9.Bölüm

180 12 7
                                    


Şubat,2014

Sevmek. Bir insanı, bir hayvanı, bir bitkiyi, bir eşyayı.. herhangi bir şeyi sevmek. Sevmenin bu kadar güzel olabileceği aklımın ucuna bile gelmezdi. Hemcinsimi sevmek, yaralı bir çocuk sevmek, onu iyileştirmek, ona iyi gelmek. Bu bana kendimi özel hissettiriyor. Birine yara bandı olmak bana çok özel hissettiriyor.

Gulf o güzel gözleriyle bakarken gözlerime sadece bakmakla kalmıyordu. Gözleri ta içimi görebiliyordu. Kalbimdeki hassas noktalarıma dokunabiliyor sadece bakışlarıyla.

Kabullenmem çok zor oldu. Onu sevdiğimi kabullenmek, kendime itiraf edebilmek çok zor oldu. Geceler boyu, onu gördüğüm her an sorguladım kendinimi. Neden bu haldeyim? Neden böyle hissediyorum? O bana verilmiş bir iş, bir görev, bir rica. Belki de bir emir. Nasıl severim onu?

Havanın soğukluğunu aldırmadan beni zar zor ikna edip dışarı çıkardığında anlıyorum onu nasıl sevdiğimi. Telefonu elimden kapıp sevdiği bir şarkıyı açtığında anlıyorum. Benim için her zaman özel oldu o. Onu gördüğüm ilk andan beri özel oldu.

Soğuk havanın etkisiyle kızaran burnu ve her seferinde kayıp duran beresi ile inanılmaz görünüyordu. Çizilmiş bir resim gibi, dikkatle çekilmiş bir fotoğraf gibi. Gülerek bana döndüğünde, bir kez daha hak verdim düşüncelerime.

Ben ağacın altında durmuş onu izlerken o kocaman gülümsemesiyle bana döndü. Yüzündeki ifade yerini şaşkınlığa bırakırken bir anda başını kaldırdı ve gökyüzüne baktı. Kollarını açıp gülümsemeye başladığında bulutlardan dökülen yağmur yağdı yüzüne.

Kendi etrafında dönmeye başladığında gülümsemeden edemedim. Bir insan sadece yağmurun yağmasıyla nasıl bu kadar mutlu olabilirdi? Yağmur yağması bile mutlu olmak için bir sebep miydi? Damlalar birer birer düşerken yüzüne kapanan gözleri ile kalbimin sıkıştığını hissettim. Nefesimi kesiyordu.

"Hasta olacaksın," dedim ama beni duymuyordu bile.

"Gulf!" diye seslendim daha yüksek bir sesle. Islanmış yüzünü bana çevirip ışıl ışıl parlayan gözleriyle baktı yüzüme.

"İçeri girelim, hadi."  Elimle gelmesini işaret ettiğimde omuz silkip eğlencesine devam etti. Telefonumda çalan şarkıyı kapatıp ona doğru ilerledim.

Yağmur ikimizide ıslatırken o beni fark etmiyordu bile. Ben de sesimi çıkarmadım ve sevimliliğini biraz daha izledim. Bu öyle bir şey ki, bakıyorsun, sonra bir daha alamıyorsun bakışlarını. Kilitleniyorsun, aval aval bakıyorsun yüzüne. Ne bulunduğun yerin farkına varıyorsun, ne bulunduğun zamanın farkına varıyorsun.

Gözlerini açıp beni gördüğünde yüzünde oluşan şaşkın ifadesi alt dudağımı dişlememe neden oldu. Şapkasını kafasından çıkartıp iyice ıslanırlen birkaç adım daha atıp aramızdaki mesafeyi kapattım. "Hasta olacaksın Gulf, artık içeri girmeliyiz." Elini uzattığımda tuttu ama yürümedi. "İçeri girmek istemiyorum, yağmur çok güzel."

"Biliyorum ama bu kadar yeterli." Boşta kalan diğer elimi de tuttu ve aramızdaki mesafeyi iyiden iyiye azalttı. Nefes alamıyordum.

Gözleri derin derin bakarken gözlerime akıp gitti zaman. Yine sözcüklerimin tükendiği noktadayım. Yine karşısında konuşmayı unuttuğum noktadayım. Hiçbir şey demeden baktım güzel gözlerine, hiçbir şey demeden o kadar güzel baktı ki gözlerime. Ona yaptıklarım için, yapacaklarım için ağlamak istedim.

"Gidelim." Gözlerimi kaçırıp elinden tuttuğum gibi hastaneye doğru sürükledim. Hiçbir şey söylemedi.

Odasına gelene kadar sustu, hatta odasına geldiğimizde de sustu. Tuhaftı çünkü o normalde susmazdı. Hep konuşurdu, hep anlatırdı. İlk zamanlarda susarken karşımda şimdi hep konuşuyordu. Sevdiklerini, sevmediklerini, nefret ettiklerini, annesini, babasını, dedesini.. Her şeyini anlatıyordu.

Scream - MewGulfHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin