18

113 12 0
                                    

2 Aralık

Yine aynı yerde oturmuş basket sahasını izliyordum. Az önce ise kim olduğunu bilmedeğim birisi ile konuşuyordum.

O gece neden ona yazdığım hakkında hiçbir fikrim yok. Sadece duygusal patlama yaşadım ve sosyal medyada fake hesabıma geçip önüme çıkan ilk hesaba mesaj attım. Yine olsa yaparmıyım bilmiyorum.

Düşünceler beynimi esir almaya başlamıştı yine. Bu durum her zaman olur. Şimdi olsa yine yapar mıyım diye düşünürüm yada farklı bir şey yapsaydım nasıl olurdu, ne yapardım.

Yanıma oturan beden düşüncelerimi bölerken kim olduğuna baktım. Gözlerini boş basket sahasına dikmiş Yoongi şaşırmama neden oldu.

"Yoongi? Ne işin var burada?"

"Senin ne işin var? Hava çok soğuk ama sen yine buradasın."

Yalan söyleyeceğim için gözlerimi suratından çekip ifadesizce boş sahaya baktım.

"Daha önce Jimin ile birlikteyken söylemiştim ya, anne ve babam çalışıyor bende tek kalmak istemiyorum."

Güler gibi burnundan nefes verip kafasını iki yana salladı.

"Yalanına o zaman da inanmamıştım şimdi de inanmıyorum. Gerçekleri söylemeye ne dersin?"

"Gerçek falan yok. Yalan söylemiyorum."

Ayağa kalkıp çantamı tek omuzuma attım. Hızla oradan uzaklaşmak istiyordum. Tam adım atacağım sırada bileğimi saran parmaklar engel oldu.

Yoongi vücudumu kendine çevirdi. Tek eli cebindeyken diğeri ile bileğimi tutmaya devam ediyordu.

"Yalan söylediğini anlayabiliyorum. Seni zorlamak istemiyorum ama gerçekleri söyle."

"Bırak beni. Sana doğruyu söylüyorum ama yalan söylesem de gerçekler seni ne ilgilendirir!"

Sesimi yükseltmeden konuşuyordum ama ciddi olduğum belliydi. Beni sorgulamasını istemediğim için istemeden de olsa çıkışmak zorundaydım.

"Sadece yardım edebileceğim bir şey varsa yardım edeceğim. Anahtarlarını vermeye geldiğimde gördüğüm o adam ve senin davranışların aklımdan çıkmıyor. Düşünmek istemiyorum banane diyorum ama sana zarar vermiş olabileceği düşüncesi aklımdan çıkmıyor."

"Kimsenin bana zarar verdiği falan yok. Eve gitmek istiyorum bileğimi bırak."

Pes etmişlikle nefes verip bileğimi bıraktı. Tam geri dönmüş adım atacakken dedikleri ile kafamı çevirip karşı çıktım.

"Tamam ozaman, hava kararıyor birlikte gidelim."

"Hayır! Yanımda olmanı istemiyorum! Bu zamana kadar tek gidiyordum zaten, şimdi mi gidemeyeceğim?"

Daha fazla beklemeden hızlı adımlar atarak uzaklaştım. Peşimden geliyordu, hissediyordum ama hiç arkama dönüp bakmadım.

Ona anlatmak isterdim ama yapamıyorum. Tanımadığım birisine anlatırken kalbimin hızlanmasına neden olan adama anlatamıyorum. Gerçi kalbimi attıran adamı da tanımıyorum ki.

Gözlerimin ne ara dolup akmaya basladığını anlamazken hemen kolumla silmeye başladım.

Hızlanan adım seslerini duyunca bir şey yapmama kalmadan Yoongi hemen yüzüme götürdüğüm kolumu tutup kendine çekti.

Bir eli belimi sararken bir eli saçlarıma çıkıp sevmeye başladı. Ellerim ikimizin arasında yumruk şeklinde onun göğsüne yaslıydı. Kafam omzuna düşerken sarsılarak olabildiğince sessiz ağlıyordum.

Ağlamam iç çekişlere dönerken Yoongi hafifçe ayrılıp suratıma baktı. Kızardığını bildiğim gözlerimi ondan kaçırıp bedenimi de uzaklaştırdım.

"Gitmem gerek."

Başını yavaşça salladı. Adım attığım gibi yanımda o da yürümeye başladı. Sanki az önce ağlayan ben değilmişim gibi, hiç bir şey olmamış gibi sakince yürüyordum. Yoongi ise arada bana bakıp beni anlamaya çalışıyordu.

İkimizden de ses çıkmazken evimin olduğu sokağa geldiğimizde konuştum.

"Getirdiğin için teşekkürler ve sana fazla çıkıştım özür dilerim."

Teşekkür ederken de özür dilerken de başım eğikti. Yanında ağladığım için utanıyordum. En son küçükken ağladığımda anneme sarılmıştım. Uzun zamandır tek başıma ağlıyordum, garip hissettiriyor birisine sarılarak ağlamak.

"Neden yüzüme bakmıyorsun?"

Omuz silkip sokağa gireceğim sıra bileğimi tutup beni durdurdu. İki adımda önüme geçip diğer eliyle de canımı acıtmaktan korkar gibi narince çenemi kavrayıp hafifçe kaldırdı. İstemsizce gözlerim gözlerine kikitlenince hafif bir tebessüm etti.

"Neden yüzüme bakmıyorsun?"

Cevaplamadığım soruyu yine sorunca istemsiz derin bir nefes aldım. Gözlerimi kaçırıp kısık sesle konuştum.

"Utanıyorum."

"Neden?"

Kaşlarını çatıp yüzümü incelerken gözlerimi sıkıca yumdum. Hızlıca söyleyeyim bitsin diye olabildiğince hızlı konuştum.

"Sana sarılıp ağladığım için."

Yoongi kaşlarını anlamadığım şekilde biraz daha çatıp tekrara konuştu.

"Bunda utanacak ne var ki? Neden utanıyorsun bundan?"

"Uzun zamandır kimsenin yanında ağlamıyorum. Kimse ağladığımı görmezken bir anda senin görmen ve destek olman garip geldi. Kimsenin beni güçsüz bilmesini istemem ama sen beni güçsüzken görüp teselli verdin."

Titrek bir nefes verip dolu gözlerimi gözlerine sabitledim. Gözlerinde gördüğüm şevkat duygusu içimi titretirken bileğimi tutan elini kaldırıp saçlarıma koydu.

Gözlerindeki şevkat yetmez gibi birde saçlarımı sevmesi karnımda yanma hissi yapmaya başladı.

"Sen güçsüz değilsin. Ağlamak güçsüzlük değil. Benden utanmana da gerek yok."

Hafifçe gülümseyip kafamı eğdim. Saçlarımda olan eli birazdaha orada oyalandıktan sonra omzunu kavradı. Önümde biraz eğilip kafalarımızı eşitledi ve gözlerime baktı.

"Hadi seni eve bırakalım."

"Gerçekten hiç gerek yok zaten geldik sayılır. Sende gideceğin yere daha fazla geç kalma."

"Bir yere gittiğim yok. Sadece eve gideceğim ve erken gitmeme gerek yok."

"Ailen veya sevgilin beklemez mi?"

Gözlerine kadar ulaşan gülümseme ile suratıma bakıp bir eliyle yine saçlarımı karıştırdı.

"Ağzımdan laf almaya mı çalışıyorsun sen?"

"Hayır, hayır. Yanlış anladın. Öyle bir şey ima etmek istemedim."

Yoongi kafasını arkaya atıp kahkaha atınca bir süre gülüşünü izledim. Toparlanmak için boğazımı temizleyip konuştum.

"Neden gülüyorsun ya."

"Şaka yaptım ama senin kendini açıkmayama çalışman."

Başını iki yana salladı ufak bir kıkırtı bıraktı ve devam etti.

"Uzun zamandır Jimin ile yaşıyorum. Ha bu arada sevgilim yok."

Son cümlesini gülerek söyleyince kıkırdayarak hafifçe omzuna vurdum. İçten içe mutluydum.

AİNSLEY | MYGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin