuna bakmayın kendisi biraz değil, bayağı öküz birisidir. İnsan ilişkileri zayıftır. Tokalaşmaktan hiç hoşlanmaz. Tam bir manyağın yanına taşındınız yani geçmiş olsun."
"Size şimdiden acımaya başladım. Yazık pek de gençmişsiniz." derken bir yandan da arkadaşına bakıyordu yan gözle, acaba nasıl bir tepki verecek şakasına diye?
Arkadaşının söylediği şakayla karışık laf sokmalarına bile gücenecek havada değildi ki Bright. Şu an düşünebildiği tek şey, karşısında muhteşem gülüşüyle duran bu adamdan ibaretti.
"Benim hatam aslında. Uzun zamandır Amerika'daydım. Tayland'a yeni döndüm sayılır. Hala kültür çatışması yaşıyorum. Buradaki insanların selamlaşırken tokalaşmadığını aklımda tutmam gerekiyordu." diyerek başını öne eğip selam verdi tekrardan yeni komşusuna.
Hala tepki vermeyen Bright'a dönüp baktığında bu adamda bir gariplik olduğunu düşünmeye başladı Win. Derdi neydi acaba?Gürültü yaptıkları için hala kızgın mıydı kendisine? Win'in aklından binlerce düşünce gelip geçti o kısacak bakışma anında. Gözleri çok farklı bakıyordu bu adamın. Anlamlıydılar ama ne anlatmak istediğini anlayamıyordu bir türlü.
Samimi bir gülümsemeyi yüzüne kondurup, onları daha fazla rahatsız etmemek için yanlarından ayrılmaya karar verdi.
Kırmızı kazak giyinmiş adam görüş alanından çıkınca kendine gelebildi ancak. Soğuk koridorda beraber sessizce bekliyordu ikisi de. Bright'ın her zamanki verdiği tepki olduğunu düşündüğü için Tay onda bir gariplik olduğunun bile farkında değildi.
"Bu sorunu da hallettiğime göre ben artık evime gidebilir miyim, majesteleri?"
"Onu buldum."
Arkadaşının ağzından fısıltı şeklinde çıkan sesleri tam olarak duyamadığı için anlayamadı ne demek istediğini.
"Ne diyorsun? Yüksek sesle söyle."
"Onu buldum diyorum. ONU BULDUM!!" az önceki fısıltının aksine tüm koridorda yankılanmıştı sesi.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.